10. Hukuk Dairesi 2010/12350 E. , 2012/2487 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yersiz ödenen ölüm aylıklarının istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, davalıların murisine ait sigortalı hizmetler ile muris ile aynı ismi taşıyan bir başka sigortalıya ait hizmetlerin karıştırılması nedeniyle, ölüm aylığı tahsis koşulları oluşmadığı halde davalılara bağlanan aylıkların tahsilini talep etmiş, Mahkeme tarafından, BK 63. maddesi hükmüne dayalı olarak iyiniyetli sebepsiz zenginleşenin elinde kalanı iade ile yükümlü olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davada uyuşmazlık konusu, davalıların murisine ait sigortalılık süresinin tespiti ve sonucuna göre, ilk tahsis talep tarihi itibariyle davalıların ölüm aylığına hak kazanıp kazanmadıkları ve tahsis koşullarının oluşmaması halinde, istirdat ile yükümlü olup olmadıkları noktasındadır.
Dosya kapsamına göre, Kurum tarafından davalıların murisine mal edilen bir kısım hizmetlerin sonradan diğer sigortalıya ait olduğuna karar verilmiş ise de, bunun neye dayalı olarak yapıldığı yeterince anlaşılamamaktadır. Mahkeme tarafından bu hizmetlerin öncelikle kime mal edilmesi gerektiği tespit edilmesi gerekmekte olup, sonucunda verilecek kararın diğer sigortalının hukuki alanını da ilgilendireceğinden husumet bu kişiye yöneltilerek, hangi bildirimlerin kendisine ait olduğu konusunda beyanına başvurulmalıdır. Diğer taraftan, sözkonusu hizmetlere ilişkin işe giriş bildirgeleri,işyeri dönem bordroları getirilmek suretiyle ve gerektiğinde dönem bordro çalışanları da dinlenerek, bu bildirimlerin kime ait olduğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmalıdır.
Öte yandan, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un geçici maddelerinde yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğine işaret eden herhangi bir kural bulunmadığından sonuç olarak anılan yasanın 96. maddesi Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin süregelen uyuşmazlıklarda uygulanması zorunlu olduğu gibi, bu konuda, geri verilmesi gereken tutarın belirlenmesinde 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun genel hüküm niteliğinde bulunan BK 63. maddesinin uygulanma yeri yoktur.Anılan maddeye göre, haksız (nedensiz ) bir edinimde bulunan kimse, onun geri alınması zamanında elinden çıkmış olduğunu kanıtladığı tutar oranında ret ve geri vermekle yükümlü değilse de, haksız edinimde bulunan, o şeyi kötü niyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan ret ve geri vermeye zorunlu tutulacağını biliyor ise, ret ve geri vermekle yükümlüdür.Bir başka anlatımla, iyi niyetli zenginleşen sebepsiz zenginleşme konusunun kendisinden istendiği tarihten önce elinden çıktığını iddia ve ispat ettiği miktar oranında ret ve geri vermeyle yükümlü olmayacak, buna karşın, zenginleşen zenginleşme anında veya sonrasında mal varlığındaki artışın geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyor, iyi niyetli sayılmayacaktır. 5510 sayılı Kanun"un 96. maddesi sebepsiz zenginleşmede geri verme konusunda özel bir düzenleme niteliğinde olup, tahsis koşullarının oluşmadığının anlaşılması halinde, aylık tutarlarının yasal faizi ile birlikte geri alınması mümkün olduğu gibi, ödemeye davalının kasıtlı ve kusurlu davranışının sebep olup olmadığı irdelenerek, 5510 sayılı Kanunun 96. maddesine göre, sorumluluğun kapsamı belirlenmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.