1. Hukuk Dairesi 2016/12784 E. , 2019/5194 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...’in 205, 396 ve 555 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya bağış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın temlik tarihinde, fiil ehliyetinin bulunmadığını, davalının hileli davranışları ile temliki sağladığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan babasının akli melekelerinde hiçbir sorun olmadığını, birlikte yaşadıkları ve tüm ihtiyaçları ile ilgilendiği için çekişmeli taşınmazları kendisine bağışladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murisin işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 06.09.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ile davalının kaldığı, mirasbırakanın 205, 396, 555 parsel sayılı taşınmazlarını 17.02.2011 tarihinde davalıya bağış suretiyle temlik ettiği, 27.04.2016 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuyla mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetini haiz olduğunun belirlendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetine sahip olduğu belirlenerek ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı iptal-tescil isteminin reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Ancak davada, ehliyetsizlik iddiası yanında hile (aldatma) hukuki nedenine de dayanıldığı, mahkemece bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile (aldatma) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Hal böyle olunca, hile (aldatma) iddiası yönünden yukarıdaki ilkeler gözününde bulundurularak, davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının tespit edilmesi, hak düşürücü süre içinde açıldığının anlaşılması halinde, temlik işleminin hile (aldatma) ile gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin araştırılması, daha önce dinlenen taraf tanıklarının yeniden dinlenerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.