1. Hukuk Dairesi 2016/14687 E. , 2019/5193 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 468 ada 1 parsel sayılı taşınmazının davalı Belediyeye bağış suretiyle temlik edildiğini, temlik işlemini gerçekleştiren şirket yetkilisi ...ın şirket ana sözleşmesinde belirtilen işler dışında işlem yapmaya ehil olmadığını, bağış işleminin tüm ortakların oy birliğini gerektiren olağanüstü işlerden olduğunu, bu sebeple temsilcinin yaptığı işlemin batıl olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya ait taşınmazın talepleri doğrultusunda İmar Kanunu’nun 16. maddesi gereği Belediye Encümen Kararı ile işlem gördüğünü, bağış işleminin bu kararın bir parçası olduğunu, şirket temsilcisinin yetkisi bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, şirket temsilcisinin gerçekleştirdiği işlemin yok hükmünde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve dosya içeriğinden; davacı şirkete ait 102 ada 8 parsel sayılı 32.517 m2 yüzölçümlü taşınmazın İmar Kanunu"nun 16.maddesi gereğince imar uygulamasına tabi tutulması için belediyeye yapılan başvuru üzerine Belediye Encümeninin 25.05.2004 tarihli kararı ile; miktar düzeltme işleminden sonra imar uygulaması sonucu (A) nolu (10.423,62 m2), (B) nolu (10.872,61 m2), (D) nolu (47,46 m2), (E) nolu (51,55 m2)"lik kısımların mal sahibi şirket adına tesciline, çekişme konusu (C) nolu (4282,61 m2)"lik kısmın ise sosyal ve kültürel tesis alanı olarak mal sahibi adına tescilinden sonra Bodrum Belediyesi adına bedelsiz (hibe olarak) verilmesi suretiyle tesciline karar verildiği, imza sirküleri ve 25.05.2004 tarihli taahhütname doğrultusunda davacı şirket temsilcisi Yılmaz Baykal"ın katılımı ile Encümen Kararı doğrultusunda sosyal ve kültürel tesis alanı olarak ayrılan dava konusu 468 ada 1 parsel sayılı taşınmazın hibe suretiyle Bodrum Belediyesine temlikinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince; dava konusu 468 ada 1 parsel sayılı taşınmazın geldisini oluşturan 32517 m2 miktarlı 102 ada 8 parsel sayılı taşınmazın encümen kararı doğrultusunda İmar Kanunu’nun 16. maddesi gereğince parselasyon yapılarak, 468 ada 1 parsel numarası verilen 4282 m2’lik kısmının sosyal ve kültürel tesis alanı olarak ayrıldığı, ana taşınmazın diğer bölümlerinin ayrı parsel numaraları ile davacı şirket adına tescil edildiği, temlikin ivazsız bir hibe olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, TTK"nun 408/2-f maddesinde şirket genel kurulunun devredilemez görevleri ve yetkileri arasında sayılan taşınmaz satışlarının "önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına" ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın imar uygulaması sonucu sosyal ve kültürel alanda kalan ve Encümen Kararı gereği belediyeye bedelsiz devri gereken kısım olması nedeniyle anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilemeyeceği, şirket temsilcisinin de imza sirküleri gereği bu işlemde yetkili olduğu açıktır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kabule karar verilmesi doğru değildir.
Davalının bu yönde değinilen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.