22. Hukuk Dairesi 2013/7854 E. , 2013/9645 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ve ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 435. maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 01.09.2002 tarihinden itibaren ithalat sorumlusu olarak çalıştığını, 12.05.2010 günü işe gittiğinde şirket ortağı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden iş sözleşmesine son verildiğinin söylendiğini, müvekkilinin ücretinin net 1.700,00 TL olduğunu, ithalat sorumlusu olan davacının 803,00 TL ücret almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai alacağı, yıllık izin alacağı ve ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının 13.05.2010-24.05.2010 tarihleri arasında işe devamsızlık yaptığını, buna ilişkin olarak ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnamenin 27.05.2010 tarihinde bizzat davacıya tebliğ edildiğini, bu ihtarnameye cevap verilmemesi ve mazeret bildirmemesi üzerine 01.06.2010 tarihi itibariyle davacının iş sözleşmesinin feshedildiğini, davacının 1700 TL maaş almadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının 12.05.2010 tarihinde iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, 13.05.2010 tarihinde ödeneceği bildirilen tazminatlarını almak için işyerine gittiğinde tazminatlarını alamadığı ve bu tarihte noter kanalı ile işverene ihtarname gönderdiği, ihtarnamenin 25.05.2010 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, aynı tarihte devamsızlık iddiası ile davalının davacıya işe davet ihtarnamesi gönderdiği, işe gelmeyen davacıyı 13 gün bekledikten sonra işe davet etmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sözkonusu tutanakların matbu olarak aynı tanıklar tarafından imzalandığı, her zaman düzenlenme olanağının bulunduğu, 7 yıl 6 ay 12 gün kıdemi bulunan davacının tazminatlarını almadan işyerini terketmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve davalı tarafın iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği hususunu ispat edemediği, davacının 30.10.2002-12.05.2010 tarihleri arasında 7 yıl 6 ay 12 gün çalıştığı, celpedilen emsal ücret, dinlenen davacı tanığı beyanı, davacının ithalat sorumlusu olarak çalıştığı hususları birlikte değerlendirildiğinde asgari ücret seviyesinde ücretle çalışamayacağı, bu nedenle ücret bordroları imzalı da olsa itibar edilemeyeceği ve bilirkışi tarafından 1.700,00 TL net ücret aldığının kabulü ile yapılan hesaplamaların dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 32/1. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı taraf aylık net ücretinin 1.700,00 TL olduğunu beyan etmiş, buna karşılık ise davalı taraf davacının ücretinin beyan ettiği kadar olmadığını belirtmiştir. Davacı tanıklarından biri davacının en son net ücretinin 1.300,00 TL olduğunu beyan ederken diğer davacı tanığı davacının en son net ücretinin 1.500,00 TL olduğunu ileri sürmüştür. Davalı tanıkları ise davacının asgari ücret aldığını beyan etmişlerdir. Emsal ücret araştırmasında İTO davacının net 1.500,00-1.750,00 TL ücret alabileceğini bildirmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının ücreti net 1.700,00 TL olarak kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Tüm dosya kapsamı emsal ücret araştırması ve özellikle davacı tanık beyanlarına göre davacının ücretinin net 1.500,00 TL olduğu anlaşıldığından bu husus değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek olması halinde ilgiliye iadesine, 06.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.