22. Hukuk Dairesi 2012/21836 E. , 2013/8552 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin, ikramiye, giysi yardımı alacağı, fazla çalışma ve hafta tatili ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesini emekliliğe hak kazanması sebebiyle feshettiğini, işçilik alacaklarının işverence ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, yıllık izin, hafta tatili, fazla çalışma ücretleri, giysi yardımı ve ikramiye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini emekliliğe hak kazanması sebebiyle feshettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, davacı işçinin çalışma süresi boyunca hak kazandığı yıllık izin süreleri noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacının 16.06.1982-13.03.2008 yılları arasındaki çalışma süresine göre hak kazandığı yıllık izin sürelerinin tespitinde, davalı işverence dosyaya sunulan 1998-2009 yılları arasında yürürlükte bulunan dönem toplu iş sözleşmeleri nazara alınmıştır. Ne var ki, işyerinde 17.01.1998 tarihinden önceki tarihlerde, toplu iş sözleşmesi yapılıp yapılmadığı belli değildir. Hal böyleyken, davacının 1982-1998 yılları arasında hak kazandığı yıllık izin sürelerinin tespitinde, 17.01.1998 yürürlük başlangıç tarihli toplu iş sözleşmesi hükmünün esas alınması hatalı olmuştur. Anılan sebeple, 17.01.1998 tarihinden önceki tarihlerde işyerinde yürürlükte bulunan ve davacının yararlandırıldığı toplu iş sözleşmesinin olup olmadığı araştırılmalı, tespiti halinde anılan yıllara ilişkin hak kazanılan yıllık izin süresi bakımından ilgili dönem toplu iş sözleşmesi hükmü nazara alınmalıdır. yıllık izin süresi 1475 sayılı İş Kanunu hükümleri nazara alınarak tespit edilmelidir. Yazılı şekilde hatalı bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
İşçilik alacaklarına uygulanan faiz konusunda uyuşmazlık vardır. 4857 sayılı İş Kanunu"nun 34. maddesinde, gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faizin uygulanacağı hükmü bulunmaktadır. Maddede sözü edilen ücret geniş anlamda ücret olup, çalışma karşılığı ücretler, ikramiye, prim, jestiyon ve benzeri ödemelerin yanı sıra, çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil ücretleri de bu kapsama dahildir.
Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve 4857 sayılı Kanunun 34. maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir
Alacağın toplu iş sözleşmesinden kaynaklanması halinde, gerek mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu"nun 61. maddesi, gerekse 07.11.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun 53. maddesi uyarınca uygulanması gereken faiz en yüksek işletme kredisi faizi olmalıdır.
Somut olayda, fazla çalışma ve hafta tatili ücret alacakları bakımından, mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kanuni faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Hüküm altına alınan giysi yardımından kaynaklı alacak ise, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, eldeki davaya uygulanacak 2822 sayılı Kanun"un 61. maddesi uyarınca, anılan alacağa en yüksek işletme kredisi faizi uygulanmalıdır. Fakat, dava ve ıslah dilekçesinde talep mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıyla sınırlandırıldığından, Mahkemece, anılan alacak için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek üzere, en yüksek işletme kredisi faizine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kanuni faiziyle tahsiline karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İkramiye alacağı bakımından ise, yürürlükteki toplu iş sözleşmesinin ilgili hükümleri incelendiğinde, "ikramiye ve ilave ikramiye" başlığı altında, işçilere 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca belirlenen ikramiyelerinin ödeneceği ve ayrıca 6772 sayılı Kanun ek madde 1 uyarınca da elliiki günlük yevmiye tutarında ikramiye bedelinin ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 6772 sayılı Kanun hükmü uyarınca ödenmesi gereken, ilave tediye alacağı 5.178,09 TL tutarında hesaplanmış; anılan Kanun ek madde 1 uyarınca ilave tediyeden ayrı olarak toplu iş sözleşmesinde ödenmesine karar verilen ikramiye alacağı ise "1.949,89 TL" olarak hesaplanmıştır. Hesaplanan her iki tutar toplamı olan 7.127,98 TL alacak, Mahkemece "ikramiye" alacağı adı altında hükme bağlanmış ve kanuni faiz uygulanmasına karar verilmiştir. 6772 sayılı Kanun"da düzenlenen ilave tediye alacağı olan ve bilirkişi raporunda "5.178,09 TL" olarak hesaplanan alacak kısmı için, alacak kanundan kaynaklandığından kanuni faizin uygulanması isabetlidir. Ancak, aynı Kanunun ek 1. maddesi uyarınca, ilave tediyeden ayrı olarak toplu iş sözleşmesiyle ödenmesine karar verilen ve bilirkişi raporunda "1.949,89 TL" olarak hesaplanan alacak kısmı için, alacak toplu iş sözleşmesinden kaynaklandığından ve talep mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıyla sınırlandırıldığından, (dava ve ıslah tarihleri ile miktarları da nazara alınarak) mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek üzere, en yüksek işletme kredisi faizine karar verilmesi gerekir. Yazılı şekilde alacağın bu kısmı için, kanuni faize hükmedilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
4-Bakiye karar ve ilam harcının miktar belirtilmesi suretiyle davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
5-Yargılama giderleri arasında 4.364,32 TL karar ve ilam harcının davacı tarafça sarf edildiği belirtilerek, davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine karar verilmiş ise de, dosya kapsamından, asıl dava ve birleşen dava için ıslah da dahil olmak üzere bu miktarda bir harç ödemesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davacı tarafça, 05.11.2009 tarihli makbuzla 270,00 TL bilirkişi ücreti, 21.11.2011 tarihli makbuzla 291,00 TL bilirkişi ücreti ve posta masrafı, 23.03.2010 tarihli makbuzla 100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 661,00 TL gider yapıldığının anlaşılmasına, bilirkişi raporlarının istinabe yoluyla alındığından ilaveten istinabe masraflarının da bulunmasına rağmen, hüküm fıkrasında, 438,00 TL bilirkişi ücret ve talimat masrafının tahsiline karar verilerek, bilirkişi ücretleri ve istinabe masrafları eksik hesaplanmıştır. Yine aynı şekilde, 22.05.2009 tarihli tahsilat makbuzuyla davacı tarafça yatırılan tanıklık ücreti de yargılama giderleri arasında nazara alınmamıştır. Anılan sebeple, yargılama giderlerinin hatalı hesaplanması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.