Esas No: 2005/6-4
Karar No: 2005/50
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/6-4 Esas 2005/50 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2005/6-4 E., 2005/50 K.
"İçtihat Metni"
Yağma suçu sanıklarından Sedat B....."nın beraatına, sanık Nurbey B....."nın TCY.nın 64/1. maddesi delaletiyle 497/2, 55/3, ve 59/2. maddeleri uyarınca 11 yıl 8 ay ağır hapis; sanıklar Hakkı Ç....., Muzaffer Ç..... ve Baki Ç....."in ise 64/1. maddesi delaletiyle 497/2 ve 59/2. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 17 yıl 6 ay ağır hapis ve fer"i cezayla cezalandırılmalarına ilişkin Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesince 05.02.2002 gün ve 306-30 sayı ile verilen kararın kısmen kendiliğinden temyize tabi olması ve cezalandırılmalarına karar verilen sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 19.06.2003 gün ve 1249-4405 sayı ile;
"Sanık Nurbey B....."nın, sonradan kabul etmediği ve yakınan babasının etkisi altında kalarak verdiği anlaşılan 10.10.2000 tarihli dilekçesinin ve 16.10.2000 günlü kabullenme içerikli savunmasının, yakınan Meral B....."nın anlatımları ile de çelişkili olması, dosya içeriğinden akraba oldukları anlaşılan yakınanlar ile bir kısım sanıklar arasında husumet bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanıkların atılı suçu işlediklerine ilişkin kesin kanıtlar, karar yerinde inandırıcı bir şekilde gösterilip tartışılmadan, adı geçen sanık ve yakınanın birbiriyle çelişkili anlatımları, bu kişilere açıklattırılıp giderilmeden yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 02.12.2003 gün ve 336-407 sayı ile; "olay adliyeye intikal ettikten sonra sanıklar kendilerini suçtan ve cezadan kurtarmak için inkar yoluna gitmişler buna göre beyanda bulunmuşlardır.
Mağdurenin sanıklara iftira atması için hiçbir sebep yoktur. Mağdure olay sırasında dövülmüş, 10 gün iş ve güçten kalır derecede yaralanmıştır. Buna dair M......... Merkez Sağlık Ocağının raporu dosyada mevcuttur. Mağdure gasp olayından hemen sonra komşularının kapısını çalmış, komşularından yardım istemiş ve polise telefon edilmesini sağlamış ve derhal durum polise bildirilmiştir. Tüm bu hususlar mağdurenin beyanlarının doğru olduğunu açıkça göstermektedir. Sanıklardan Nurbey"in beyanının, mağdure Meral B....."nın beyanı ile çelişkili olması, neticeye etkili olamayacaktır. Sanık Nurbey B..... bir beyanında suçlamayı kabul etmiş, son tahkikatta ise suçlamayı reddetmiştir. Esasen sanıklardan suçu ikrarları beklenemez, bu nedenle sanık savunması ile mağdure beyanı arasında çelişkiden söz edilemez. Sanıklar ayrıntılı ifade vermeye de zorlanamaz. Zira sanıklar son tahkikat aşamasında suçlamaları kabul etmemişlerdir. Mağdurenin beyanları ayrıntılı olup, tüm aşamalarda aynı doğrultudadır, mağdurenin beyanı da rapor ve tanık beyanları ile desteklenmektedir. Bu deliller sanıkların mahkûmiyeti için yeterlidir. Kaldı ki, mağdure tüm aşamalarda 210 milyon lirasının alındığını belirtmiş, başka bir rakamdan bahsetmemiştir. Yalan söylemesi için hiçbir sebep yoktur. Mağdure darp edilmiştir. Mağdurenin olaydan sonraki hali yeminli tanıklar tarafından görülmüştür. Eli dahi tanık tarafından çözülmüştür. Tüm bu nedenlerle sanıkların isnat edilen suçu işledikleri kesin olarak anlaşılmış, mahkûmiyetlerine karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da kısmen kendiliğinden temyize tabi olması ve sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 27.12.2004 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle okunup, konu müzakere edilmiş ve açıklanan karara varılmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Yargılamaları Usulü Yasasında, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanıklar müdafiinin, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin CYUY"nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra dosya üzerinden yapılan incelemede;
Sanıkların yağma suçundan cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yakınan Meral ile sanıklardan Nurbey"in anlatımları arasındaki çelişkinin, bu kişilere açıklattırılarak giderilmesi suretiyle soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
03.07.2000 tarihinde düzenlenen ihbar tutanağında, saat 04.30 sıralarında 155 nolu polis imdat telefonunu arayan ve adını vermeyen bir kişinin, komşuları Meral B....."nın evinden kavga sesleri ve kadın çığlığı duyduğunu bildirmesi üzerine, araştırma için olay yerine gidildiği belirtilmiştir.
Yakınan Meral B....., kolluk tarafından alınan ifadesinde; akşam saat 22.00 sıralarında uyuduğunu, tahminen gece saat 03.00 sıralarında kapının çalmasına uyandığını, kapıyı açtığında kaynının oğlu Nurbey B....."yı ve yanındaki Hakkı Ç....., Muzaffer Ç..... ve Baki Ç..... ile adının Sedat olduğunu duyduğu bir kişinin geldiklerini gördüğünü, kapıyı Nurbey B....."ya güvendiği için açtığını, bir şey söylemeden zorla içeriye girdiklerini, gelenlerin "kendimize ait eşyaları götüreceğiz" dediklerini, polise şikayet edeceğini söylediğinde Nurbey"in boğazını sıkarak kendisini içerideki odaya götürdüğünü, elinde çift namlulu bir tüfek bulunan Hakkı Ç....."in, silahın dipçiği ile kafasına vurduğunu, daha sonra elinde tabanca bulunan Muzaffer"in silahı kafasına dayayarak, "bizi polise şikayet edersen seni kıra götüreceğim, dağa kaldıracağım, orada sana işkence yaparım ve seni öldürürüm, kimsenin de haberi olmaz, kocan da seni kurtaramaz, o da cezaevinde" dediğini, Baki"nin, elini kolunu iple ve bağırmaması için ağzını başındaki yazma ile bağladığını, o esnada Nurbey"in kendisini tutarken Baki"nin, cebinden çıkarttığı büyük bir çakıyla yavaş yavaş işkence yaptığını, her iki kolunu kestiğini, "bu sana bir uyarıdır, eğer gidip polise şikayet edersen yine gelip daha ağır işkence yapıp seni öldürürüz" sözleriyle tehdit ettiğini, bu olanlar sırasında bayılıp kalmış olduğunu, kendine geldiğinde ellerinin ve kollarının hala bağlı olduğunu, o şekilde komşuları Ramazan D....."in evine gittiğini, o ve eşinin kollarını çözdüklerini ve Ramazan"ın durumu telefonla polise bildirdiğini, polislerin gelerek kendisini sağlık ocağına götürdüklerini, daha sonra televizyonun üzerinde bulunan 210 milyon lira parasının alındığını fark ettiğini, ayrıca tespitini yapamadığı bir çok eşyasını almış olduklarını bildirmiş, adını verdiği kişilerden şikayetçi olduğunu beyan etmiş, duruşmada da bu ifadesini benzer şekilde tekrarlamıştır.
Yakınan Nuri B..... ise 10.10.2000 tarihinde C.Savcılığına sunduğu dilekçede; oğlu Nurbey B....."nın bildirdiğine göre sanıklar Muzaffer, Hakkı, Baki ve Niyazi Ç..... tarafından çalınan 1 adet teyp, 1 adet ütü, 1 adet elektrik süpürgesi, 9 adet halı ve 1 adet renkli televizyonun, halen sanıkların elinde olduğunu, çalınan mallarının iadesini ve sanıkların cezalandırılmalarını talep ettiğini bildirmiş ve alınan ifadesinde, dilekçesini tekrar ettiğini, olayın olduğu sırada cezaevinde olduğunu, yakınan Meral"in evinden götürülen eşyaların kendisine ait olduğunu, sanıklardan oğlu Nurbey"in söylediğine göre sanıkların bilahare bu malları kendi aralarında paylaştıklarını, ancak oğluna herhangi bir şey vermediklerini, oğlu tehdit altında olduğundan, kendisi cezaevinden çıkınca gelip olayları anlattığını, oğlunun bu suçla bir ilgisi olmadığından eşyaları çalanların diğer sanıklardan şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Son soruşturma aşamasında 29.11.2000 tarihinde talimat yoluyla M......... Asliye Ceza Mahkemesince alınan ifadesinde; önceki ifadesini tekrar ettiğini belirtmiş, ayrıca, eşinin akrabaları olan diğer sanıkların oğlu Nurbey"e içki içirerek kandırmış olduklarını, eşini dövmesinden dolayı kendisinden intikam almak için oğlunu kullanarak yengesi Meral"in kaldığı eve gitmek suretiyle olayı gerçekleştirdiklerini ve kendisine ait olan 9 adet halı, 1 televizyon, 1 ütü, elektrik süpürgesi ve 1 adet teybi almış olduklarını, oğlunun korktuğu ve annesinin akrabaları olması nedeniyle onlara yardım ettiğini, cezaevinden çıktıktan sonra yanına gelerek olayı anlatıp kendisine sığındığını, oğlu hariç diğer sanıklardan şikayetçi olduğunu söylemiştir.
Sanık Nurbey B.....;
1) 19.07.2000 tarihinde müdafii huzuruyla C.Savcılığınca alınan ifadesinde; yakınan Meral"in, amcası Hakverdi B....."nın eşi olduğunu ve M......... ilçe merkezinde oturduğunu, kendisinin ise 03.07.2000 tarihinde ikamet etmekte olduğu Çayırhan kasabasında olduğunu ve iddia olunan eylemlere katılmadığını bu eylemlerden haberi de olmadığını, suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
2) 10.10.2000 tarihinde C.Savcılığına sunduğu dilekçede kısmen ikrarda bulunarak; olay nedeniyle hakkında halen soruşturmanın sürdüğünü, Çayırhan kasabasında alkol aldıktan sonra Muzaffer Ç....."e ait taksi ile Hakkı, Baki ve Niyazi Ç....."le birlikte ilçe merkezinde bulunan babası Nuri B....."nın evine gittiklerini, kapıyı çaldıklarını, yengesi Meral kapıyı açınca Muzaffer"in, elinde bulunan tabancanın kabzasıyla kafasına, Baki"nin de bıçakla vücudunun çeşitli yerlerine vurduğunu, Niyazi"nin elinde eski bir av tüfeği, Hakkı"nın elinde ise otomatik av tüfeği bulunduğunu, hepsinin birlikte yakınan Meral"e vurduklarını, kendisinin karışmadığını, daha sonra yakınan Meral"in elini, kollarını ve ağzını bağladıklarını, sesini çıkarırsa öldüreceklerini söylediklerini, sonra da babasına ait olan 9 adet halı, 1 adet renkli televizyon ve televizyonun üzerinde bulunan 210 milyon lira para, 1 adet teyp, 1 adet ütü ve 1 adet elektrik süpürgesini aldıklarını, yakınan Meral"i kaçırmalarına kendisinin engel olduğunu, Çayırhan"a döndüklerinde diğer sanıkların parayı paylaştıklarını, ancak kendisine vermediklerini, işlenen suçla ilgisinin olmadığını, çünkü alkol almış olduğundan ne yaptığını bilemediğini, daha sonra diğer sanıkların devamlı surette kendisini ölümle tehdit ettiklerini, babası Nuri B....."nın cezaevinden çıktığını duyunca diğer sanıkların ellinden kaçıp babasının yanına giderek olayı anlattığını belirtmiştir.
3) 16.10.2000 tarihinde verdiği dilekçe nedeniyle yeniden C.Savcısı tarafından müdafii huzurunda alınan ifadesinde ise; dilekçe içeriğini tekrar ettiğini, olay günü Muzaffer Ç....."in kullandığı araçla, Hakkı, Baki ve Niyazi Ç....."le birlikte M........."a gittiklerini, yanlarında Sedat B....."nın olmadığını, yengesi Meral"in, Niyazi Ç....."i tanımadığı için Sedat diye adını yazdırmış olduğunu, sabaha karşı yengesi Meral"in yalnız olarak kaldığı evin kapısını çaldıklarını, kapıyı açtığında Muzaffer"in elindeki tabancanın kabzası ile Meral"in kafasına vurduğunu ve yengesinin bayıldığını, daha sonra diğerlerinin de saldırdıklarını, Niyazi ve Hakkı"nın ellerinde tüfek, Baki"nin elinde ise bıçak bulunduğunu, ancak tüfek veya bıçakla vurup vurmadıklarını sarhoş olduğu ve kapı ağzında durduğu için göremediğini, daha sonra yengesi Meral"in kollarını ve ağzını bağladıklarını, ardından da cebinden parasını aldıklarını, yolda bu paranın 210 milyon lira olduğunu söylediklerini, ayrıca evden babasına ait eşyaları aldıklarını, arabayla oradan uzaklaştıklarını, Çayırhan"a vardıklarında bu malzemeleri paylaştıklarını, diğerlerinin kendisine bir şey vermediklerini ve olaydan kimseye söz etmemesi için tehdit ettiklerini, ilk ifadesinde bu nedenle olayı kabul etmediğini, babası cezaevinden çıkınca onun yanına gittiğini, şimdi olayın doğrusunu anlattığını, kendisinin suç teşkil edecek bir eylemde bulunmadığını, diğer sanıkların kendisi gibi yengesi Meral"i de tehdit ettiklerini söylemiştir.
4) Son soruşturma aşamasında, M......... Asliye Ceza Mahkemesince talimat yoluyla ve müdafiinin de katılımıyla 02.04.2001, 11.05.2001 ve 25.12.2001 tarihlerinde alınan savunmaları ve TCY.nın 497/2. maddesi uygulanması olasılığı nedeniyle alınmış olan ek savunmasında; suçlamaları kabul etmediğini, hazırlık aşamasında olayı kabul eder şekildeki ifadenin de doğru olmadığını, dedesi Hakkı Ç..... tarafından babası ile barışması için ilçe merkezine gönderildiğinde, okuma yazması olmadığı için babasının avukatı tarafından hazırlanan dilekçeyi imzaladığını belirtmiştir.
Diğer sanıklar ise aşamalardaki ifadelerinde yüklenen suçu işlemediklerini beyan etmişlerdir.
Sanıklar müdafii de dilekçelerinde; müvekkillerinin yüklenen suçu işlemediklerini, yakınan Nuri"nin, sanıklardan Hakkı"nın damadı, Nurbey"in babası, diğer sanıkların da eniştesi olduğunu, yakınan Nuri"nin, yaklaşık 25 yıl önce Hakkı"nın kızı Nurkadın"ı kaçırarak evlendiğini, yakınan Nuri ile diğer yakınan Meral"in eşinin kardeş olup, hırsızlık yaptıklarını ve çocuklarını da bu işe zorlamalarına dayanamayan Nurkadın"ın durumu kolluğa ihbar ettiğini, buna çok kızan Nuri"nin onu çok feci şekilde dövdüğünü ve Nurkadın"ın da babasının yanına sığındığını, yakınan Nuri"nin ise kardeşi ile birlikte tutuklandıklarını, bu nedenle sanıklara husumet duyduğu için bu iftirayı attığını, ancak Mahkemece yakınan Meral"in ve sanık Nurbey"in iddiayı destekleyen beyanı arasındaki çelişkiler giderilmeden, savunmalar araştırılmadan karar verildiğini, çalındığı söylenen eşyaların büyük parçalar da olması karşısında birlikte beş kişinin de aynı arabaya binmelerinin olanaksız olduğunun nazara alınmadığını, kaldı ki kabule göre sanıkların eylemlerinin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturabileceğini belirtmiş, ayrıca Park Teknik firmasından, sanıklardan Baki Ç....."in olay gecesi 24.00-08.00 vardiyasında görevli olduğuna ilişkin yazıyı ve ekinde işinin başında olduğuna ilişkin puantaj cetvelini sunmuştur.
Tanık Ramazan D....., 03.07.2000 tarihinde kolluk tarafından alınan ifadesinde; gece 04.00-04.30 sıralarında kapının çalması üzerine uyanıp kapıyı açtığında, gelenin şahsen tanıdığı Hakverdi B....."nın eşi olduğunu gördüğünü, "abi benim evimi bastılar, beni dövdüler, bıçakladılar" dediğini, ellerinin bağlı olduğunu görünce çözdüğünü ve polise haber verdiklerini, bu arada kadının kendisine, Nurbey B..... ile birlikte beş kişinin evi bastıklarını söylediğini, ancak kendisinin olayı görmediğini beyan etmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuş, bu tanığın eşi olan diğer tanık Hülya D..... de olayı benzer şekilde anlatmıştır.
Yakınan Meral B..... hakkında M......... Merkez Sağlık Ocağı tarafından düzenlenen 03.07.2000 günlü raporda; saçlı deride üst tarafta sağlı sollu, ceviz büyüklüğünde iki şişlik, sol gözünün dış kısmında darba bağlı morluk, boynunun alt kısımlarında parmak izi ile uyumlu ekimotik alanlar bulunduğu, kafadaki şişliklerin muhtemelen künt bir cisimle vurmaya bağlı oluştuğunu, ayrıca kollarında yüzeysel hafif kanamalı, muhtemelen kesici aletle meydana gelmiş sıyrıklar olduğu, 10 gün iş ve gücünden kalacağı belirtilmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanıkların, olay gecesi binek bir otomobille şehirler arası yoldan gelerek, yakınanın evinden 9 adet halı, 1 televizyon, 1 ütü, elektrik süpürgesi ve 1 adet teyp aldıkları ve olay yerinden ayrılarak tekrar, ikamet etmekte oldukları beldeye döndükleri iddia edilmektedir. Ancak, beş kişinin sayılan eşyaları da binek otomobile yerleştirip birlikte sığmaları, hayatın olağan akışına aykırı düşmektedir. Kaldı ki, yakınan Meral aşamalardaki ifadelerinde, evinden alınan eşyaların neler olduğunu belirtmemiş, diğer yakınan Nuri ise, olay yerinde olmadığı halde aradan süre de geçmesine rağmen evden hangi eşyaların alındığını tek tek saymıştır. Aile içinde sanıklar ile yakınanlar arasında husumet bulunduğu nazara alındığında, sanık Nurbey"in, babası Nuri"nin baskı ve telkini altında geliştirilmesi muhtemel anlatımlarına itibarla eşyaların gasp edildiği iddiasına inanmak ve anılan suçun sübuta erdiğini kabullenmek olanaksızdır. Dosya içeriğinde, sanıkların yağma suçunu işlediklerini kabule yeterli başkaca kanıt da bulunmamakta, soruşturmayı genişletmek suretiyle yağma suçunun varlığına ulaşmak da olanaklı görülmemektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkemece sanıkların yağma suçundan beraatları yerine, dosya kapsamına uymayan yetersiz bazı gerekçeler ve kabulle cezalandırılmalarına direnme suretiyle hükmedilmesi dosya içeriği itibariyle yasaya aykırı olup, hükmün bu gerekçeyle bozulmasına karar verilmelidir.
Ancak, Ceza Genel Kurulunda uyuşmazlık konusunun birinci müzakeresi sırasında, sanıkların yağma suçundan beraatlarına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmakla beraber, yakınan Meral B....."nın 10 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığı doktor raporuyla saptanmış olması karşısında, sanıkların etkili eylem suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesinin olanaklı olup olmadığı hususu ileri sürülmüştür. Bu konunun çözümünde birinci müzakerede 2/3 yasal çoğunluk sağlanamadığından, yapılan ikinci müzakerede yasal çoğunlukla aşağıdaki sonuca varılmıştır;
Yakınan Meral"in darp edildiği doktor raporu ile sabittir. Yakınanın, kesici alet ile yaralandığına ilişkin anlatımları da bu raporlarla doğrulanmaktadır. Öte yandan mağdurenin el ve ayaklarının bağlanması gerçeği tanıklar Ramazan ve Hülya D....."in yeminli şahadetleriyle kanıtlanmış durumdadır. Yaralama eyleminin iddianameye konu edilen gasbın unsuru mahiyetinde düşünüldüğü bu itibarla gasbın sübuta ermediği sonucuna ulaşılsa dahi, bağımsız bir suça dönüşme olasılığı nedeniyle değerlendirmeye konu edilmesi gerektiği açıktır. Diğer sanıklar safahattaki tüm savunmalarında tüm suçlamaları reddetmiş, hatta böyle bir eyleme katılmadıklarını belirtmiş, sanık Nurbey de ilk ve sonuncu savunmasında inkara yönelmiş ise de bu sanığın gerek 10.10.2000 tarihinde C.Savcılığına sunduğu dilekçesinde gerekse bu dilekçeye istinatla 16.10.2000 tarihinde C.Savcılığınca alınan beyanında darp eylemlerine katıldığına ve diğer bir kısım sanığın da bu fiilde yer aldığına ilişkin ikrarı söz konusudur. Bu nedenle, yakınan Meral"i doktor raporunda belirtilen şekilde yaralayan kişi ya da kişilerin kimler olduğunun belirlenmesi ve bu bağlamda yakınan ile sanıkların ve olay sonrası yakınana yardım eden tanıkların yeniden dinlenilerek hasıl olacak kanıt bütünlüğü itibariyle yaralama fail ya da faillerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu zorunluluk hükmün anılan gerekçeyle de bozulmasını gerekli kılmaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, yakınan Meral"in ve sanık Nurbey"in anlatımlarına itibar edilememesi karşısında, bu anlatımların bölünerek kısmen kabul edilmesinin olanaksız olması, sanıkların yüklenen suçları işledikleri konusunda, dosya kapsamında cezalandırılmalarına yetecek kanıt bulunmadığı nazara alındığında, yalnızca doktor raporuna dayalı olarak etkili eylem suçundan sanıkların cezalandırılmalarına da yasal olanak bulunmadığından bahisle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün;
1- Sanıkların yağma suçundan cezalandırılmalarına yeterli kanıt bulunmaması karşısında beraatları yerine cezalandırılmalarına karar verilmesi isabetsizliğinden,
2- Yakınan Meral"e etkili eylemde bulunma suçundan soruşturmanın genişletilmesinin gerekliliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.04.2005 günü yapılan birinci müzakerede (1) numaralı neden yönünden oybirliğiyle; 10.05.2005 günü yapılan ikinci müzakerede (2) numaralı neden yönünden yasal oyçokluğuyla tebliğnamedeki isteme kısmen uygun olarak karar verildi.