Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2020/4109
Karar No: 2022/1091
Karar Tarihi: 03.03.2022

Danıştay 10. Daire 2020/4109 Esas 2022/1091 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/4109 E.  ,  2022/1091 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No : 2020/4109
    Karar No : 2022/1091

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
    VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. …

    TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
    2- …
    VEKİLİ : Av. …
    İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacıların kardeşi ...'in … tarihinde saat 00.30 sıralarında alkollü bulunan …'nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucunda vefatı sebebiyle uğranıldığı iddia edilen zararlara karşılık her bir davacı için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; Danıştay Onuncu Dairesinin 19/10/2015 tarih ve E:2012/5157, K:2015/4454 sayılı bozma kararına uyularak, İstanbul gibi metropol şehirlerde görev yapan ve gerek trafik güvenliğini almak, gerekse kimlik kontrolü ve alkol kontrolü yapmak üzere görevlendirilen polis memurlarının bu görevleri, niteliği itibariyle risk içerdiğinden, şerit daraltma eylemi ve kontrol yaparken, genel külfetler dışında kendilerine verilen zararların eylem ile zararlı sonuç arasında nedensellik bağının bulunması koşuluyla objektif sorumluluk esaslarına göre ayrıca idarenin kusuru aranmadan hizmetin sahibi idarelerce tazmin edilmesi gerektiğinden, davacıların manevi zararlarının tazmini gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve her bir davacı için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 17/01/2011 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, hükmedilen tazminat miktarının zararlarını karşılamadığı, İdare Mahkemesince kabul edilen kısım yönünden işletilecek yasal faizin başlangıç tarihinin yanlış tespit edildiği, davalı idareye 17/01/2011 tarihinde değil, 14/12/2010 tarihinde başvurulduğu ileri sürülmektedir. Davalı idare tarafından, dava konusu olayda üçüncü kişinin fiili sonucu gerçekleşen zarardan sorumlu tutulamayacağı, hükmedilen miktarın sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı ileri sürülmektedir.

    TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca karşılıklı olarak temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :

    MADDİ OLAY :
    Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların kardeşi …'in 20/12/2009 tarihinde saat 00.30 sıralarında görevini ifa ettiği esnada alkollü bulunan …'nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucunda vefat ettiği, bu olay nedeniyle yapılan ceza yargılaması neticesinde …'nın olayın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu gerekçesiyle …Asliye Ceza Mahkemesi'nin … tarih ve Dosya No:…, Karar No:… sayılı kararı ile taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, davacıların kardeşinin ölümü nedeniyle elem ve ıstırap duyduklarından bahisle her biri için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle … Bakanlığı'na yapılan başvurunun, …Şube Müdürlüğü kayıtlarına … tarihinde girerek …evrak sayısını aldığı, başvurunun reddine ilişkin 12/01/2011 tarihli ön kararın, davacılara tebliğ edilmek üzere … Valiliği'ne gönderildiği, Valilik kayıtlarına 17/01/2011 tarihinde giren ön kararın davacılara 24/01/2011 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 01/02/2011 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
    İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
    Kusursuz (objektif) sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, hukuka uygun olarak yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, istisnai bir risk sonucu oluşan, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmin etmekle yükümlüdür.
    Kusursuz sorumluluğu, “risk ilkesi” (hasar/tehlike/muhatara) ve “kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi” olmak üzere temelde iki başlık altında ele almak mümkündür.
    Buna göre risk ilkesi, idarenin hiçbir kusuru olmasa bile, yürüttüğü tehlikeli faaliyetler veya kullandığı tehlikeli araçlar nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlü olmasını ifade etmektedir. İdari faaliyetin bizatihi kendisinin veya faaliyetin yürütülmesinde kullanılan araç ve gereçlerin bünyesinde taşıdığı tehlike nedeniyle hizmeti yürüten kamu görevlilerinin, hizmetten yararlanan kişilerin veya yürütülen hizmetle bağlantısı olmayan üçüncü kişilerin zarara uğraması halinde risk ilkesi uygulama alanı bulmaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    A) Temyize Konu Kararın, Manevi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
    Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
    Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
    Buna göre manevi tazminat takdir edilirken, davacı(lar) yönünden, manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zarara yol açan idari faaliyet sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde olmasına; davalı(lar) yönünden ise, hakkaniyet sınırlarını aşmayan, ölçülü, adil dengeyi sağlayacak ve aşırı mali külfet oluşturmayacak makul bir seviyede olmasına dikkat edilmesi gerektiği açıktır.
    Olayda vefat eden Kemal Demir'in anne, baba ve diğer kardeşleri tarafından manevi tazminat istemiyle açılan davada; ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla müteveffanın kardeşleri …'ın her biri için takdiren ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, Dairemiz tarafından anılan kararın onandığı, Dairemizin 03/03/2022 tarih ve E:2019/12161, K:2022/1090 sayılı kararıyla tarafların karşılıklı karar düzeltme istemlerinin kesin olarak reddine karar verildiği ve böylece kardeşler için hükmedilen 5.000,00 TL manevi tazminatın kesinleştiği görülmektedir.
    Bu durumda, manevi tazminatın belirtilen amaç ve niteliği esas alındığında, davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarı yüksek bulunduğundan, yukarıda anılan davada müteveffanın diğer kardeşleri için hükmedilen manevi tazminat miktarı dikkate alınmak suretiyle bakılmakta olan işbu davada manevi tazminat miktarının yeniden belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

    B) Temyize Konu Kararın Yasal Faizin Başlangıç Tarihine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
    Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun, ön karar başvurusu tarihinde yürürlükte olan haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almakta olup; anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye başvuru yapılmışsa yapılan başvuru tarihi (başvurunun idare kayıtlarına girdiği tarih), idareye başvuru yapılmadan adli yargıda dava açılması halinde ise adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
    Somut olayda, davacılar tarafından manevi tazminat ödenmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun Emniyet Genel Müdürlüğünün kayıtlarına 14/12/2010 tarihinde girdiği görülmekte olup, hükmedilen manevi tazminat tutarına işletilecek yasal faizin başlangıcına 14/12/2010 tarihinin esas alınması gerekirken, Emniyet Genel Müdürlüğünce bu başvurunun reddi yolunda tesis edilen ön kararın, davacılara tebliğ edilmek üzere iletildiği … Valiliği'nin kayıtlarına girdiği 17/01/2011 tarihinin esas alınmasında hukuki isabet görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacıların temyiz isteminin esas yönünden REDDİNE, yasal faizin başlangıç tarihi yönünden KABULÜNE, davalı idarenin temyiz isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
    2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi