Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2016/4160
Karar No: 2022/812
Karar Tarihi: 03.03.2022

Danıştay 13. Daire 2016/4160 Esas 2022/812 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/4160 E.  ,  2022/812 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONÜÇÜNCÜ DAİRE
    Esas No:2016/4160
    Karar No:2022/812


    TEMYİZ EDENLER : 1. (DAVACI) : ... Elektrik Dağıtım A.Ş.
    VEKİLİ : Av. ...

    2. (DAVALI) : ... İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü (...)
    VEKİLİ : Av. ...

    İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı tarafından, 2007 yılına ilişkin olarak sistem kullanım ceza faturaları adı altında ödenmiş olan toplam 456.863,00-TL'nin, dayanak alınan ... tarih ve ... Sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının 2 numaralı ekinde yer alan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinin Danıştay tarafından yürütmesinin durdurulduğundan bahisle iadesi istemiyle yaptığı 26/11/2014 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 35.000,00-TL'nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte iadesi istenilmektedir.

    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; 2007 yılına ilişkin İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay Onüçüncü Dairesinin 12/06/2014 tarih ve E:2013/815 sayılı kararı ile yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, davacı şirket adına düzenlenen sistem kullanım ceza faturalarının dayanağı olan kuralın hukuka aykırı olduğundan yürütmesinin durdurulduğu görüldüğünden, sistem kullanım ceza faturalarının dayanağı olan düzenlemenin tesis edildiği andan itibaren ortadan kalkacağı ve sistem kullanım ceza faturalarının dayanağı kalmadığından, davacının 2007 yılına ilişkin olarak sistem kullanım ceza faturaları adı altında ödediği toplam 456.863,00-TL'nin tarafına iadesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı,
    Davacının tazminat istemine gelince; Anayasa'nın 125. maddesinde idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlandığından, hukuka aykırılığı saptanan dava konusu işlem nedeniyle davalı idareye ödenen 35.000,00 TL'nin davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Belirtilen gerekçelerle, hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline, 35.000,00 TL'nin başvuru tarihinden itibaren işletilecek kanuni faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava dilekçesinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca miktar arttırımı yoluna gidileceği açıkça belirtilmesine rağmen Mahkemece nihâî karar verilmeden önce kendisine bildirimde bulunulmadığı, dolayısıyla temyiz dilekçesinde miktar arttırımı yoluna gidildiği, Davalı idare tarafından, elektrik dağıtım şirketleri ile 2006 ve 2007 yıllarında sistem kullanım anlaşmalarının henüz imzalanmadığı, bu sebeple 01/01/2007 tarihinde yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde sistem kullanım anlaşması imzalamamış olan kullanıcıların yarattığı ihlâl hâllerinde gerekli yaptırımların uygulanabilmesinin kurala bağlandığı, taraflar arasında sistem kullanım anlaşması imzalanmamış olsa da sistemin kullanılmaya başlanması ile birlikte fiili sözleşme ilişkisinin kurulduğu ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacının talebini genişlettiği, dava miktarının artırılması yoluna ancak nihâî karar verilinceye kadar gidilebileceği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur. Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'İN DÜŞÜNCESİ : Davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmının onanması, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının 35.000,00 TL'nin başvuru tarihinden itibaren işletilecek kanuni faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    MADDİ OLAY:
    Davacı tarafından 01/01/2007 tarihinde yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi uyarınca 2007 yılına ilişkin sistem kullanım ceza faturaları adı altında düzenlenen toplam 456.863,00-TL davalı idareye ödenmiştir.
    İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinin iptali istemiyle dava dışı ... Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından açılan davada Dairemizin 12/06/2014 tarih ve E:2013/815 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
    Davacı tarafından sistem kullanım ceza faturalarına dayanak alınan düzenlemenin yargı kararıyla yürütmesinin durdurulmasına karar verildiğinden bahisle ödediği toplam 456.863,00-TL'nin iadesi istemiyle 26/11/2014 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulmuş, başvuru zımnen reddedilmiştir.
    Bunun üzerine, davacı tarafından 26/11/2014 tarihli başvurusunun zımnen reddi işleminin iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 35.000,00-TL'nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte iadesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
    Öte yandan, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinin iptali istemiyle açılan davada Dairemizin 12/06/2014 tarih ve E:2013/815 sayılı yürütmeyi durdurma kararından sonra 17/05/2017 tarih ve E:2013/815, K:2017/1520 sayılı kararıyla düzenlemenin iptaline karar verilmiş ve anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 31/10/2019 tarih ve E:2017/2010, K:2019/4930 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
    İLGİLİ MEVZUAT:
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesinde, "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır." kuralına yer verilmiştir.
    2577 sayılı Kanun'un, 6459 sayılı Kanun ile değiştirilen "Tebligat ve cevap verme" başlıklı 16. maddesinin 4. fıkrasında da ; "Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihâî karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." kuralına yer verilmiştir.
    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    1- Temyize konu Mahkeme kararının dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmında hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
    2- Temyize konu Mahkeme kararının 35.000,00 TL'nin başvuru tarihinden itibaren işletilecek kanuni faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin kısmına gelince;
    30/04/2013 tarih ve 28633 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 4. fıkrasının ikinci cümlesine, ''Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usûl kuralları gözetilmeksizin nihâî karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.'' kuralının, aynı Kanun'un 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesine, ''Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.'' kuralının eklenmesi neticesinde, idarî yargıda ilk defa ıslah müesesesine ilişkin kanunî bir düzenleme yapılmış ve tam yargı davaları ile sınırlı olarak "miktarın artırılması" bağlamında ıslah kurumu idarî yargı düzeninde yerini almıştır.
    6459 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (Tasarının 3. maddesi) gerekçesinde, ''AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlâl kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin âdil yargılama hakkının ihlâli olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihâî karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.'' ifadeleri yer almıştır.
    Anılan Kanun için tanzim edilen 04/04/2013 tarih ve E:1/748, K:19 sayılı Adalet Komisyonu Raporunda ise, "İdarî yargının tâbi olduğu hukuk rejimi, zararların tazminini ve telâfisini mümkün kılacak rasyonellikten uzaktır. Adlî yargının aksine tespit ve kısmî dava seçeneklerinden yoksun idarî yargılama düzeni, kişilerin kavramakta zorlanacağı usûl öngörmektedir. İdarî yargılama usûlünün hak aramayı zorlaştıran bir özellik taşıdığı kuşkusuzdur. Ülkemiz, idarî yargılama usûlündeki bu ve benzeri kurgulama hataları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlâl kararlarına muhatap olmaktadır. (Bkz. Okçu/Türkiye Kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Daire, 39515/03) Hâlihazırda yürürlükte bulunan usûl kurallarını mülkiyet hakkının ihlâli olarak değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, Tasarı ile benimsenen yapının inşasını zorunlu kılmıştır. Tasarıyla benimsenen model çerçevesinde, zarar hesabının yapıldığı tarih itibarıyla dava dışı alacak yönünden sürenin dolması, hakkın talebi artırmak suretiyle ileri sürülmesine engel olmayacak ve talebi artırmak için başvuru ve benzeri diğer usûl şartları aranmayacaktır. Benimsenen usûl, adlî yargıda benimsenen usûlün ilerisindedir. Norm, bu yönüyle etkili başvuru ve âdil yargılama hakkı temelinde amaca uygun bir aşamaya işaret etmektedir. Artırmayı mümkün kılan yeni kural yalnızca bir usûl normu değil, aynı zamanda maddî hukuk normudur. Olağan dava döneminde mahkeme tarafından gözetilmesi gereken süre aşımı (altmış günlük, bir yıl, on yıl süre vb.), talep artırımında etki doğurmamaktadır. Söz gelimi, olay tarihinden itibaren on yıl geçse dahi talep artırılabilecektir. Diğer taraftan Tasarının çerçeve 1. ve 3. maddelerinde yer alan “nihâî karar verilinceye kadar” kaydının olası bozmalardan sonraki hüküm aşamasını da kapsadığı şüphesizdir. Ayrıca artırmanın bir defaya mahsus olduğu kuralı-örneğin bozma sonrası ve bozma gereği yapılan/yaptırılan bilirkişi incelemesindeki tazminat miktarındaki pozitif değişmeler bakımından- için amaçsal yorum yapılması zaruretinin doğabileceği de gözden kaçırılmamalıdır." ifadelerine yer verilmiştir.
    Söz konusu Kanun değişikliği sonrasında idari yargıda etkili başvuru yolunun ve adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi amacına yönelik olarak uygulama imkânı bulan tazminat miktarının artırılması bağlamında ıslah müessesesi kanunda belirlenen sınırlı usûlî kayıtlar dairesinde kullanılabilecektir. Buna göre ıslah, sadece davacılar tarafından ve tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın artırılmasıyla sınırlı olmak üzere, süre veya diğer usûl kuralları gözetilmeksizin nihâî karar verilinceye kadar harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olarak yapılabilecektir. Ancak usûlî dinlenilme hakkı gereğince miktar arttırımına ilişkin dilekçenin otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliği gerekmektedir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da süre veya diğer usûl kuralları gözetilmeksizin artırılmasına imkân tanınmıştır. Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere, kanunî değişiklikle ilgililerin uğramış olduğu zararın, dava dilekçesinde gösterilen zarar miktarından fazla olmasına karşın, davacı veya davacıların dava dilekçesinde gösterdikleri zarar miktarını artırımlarına yönelik taleplerinin mahkemelerce kabul edilmeyerek istemle bağlı kalma kuralını uygulayarak dava dilekçesinde gösterilen zarar tutarı kadar tazminata hükmetmelerinden doğan hak kayıplarının giderilmesi amaçlanmıştır. Bir başka ifade ile mahkemelerce istemle bağlı olma kuralı uygulanmak suretiyle verilen kararlara karşı taraflardan herhangi birinin kanun yoluna başvurmuş olması şartıyla davacı veya davacıların artırılan miktara isabet eden harcı ödemek suretiyle kararı veren Mahkemeye verecekleri dilekçe ile bir defaya mahsus olmak üzere dava dilekçesinde gösterilen miktarı artırmaları mümkündür.
    Her ne kadar 2577 sayılı Kanun'da bu yönde açık bir düzenleme bulunmasa da mahkemelerce hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, tazminat davalarında esas hakkında karar verilmeden önce bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise bilirkişi raporu tebliğ edilmek suretiyle, bilirkişi incelemesi yaptırılmamış ise ara kararı ile dosyanın esas hakkında karar verilebilecek durumda olduğunun veya dosyada yer alan bilgi ve belgelere göre karar verileceğinin davacıya bildirilerek tazminat talep miktarını artırmak isteyenlere bu imkânın tanınması hakkaniyet gereğidir.
    Dava dilekçesinde, davacı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca miktar arttırımı yoluna gidileceği belirtilerek şimdilik 35.000,00-TL'nin tazmininin talep edildiği, Mahkemece önceden bildirimde bulunulmaksızın nihâî karar verildiği ve Mahkemece tazminat isteminin kabul edildiği gözetildiğinde, âdil yargılanma hakkının korunması bakımından Mahkemece nihâî karar verilmeden önce ara kararı ile davacıya miktar arttırımı konusunda bildirimde bulunulması, davacının dava konusu miktarı artırmasına imkân tanınarak karar verilmesi gerekirken, taleple bağlılık ilkesinden bahisle dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden hüküm kurulmasında usûle uygunluk bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalının temyiz isteminin reddine,
    2. ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, belirtilen kısım yönünden kararın ONANMASINA,
    3. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
    4. Temyize konu Mahkeme kararının ... TL'nin başvuru tarihinden itibaren işletilecek kanuni faiziyle birlikte davacıya ödenmesine dair kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
    5. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
    6. 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.




    (X) KARŞI OY :
    Dosyanın incelenmesinden, davacı vekili tarafından verilen ve 27/03/2015 tarihinde İdare Mahkemesi kaydına giren dava dilekçesinde, 2007 yılına ilişkin sistem kullanım ceza faturalarının dayanağı olan kuralın Dairemizin 12/06/2014 tarih ve E:2013/815 sayılı kararı ile yürütmesinin durdurulmuş olması sebebiyle, 2007 yılı için Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü'ne ihtirazı kayıtla ödenen 456.863,00-TL'nin şirkete iadesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptalinin ve fazlaya ilişkin haklarının 2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca saklı tutulması kaydı ile şimdilik 35.000,00-TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesinin istenildiği; ilgilinin 2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca miktar arttırımı yoluna gideceğini dava dilekçesinde açıkça belirttiği hâlde, Mahkemece davacıya ıslah imkânı tanınmaksızın işlemin iptaline, 35.000,00-TL'nin başvuru tarihinden itibaren işletilecek kanuni faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde "usûl hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" kararın bozulmasını gerektiren sebeplerden biri olarak sayıldığından, karar sonucunu etkileme kudreti bulunmayan usûl hataları bozmayı gerektirmemektedir.
    2007 yılına ilişkin sistem kullanım ceza faturaları adı altında ödenmiş olan toplam 456.863,00-TL'nin iadesi istemiyle yapılan 26/11/2014 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlem Mahkemece hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verildiğinden ve temyize konu kararın bu kısmı Dairemizin 03/03/2022 tarih ve E:2016/4160, K:2022/812 sayılı kararıyla hukuka uygun bulunarak onandığından, Anayasanın 138. ve 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesi uyarınca davalı idarenin, iptal kararının icabına göre, iptal edilen işlemin konusu olan 456.863,00-TL'yi davacıya ödemesi Anayasa'dan kaynaklanan bir yükümlülüktür. Bu tutarın davacıya hiç ödenmemesi veya bir ihtimal olarak, Mahkeme'nin yalnızca 35.000,00 TL'nin ödenmesini hüküm altına aldığı bahanesiyle idarece davacıya eksik ödemede bulunulması hâlinde, ilgilinin kalan zararı bakımından 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca iptale dayalı tam yargı davası açabilme imkânının olduğu da açıktır.
    Bu itibarla, Mahkemece nihai karar verilmeden önce ara kararı ile davacıya miktar arttırımı konusunda bildirimde bulunulmaması usûli bir eksiklik ise de, usûl hükümlerinin uygulanmasında yapılan bu hatanın karar sonucunun değişmesine yol açacak bir etkisinin bulunmaması ve ilgili yönünden hak kaybı doğurmaması nedeniyle kararın bozulmasına gerek görülmediğinden Mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi