17. Hukuk Dairesi 2016/14064 E. , 2019/3930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki muvazaalı işlemin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... AŞ. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ...Plastik İhtiyaç Maddeleri Dağıtım A.Ş. hakkında takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçluya ait fabrika binasının bulunduğu dava konusu taşınmazı 11.09.2008 tarihinde davalı şirkete devretmiş, bu şirketinde 21.06.2010 tarihinde dava dışı şirkete sattığını belirterek bu muvazaalı satışların iptalini istemiştir.
Davalı ... AŞ. vekili, davanın görülebilmesi için zamanaşımı süresinin geçtiğini, ayrıca taşınmazın borcun doğumundan önce devredildiğinden haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu şirket, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, emsal .... Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2013/332 Esas, 2014/99 Karar sayılı dosyasında, dava konusu taşınmazla ilgili olarak tasarrufun iptaline karar verildiği ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi"nin 16/09/2014 tarih ve 2014/14435- 11810 sayılı kararıyla onandığı, aynı taşınmaz ve aynı davalılar yönünden kesin delil teşkil ettiğinden bahisle davanın kabulü ile taşınmazın üçüncü kişinin elinden çıktığından icra dosyasındaki alacağın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmiş; hüküm ... Finansal Kiralama A.Ş. vekili, tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK"nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir.
1-HMK"nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve
açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Somut olayda, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla BK"nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir.Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK"nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemelidir.
Bu nedenlerle mahkemenin davayı BK"nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelemesi gerekirken, yazılı şekilde nitelemesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2-Dava konusu taşınmaz davalı borçlu şirket tarafından 11.09.2008 tarihinde davalı ...Ş."ne devredilmiş, o da 21.06.2010 tarihinde dava dışı ... Plastik Film Enerji San. ve Tic. A.Ş."ne devretmiştir. Bu taşınmaz ile ilgili satışın iptaline karar verilmesi için taşınmazı devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekir. Bu halde ise davalı ... AŞ"den taşınmazı devir alan dava dışı ... Plastik Film Enerji San. ve Tic. A.Ş."nin de davaya dahil edilerek, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi de isabetsiz olmuştur.
3-Kabule göre ise;
a-İİK’nun 277 ve devamı maddelerine göre davanın en geç tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir.(İİK’nun 280-1) Somut olayda ilk tasarruf 11.09.2008 tarihinde gerçekleştiği halde dava 20.04.2015 tarihinde 5 yıllık süreden sonra açılmıştır.
b-Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için davacı alacaklı elinde geçici veye kesin aciz belgesi olması gerekirken, borçlu adresinde yapılmış bir haciz de bulunmamaktadır.
c-İİK’nun 283./2 maddesi gereğince davanın bedele dönüşmesi halinde, üçüncü kişinin malı elinden çıkardığı tarihteki malın değeri ile takip konusu alacak ve ferilerini geçmeyecek şekilde sorumlu olması gerekirken böyle bir tesbit yapılmadan takip konusu alacağın üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi de hatalıdır.
SONUÇ:Yukarıda (1), (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı .... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...."ye geri verilmesine, 02/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.