3. Hukuk Dairesi 2020/6054 E. , 2021/6383 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19.HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSTANBUL 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murisleri olan dedelerinin, 2008 yılında vefat ettiğini, dedelerinin demans hastası olması nedeni ile davalı olan eşine vekalet verdiğini, davalının vekalet yetkisini kötüye kullanarak yaklaşık 1 milyon dolar değerindeki evi satıp ortak hesaplarına yatırdığını, bu taşınmazın tereke hesabında dikkate alınmasının engellendiğini, davalının böylece sebepsiz zenginleştiğini, ayrıca ortak hesaplarındaki paraları kendi hesabına aktardığını belirterek terekenin yeniden hesaplanarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL"nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınıp taraflarına verilmesini istemişlerdir.
Davalı; murisin veraset vergisi yüksek olacağından ortak hesaptaki paraların kişisel hesabına geçirmesini istediğini, davaya konu edilen .... ada 70 parseldeki taşınmazın 09/10/2006 tarihinde, 700.000 Dolara satıldığını, murisin kendi sağlığında işlemi yaptığını, hatta taşınmaz satılmadan önce davacılara haber verdiğini, paranın ortak hesapta olduğunu, murisin isteği üzerine kişisel hesaptaki ve ortak hesaptaki paraları davacılara paylaştırdığını, murisin işlemler anında sağlığının yerinde olduğunu, 2007 yılında Darülaceze vakfının toplantısına katılıp toplantı yönettiğini ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; dinlenen tanıklarca 2006 yılı içerisinde murisin herhangi bir noksanlığının bulunmadığının belirtildiği, bu dönemde hesapları ile ilgili olarak murisin kendi başına da işlem yapabilecek durumda olduğu, davaya konu edilen taşınmazın bizzat muris tarafından tapuda satış ve devrinin yapıldığı, banka hesabının ortak hesap olarak açıldığı ve aksine bir düzenleme bulunmadığı için hesabın 1/2"sinin davalıya ait olduğunun kabul edilmesi gerektiği, murisin ölümünden sonra ortak hesaptaki paranın bilirkişi raporunda açıklandığı şekilde mirasçılar arasında pay edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince; tanık beyanlarına göre davacıların dedelerinin Darülacize Vakıf Başkanı olarak 2007 yılında toplantılara katıldığı, davacıların iddia ettiği taşınmazın, resmi satış senediyle 10/10/2006 tarihinde satıldığı ve muris dedeleriyle davalı eşinin bankada ortak hesabı olduğu, müşterek hesap üzerinde tarafların eşit oranda pay sahibi oldukları, dosyanın incelenmesinde davalının ortak hesap üzerindeki tasarruf yetkisini kullanarak davacıların aleyhine yarar sağlamadığı gerekçesiyle davacıların istinaf talebinin esastan reddine karar vermiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Somut olayda davacılar, muris dedelerinin demans hastası olduğunu, işlerini idare edemediğini, ... ada 70 parselde bulunan taşınmazın değerinin çok altında satılıp davalı ile ortak hesaplarına yatırılarak terekedeki haklarının azaltıldığını ileri sürmüşlerdir.
Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele fiil ehliyetinin nispi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen TMK" nın 409/2. maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Şu durumda, ehliyetsiz olduğu ileri sürülen davacıların murisinin, taşınmazın satım tarihi ile taşınmaz satım bedelinin ortak hesaba aktarıldığı 10/10/2006 tarihinde fiil ehliyetinin olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekmektedir.
O halde mahkemece; dosya kapsamına göre, işlem tarihinde davacıların murislerinin fiil ehliyetinin olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.