Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2017/3491
Karar No: 2022/1093
Karar Tarihi: 03.03.2022

Danıştay 10. Daire 2017/3491 Esas 2022/1093 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2017/3491 E.  ,  2022/1093 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No : 2017/3491
    Karar No : 2022/1093

    KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
    İSTEYEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
    VEKİLİ : 1. Huk. Müş. Yrd. …

    KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
    İSTEYEN (DAVACILAR) : 1- …
    2- …
    3- …
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kısmen onanmasına, kısmen bozulmasına dair Danıştay Onuncu Dairesince verilen 30/05/2017 tarih ve E:2014/4466 K:2017/2759 sayılı kararın taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Hatay Emniyet Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 08/05/2011 tarihinde görevli olduğu sırada, komşularıyla tartışarak etrafa tüfekle rastgele ateş açan bir kişiye müdahale esnasında bu kişinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden …’in eşi ve çocukları olan davacılar tarafından, yakınlarının görevi esnasında ve kamu hizmeti ifa etmekteyken öldürülmesi nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri zararın davalı idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesince tazmin edilmesi gerektiğinden bahisle eş … için 550.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, çocuklar … ve … için ayrı ayrı 100.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 900.000,00 TL tazminatın olay tarihi olan 08/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; davacıların eşi ve babası olan …'in davalı idare tarafından güvenlik hizmetlerinde istihdam edilirken, görevi sırasında meydana gelen saldırı sonucunda öldürülmesi nedeniyle oluşan zararın kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince tazmini gerektiği, davacıların maddi zararının hesaplanması amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte görüldüğü gerekçesiyle davacıların tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile davacılardan eş … için 138.868,17 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, çocuklar … için 15.000,00 TL manevi, … için 15.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 183.868,17 TL tazminatın idareye başvurunun yapıldığı 16/06/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacılara ödenmesine, diğer tazminat talepleri yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
    Daire kararının özeti: Tarafların temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile İdare Mahkemesi kararının davacılar aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmı ile maddi tazminat isteminin davacı çocuklar yönünden reddine ilişkin kısmının bozulmasına; davalı idarenin temyiz isteminin reddi ve davacıların temyiz isteminin kısmen reddi ile kararın maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısımlarının onanmasına karar verilmiştir.

    KARAR DÜZELTME
    TALEP EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacıların zararının 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca ödenen tazminatla karşılandığı, yapılan ödemelerin maddi ve manevi zararların karşılığı olduğu, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan 659 sayılı KHK uyarınca idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir. Davacılar tarafından; destekten yoksun kalma tazminatının hesabına ilişkin bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığı, hükmedilen manevi tazminat tutarının yetersiz olduğu ileri sürülerek Daire kararının düzeltilmesi istenilmektedir.

    TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca karşılıklı olarak karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    Dairemiz Kararının Manevi Tazminata İlişkin Kısmının Düzeltilmesi İstemlerinin İncelenmesi :
    Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verilen kararları hakkında, ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmaya devam edilen) 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir.
    İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmının onanmasına dair Dairemiz kararına karşı taraflarca sunulan kararın düzeltilmesi dilekçelerinde öne sürülen hususlar ise, anılan maddede yazılı nedenlerden hiçbirine uymamaktadır.
    Bu nedenle, mahkeme kararının manevi tazminata ilişkin kısmının onanmasına dair Dairemiz kararının düzeltilmesi istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Dairemiz Kararının Maddi Tazminata ve Vekalet Ücretine İlişkin Kısmının Düzeltilmesi İstemlerinin İncelenmesi :
    Kararın düzeltilmesi dilekçelerinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, maddi tazminata ve vekalet ücretine ilişkin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 30/05/2017 tarih ve E:2014/4466, K:2017/2759 sayılı kararı, maddi tazminat istemleri ve vekalet ücreti yönünden kaldırılarak tarafların bu konudaki temyiz istemleri yeniden incelendi:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    MADDİ OLAY :
    Dosyanın incelenmesinden; davacılar yakınının, Hatay Emniyet Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 08/05/2011 tarihinde görevli olduğu sırada etrafa rastgele ateş açan bir kişiye müdahale sırasında hayatını kaybettiği, olay nedeniyle davacılara, 2330 sayılı Kanun uyarınca … tarih ve … sayılı Nakdi Tazminat Komisyonu kararı ile toplam 58.856,00 TL nakdi tazminat ödendiği; ayrıca 15/05/2011 tarihinden itibaren 5434 ve 2330 sayılı Kanunlara göre 1. derece vazife malullüğü aylığı bağlanarak 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme yapıldığı; davacılar tarafından 16/06/2011 tarihinde tazminat ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurulduğu, başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
    Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamaktadır.
    İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
    Kusursuz (objektif) sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, hukuka uygun olarak yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, istisnai bir risk sonucu oluşan, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmin etmekle yükümlüdür.
    Kusursuz sorumluluk sebepleri arasında yer alan "risk ilkesi", idarenin hiçbir kusuru olmasa bile, yürüttüğü tehlikeli faaliyetler veya kullandığı tehlikeli araçlar nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlü olmasını ifade etmektedir.
    Mesleki risk ise, risk ilkesinin iş kazası ve meslek hastalığı alanındaki tezahürü olup, temelde idarenin, istihdam ettiği kamu görevlisini, görevin içerdiği riskten koruması yükümlülüğüne dayanmaktadır. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevlerini yaparken, görevleri nedeniyle uğramış oldukları zararların da kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
    Diğer taraftan, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 53. maddesinde, en az 10 yıl fiili hizmet süresini tamamlamış iştirakçilere "adi malullük aylığı"; mülga 55. maddesinde, görevin neden ve etkisiyle yaralanan iştirakçilere 53. maddeye göre hesaplanacak adi malullük aylıklarına, malullük derecelerine göre %15 ila %60 oranında zam yapılmak suretiyle "vazife malullüğü aylığı" bağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
    Ayrıca, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 14. maddesinde, "Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir." hükmü bulunmakta olup, "ilgili mevzuat" ifadesinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin anlaşılması gerektiği açıktır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Tazminatın amacı uğranılan gerçek zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle tazminat, zarar görenin zenginleşmesi veya zarar verenin cezalandırılması sonucuna yol açmamalıdır. Dolayısıyla hesaplanacak tazminatın azami miktarı gerçek zarar ile sınırlıdır.
    Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini kaybeden kimseye, diğer bir ifadeyle ölen kimsenin yakınlarına, ölüm olayından önceki sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin devamını sağlayacak bir miktar para ödenmesini ifade etmektedir.
    Destekten yoksun kalma tazminatının şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmeseydi; zarar gören, mal varlığı açısından hangi durumda bulunacak idiyse, o durumun yeniden kurulması olup; zarar, eğer destek ölmeseydi, destekten yoksun kalanın gelecekte faydalanacağı yardımı tespit etmek amacıyla belirlenir. Burada karşılanması gereken gerçek zarar, desteğin davacıya sağlayacağı yardımların toplamıdır.
    Öte yandan, dinamik bir yapıya sahip olan tazminat hukuku çerçevesinde zarar ve yarar kalemleri belirlenirken, tazminat tutarının hesaplanabilmesi, yerleşik yargı uygulamasında da kabul edildiği üzere, hukuk bilimi dışında özel bilgi gerektirmektedir. Bu sebeple özellikle aktüeryal yönden maddi tazminat hesaplanması gereken davalarda bilirkişinin görüşünün alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
    Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince hükme esas alınan 27/02/2014 tarihli bilirkişi raporunda, muhtemel yaşam sürelerinin hesaplanmasında PMF yaşam tablosunun kullanıldığı, aktif dönem gelir hesabında 5434 sayılı Kanun'un 40. maddesi uyarınca müteveffa açısından 55 yaşının emeklilik yaşı olarak dikkate alındığı, davacı küçüklerin destek süresinin 20 yaşında sona ereceğinin kabul edildiği, müteveffanın görev başında vefat etmesi üzerine davacılara bağlanan vazife malullüğü aylığının peşin sermaye değeri ile görev dışında bir sebeple vefat etseydi bağlanacak adi malullük aylığının peşin sermaye değerleri arasındaki farkın yarar olarak kabul edilmesi suretiyle indirildiği ve sonuç olarak davacı eşin maddi zararının 138.868,17 TL hesaplandığı, davacı çocukların ise karşılanmamış bir maddi zararının bulunmadığının belirtildiği görülmektedir.
    Buna göre, temyize konu karara dayanak alınan bilirkişi raporu hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığından, Dairemizin son dönem içtihatları uyarınca dava konusu olay nedeniyle davacılara ödenecek maddi tazminatın aşağıda yer alan ilkeler gözetilerek bilirkişi tarafından yeniden hesaplanması gerekmektedir.
    Kamu görevlilerine, vazife malullüğüne sebep olan olaydan dolayı prim ödemek suretiyle kapsamında bulunulan sosyal güvenlik sisteminin doğal sonucu olarak bağlanan vazife malullüğü aylığının, adi malullük aylığını aşan, bir başka ifade ile adi malullük aylığına yapılan zamma ilişkin kısmının, vazife malullüğüne sebep olan olay nedeniyle sağlanan yarar olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu zam, yarar kabul edilip hesaplanan zarardan indirim yapılacak bir kalem değildir. Aksine bir yaklaşım, vazife malullüğüne sebep olan olaydan dolayı kamu görevlilerine/hak sahiplerine bağlanan vazife malullüğü aylığının idarenin bir lütfu, kamu görevlileri/hak sahipleri yönünden ise gerçekleşmesi istenilen ve beklenilen bir olay olduğu sonucunu ortaya çıkarır. Bu sonucun hayatın olağan akışına uygun olmadığı ise açıktır.
    Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin emsali polis memurunun aylar itibarıyla aldığı görev aylıkları ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenen vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
    Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yaşasaydı yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin emsali polis memurunun aylar itibarıyla alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenecek vazife malulüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
    Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamlayacağı tarih ile muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emeklilik yaşını tamamlayacağı tarih itibarıyla emekli olma koşullarına sahip olduğu farz edilen desteğin alacağı emekli aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin emekli aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
    Destekten yoksun kalma zararı, özü itibarıyla varsayımsal verilere dayanılarak hesaplanmakta ise de; bilirkişi raporunun ilgililerin gerçek maddi zararlarını göstermesi için raporda gerçeğe en yakın ve güncel verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle, Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmadan önce yukarıda belirtilen hesaplamaya esas güncel verilerin ilgili idarelerden (davalı idareden ve SGK'dan) istenilmesi, ayrıca tazminat hesabına esas bakiye ömrün belirlenmesinde ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosunun esas alınması gerekir.
    Diğer taraftan, 5434 sayılı Kanun'un 40. maddesinde, polis memurlarının 55 yaşında emekli olacakları hükme bağlandığından, bilirkişi raporunda bu yaşın yasal emeklilik yaşı olarak kabulü suretiyle hesaplama yapılmış ise de; davacılar murisinin öğrenim durumu itibarıyla görevde yükselme olanağının olup olmadığı, yükselme olanağı var ise yükselebileceği rütbeye ilişkin 5434 sayılı Kanun'un 40. maddesinde düzenlenen emeklilik yaşı da dikkate alınıp bu yönde bir değerlendirme yapılmalıdır.
    Davacılara ödenecek destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken desteğin kendisine ve desteğin vefat tarihinde hayatta olmaları kaydıyla bakiye ömürlerinin sonuna kadar anne ve babasına da pay ayıracağı hususu dikkate alınmalıdır. Bu paylaşım yapılırken desteğin kendisine 2 pay, eşine 2 pay, çocuklarının her birine 1'er pay, anne ve babasına 1'er pay ayrılarak tazminat miktarının hesaplanması gerekmektedir.
    Ayrıca, davacı çocukların destek süresinin 20 yaşında sona ereceği kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 3. maddesinin birinci fıkrasının 10 numaralı bendinin (b) alt bendinde, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişiler arasında, "18 yaşını, lise ve dengi öğrenim ile işletmelerde meslekî eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları" sayılmış olup; davacı çocukların babasının kamu görevlisi olduğu, ailesinin sürekli ve düzenli geliri bulunduğu dikkate alınarak yüksek öğrenimi tamamlayacağı 25 yaşının ikmaline kadar destekten istifade edeceği kabul edilmek suretiyle maddi tazminatın hesaplanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Buna göre, İdare Mahkemesince, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenecek rapora göre maddi tazminat istemleri hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, temyize konu kararın maddi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
    Öte yandan, bakılan uyuşmazlıkta; davalı İçişleri Bakanlığı'nın hukuk müşavirleri aracılığıyla verdiği savunma ve temyiz dilekçeleriyle yargılama aşamalarına katıldığı, davayı hukuk müşavirleri aracılığıyla takip ettiği anlaşıldığından, işbu bozma kararı üzerine davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmesi halinde 659 sayılı KHK uyarınca karşı taraf lehine hükmedilecek vekalet ücretini geçmeyecek miktarda davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte ise de, bozma kararı sonrasında İdare Mahkemesince maddi tazminat istemi ile birlikte bu kaleme yönelik vekalet ücreti hakkında da yeniden bir karar verileceğinden, davalı idarenin kararın vekalet ücretine ilişkin kısmına yönelik karar düzeltme istemi bu aşamada incelenmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Tarafların karar düzeltme istemlerinin manevi tazminat yönünden REDDİNE,
    2.Tarafların temyiz istemlerinin maddi tazminat ve vekalet ücreti yönünden KABULÜNE,
    3. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısımlarının BOZULMASINA,
    4. Bozulan kısımlar yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 03/03/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi