Esas No: 2016/2027
Karar No: 2022/821
Karar Tarihi: 03.03.2022
Danıştay 13. Daire 2016/2027 Esas 2022/821 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2016/2027 E. , 2022/821 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/2027
Karar No:2022/821
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Petrol ve Petrol Ürünleri Tekstil Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketi'nden tahsil edilemeyen amme alacağının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, kanunî temsilci sıfatıyla davacıdan tahsiline ilişkin olarak düzenlenen … tarih ve … takip numaralı …TL tutarlı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; 6183 sayılı Kanun'un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlıklı mükerrer 35. maddesinde düzenlenen "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur..." hükmünün Anayasa Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı ile iptal edildiği, dava dosyasında bulunan Ticaret Sicili Gazetesi örneğinin incelenmesinden, 03/10/2005 tarih ve 01 no.lu ortaklar kurulu kararı ile davacının şirket müdürlüğünün sonlandırıldığı ve …'ın on yıllığına şirket müdürlüğüne yetkilendirildiği, bu hususun 05/10/2005 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edildiği; bu durumda, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca davacının sorumluluğuna gidilebilmesine olanak bulunmadığı hâlde bu usul uygulanmak suretiyle borcun davacıdan tahsili yoluna gidilmesine ilişkin dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, ödeme emrine konu alacağın asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine davacı adına ödeme emri düzenlendiği, ödeme emrinin dayanağı idari para cezasına konu fiilin gerçekleştiği tarihte davacının kanunî temsilci olduğu, davacının itirazlarının 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesi kapsamında yapılan itirazlardan olmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Petrol ve Petrol Ürünleri Tekstil Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketi'nde gerçekleştirilen denetim neticesinde şirketin lisanssız bayilik faaliyetinde bulunduğu tespit edilmiştir.
Söz konusu tespit neticesinde, davacı şirkete, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) tarafından idari para cezası verilmiştir.
İdari para cezasının şirketten tahsil edilememesi üzerine, ihlâlin gerçekleştiği dönemde şirketin kanuni temsilcisi konumunda olan davacı hakkında, … Vergi Dairesi'nce … tarih ve … takip numaralı ödeme emri düzenlenmiştir.
Anılan ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlıklı mükerrer 35. maddesinde, "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye hâline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler." kuralı yer almıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "İlanen tebligat" başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında, adresi meçhul olanlara ilanen tebligat yapılacağı; üçüncü fıkrasında, adresin meçhul olması hâlinde keyfiyetin tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tespit edileceği, bununla beraber tebliği çıkaran merciin, muhatabın adresini resmî veya hususî müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine soracağı ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettireceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temsilci, başkasının nam ve hesabına hareket ederek ve irade beyanında bulunarak, temsil ettiği kişiyi hak sahibi veya borçlu kılabilen kişidir. Temsil yetkisinin kanundan kaynaklanması durumunda kanunî temsil söz konusu olur. Böyle bir yetkiye sahip kişi ise kanunî temsilcidir. Öte yandan, ancak gerçek kişiler kanunî temsilci olabilir. Kanunî temsilcilerin yetkilerinin sınırı ve bu yetkilerinden kaynaklanan sorumlulukları kanunla belirlenmiştir. Bu sebeple, kaynağını kanundan alan kanunî temsil durumunda, temsil edilenin istek ve iradesi kanunî temsilci olarak görev yapan kişiyi bağlamamaktadır. (Kanuni Temsilcinin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu, Turgut Candan, 3. Baskı, Sayfa 7)
6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinde öngörülen sorumluluk hâli kusursuz sorumluluktur. Yani mükerrer 35. madde kapsamında sorumlu tutulacak olan kanunî temsilci kusursuzluğunu ispatlayarak sorumluluktan kurtulamayacaktır. Kamu alacağının doğduğu ya da ödenmesi gerektiği zamanda kanunî temsilci olarak görev yapması, kanunî temsilcinin amme alacağından sorumlu tutulması için yeterlidir. Ancak bu madde kapsamında kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidilebilmesi için öncelikle asıl borçluya başvurulacak ve borcun asıl borçludan tahsil edilememiş ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekecektir. Bu bakımdan 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi, kamu alacağını güvence altına alan, sorumluluğu genişleten bir yapıya sahiptir. (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Turgut Candan, 4. Baskı, Sayfa 174 vd.).
Hukuk düzenince tüzel kişilik vasfı tanınan ticarî şirketlerin hukukî iş ve işlemleri, bunlar adına bunların idaresinden sorumlu gerçek kişiler tarafından yapılır. Şirketin kanunî temsilcisi sayılan bu gerçek kişiler; temsil ettikleri tüzel kişiliğin hukukî işlemlerini yürütmek, personelini ve mal varlığını idare etmek, yatırım ve faaliyetlerinin yönünü tayin etmek, iktisadî ve mâlî durumunun gerektirdiği tedbirleri almak gibi imkân ve kudreti haizdirler. Bununla bağlantılı olarak, şirketin kamusal ödevlerini ifa etmek ve kamuya olan borçlarını kanunî süreleri içinde ödemek de kanunî temsilcinin temel ödevleri arasındadır.
Kanuni temsilci, kamu alacağının doğmasına yol açan işlem veya fiilin nihaî sorumluluğunu taşıyan kişi olup sahip olduğu imkân ve gücü kullanarak, alacağı doğuran işlem veya fiilin ortaya çıkmasını önleyebilecek veya doğan kamu alacağının ödenmesini temin edebilecek en etkin konumdaki kişidir. Bu nedenle, ticarî şirketleri yöneten, şirketi temsilen iş ve işlemler yapan kanunî temsilcilerin şirketten tahsil imkânı bulunmayan kamu alacaklarından müteselsil sorumluluk esasına göre sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine 5766 sayılı Kanun'la eklenen 5. ve 6. fıkraları iptal etmiş olup Anayasa Mahkemesi'nin bu iptal kararı itiraz yoluyla yapılan başvuruya konu olayla ilişkilendirilerek değerlendirilmelidir. Davayı görmekte olan mahkemece Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmasına neden olan olayda, kanunî temsilci olarak görev yapan şahıs, şirketteki hisselerinin tamamını 30/12/2011 tarihinde noter tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesiyle devrederek ortaklıktan ayrılmış, ayrıca bu kişinin müdürlüğünün de sona erdiği oybirliğiyle karara bağlanmış ve bu husus 30/12/2011 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek 11/01/2012 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilân edilmiştir. Akabinde şirket tarafından 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 41. maddesine göre takip eden ayın yirmidördüncü günü akşamına kadar verilmesi gereken ve süresinde verildiği anlaşılan 2011 yılı 12. dönem katma değer vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin 26/01/2012 tarihine kadar ödenmesi gerekirken ödenmediği, yine şirket tarafından 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 98. maddesine göre takip eden ayın yirmiüçüncü günü akşamına kadar verilmesi gereken ve süresinde verildiği anlaşılan 2011 yılı 10-12. dönem muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden verginin 26/01/2012 tarihine kadar ödenmesi gerekirken ödenmediği, aynı şekilde şirket tarafından 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 14. maddesine göre takip eden yılın dördüncü ayının birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar verilmesi gereken ve süresinde verildiği anlaşılan 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin 30/04/2012 tarihine kadar ödenmesi gerekirken ödenmediği anlaşıldığından 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinin 5766 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonrası, vergi alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanunî temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları hâlinde bu şahısların, vergi alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağı hükmü esas alınarak uyuşmazlık konusu vergilerin doğduğu tarihte şirketin kanunî temsilcisi olan kişi adına kanunî temsilci sıfatıyla ödeme emirleri düzenlenmiştir.
Sözü edilen olayda kanunî temsilcilik görevinde bulunan şahsın şirketi temsil ettiği dönemde vergi ve diğer mâlî ödev ve sorumluluklarını tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiği, ancak kanunî temsilcilik görevinden ayrıldıktan sonra vergi borçlarından sorumlu tutulduğu görülmektedir.
Anayasa Mahkemesi ise, "Kanun koyucu, amme alacağını güvenceye almak bakımından sorumluluğun yaygınlaştırılması yoluna gidebileceği gibi, müteselsil sorumluluk da öngörebilir. Ancak amme alacağının doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanlarda kanunî temsilcilerin farklı kişiler olabileceği gerçeği göz önüne alındığında, kural ile getirilen düzenleme vergi ve diğer mâlî ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanunî temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları sonucunu doğurmaktadır. Adalet ve hakkaniyet ilkeleri karşısında, bireyin bu şekilde belirsiz ve güvencesiz bir biçimde kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle, başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olması adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz. Dolayısıyla, itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesine aykırıdır." gerekçesiyle 5. fıkrayı iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı ile, vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanunî temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmalarının hakkaniyetle bağdaşmayacağı, kanunî temsilciye, bu sıfatın tanıdığı kudret ve imkânların ötesinde bir sorumluluk yüklenmemesi, kanunî temsilcinin kanunda tanınan yetkiler çerçevesinde müdahale etme ve engelleme imkânına sahip olmadığı ve özellikle şirketin faaliyetleri üzerinde hâkimiyet kurmasının mümkün bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen birtakım fiil ve eylemlerden doğan kamu alacaklarının ödenmemesinden sorumlu tutulmamasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak, anılan kararda kamu alacağının doğuşuna kendi kusuruyla sebebiyet veren kanunî temsilcinin sorumluluğuna ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, kanunî temsilcilerin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşmayacağını vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin mükerrer 35. maddenin 5. fıkrasını iptal etmiş olması, zarara kendi kusuruyla sebep olan fiil tarihindeki kanunî temsilcilerin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Zararı doğuran olayın gerçekleştiği tarihte görev yapan kanunî temsilci, kamu alacağının doğmasına yol açan işlem veya fiilin sorumluluğunu taşıyan kişi olup, sahip olduğu imkân ve gücü kullanarak, alacağı doğuran işlem veya fiilin ortaya çıkmasını önleyebilecek en etkin konumdaki kişi olduğundan, kamu alacağından sorumlu tutulması gerekmektedir.
Her ne kadar 5766 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine eklenen beşinci fıkra, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olsa da, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrası, 1995 yılından beri yürürlükte bulunmaktadır. 5766 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine eklenen beşinci fıkra, bu hükmün yorumuna ilişkindir. Bu husus Anayasa Mahkemesi'nin … tarih ve … başvuru numaralı kararında, "5766 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine eklenen beşinci fıkranın amacı, bu hükmün yorumuna ilişkin olarak özellikle Danıştayın vergisel kamu alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklara bakmakla görevli daireleri arasında ortaya çıkan yorum farklılıklarını gidermektir. Anılan beşinci fıkrayla, kanunî temsilcinin sorumluluğunu düzenleyen birinci fıkraya ilişkin değişiklik yapılmamaktadır. Değişiklik, maddenin yorumuna ilişkindir. Farklı yorumların giderilmesi amacıyla yapılan bir yasal düzenlemenin tek başına başvurucunun sorumluluğunu ağırlaştırdığı sonucuna ulaşılamaz." gerekçesiyle ifade edilmiştir. Dolayısıyla anılan 5. fıkranın iptal edilmesi, mükerrer 35. maddenin 1. fıkrasının yürürlükte olması sebebiyle, kanunî temsilcilerin sorumluluktan kurtulmasına imkân vermemektedir.
Bu itibarla, kamu alacağının doğmasına sebep olan fiil tarihindeki kanunî temsilcinin amme alacağının ödenmesinden sorumlu olduğu sonucuna varılmış olup, Mahkemece davacının hukukî sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle verilen dava konusu işlemin iptaline ilişkin kararda hukukî isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava konusu ödeme emrinin dayanağı Kurul kararının ilanen tebliğ edildiği görüldüğünden, ilanen tebliğ usulünün hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İlanen tebligat usûlünün uygulanabilmesi için, yukarıda aktarılan düzenlemede belirtilen usûl izlenerek adres araştırması yapılması ve buna rağmen tebligat yapılacak bir adrese ulaşılamaması gerekir.
Bununla birlikte, amme alacağının ödeme emri ile takip ve tahsil edilebilmesi için, tüm usûl işlemleri tamamlanarak ortada tahakkuk safhası kesinleşmiş bir amme alacağının bulunması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan … tarih ve … sayılı Kurul kararının, 06/07/2006 tarih ve 26220 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak ilanen tebliğ edildiği, ancak bunun öncesinde gerekli adres araştırmasının yapıldığına ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığı görülmektedir.
Bu itibarla, dava konusu ödeme emri tebliğ edilmeden önce dayanağı idarî para cezasına ilişkin tebligat işlemlerinin usûlüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı ortaya konulmaksızın, yalnızca bu karara karşı dava açılmaması nedeniyle idarî para cezasının kesinleştiği kabul edilemeyeceğinden, eksik inceleme ile verilen dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında bu yönüyle de hukukî isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca …. İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan ..-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya/davalı idareye iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.