10. Hukuk Dairesi 2010/11767 E. , 2012/2649 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren kazalı sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin davalıdan 506 sayılı Yasanın 26. maddesi gereğince tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
1-Davacı Kurum tarafından, davalı aleyhine rücuan alacak talebi ile açılmış olan iş bu davanın yargılaması sırasında, yine aynı davalı aleyhine kazalı sigortalı tarafından açılmış ve kesinleşmiş olan tazminat davasında alınan kusur raporunda zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde tarafların kusurlarının bulunmayıp %100 kötü tesadüf unsurunun bulunduğu, maddi tazminat taleplerinin ....’ca karşılandığından reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, halefiyet ilkesine dayanmayıp, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı, ya da, hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, tazminat davasında alınan kusur raporunun iş bu rücu davasında bağlayıcılığından söz edilemeyeceği gibi, ilk peşin değerli gelirler ile harcama ve ödemelerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gerekir.
Bu nedenle, bahsi geçen ....Karar sayılı dosyası da incelenerek, 506 sayılı Yasanın 26. maddesine ve olay tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuata uygun olarak, iş güvenliği mevzuatına göre, hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişilerden, soyut ifadelere dayanmayan kusur raporu alınarak, tazminat dosyasında alınmış olan kusur raporunun da güçlü delil niteliğinde olup, kesin delil oluşturmadığı hususları da gözetilerek alınacak rapora göre ve ayrıca Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince artışlara hükmedilemeyeceği de gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, tazminat dosyasındaki kusur raporunun esas alınarak hüküm kurulması isabetsizdir.
2- HMK’nun 297. maddesinin (b) bendi kapsamında belirtildiği şekilde tarafların kanuni temsilcilerinin veya vekillerinin ad soyad ve adreslerinin karar başlığında belirtilmesi gerekir. Mahkemece bu maddeye aykırı olacak şekilde davalı ... vekilinin ad ve soyad ile adresinin karar başlığında belirtilmemiş olması isabetsizdir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ile davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 20.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.