10. Hukuk Dairesi 2010/12692 E. , 2012/2254 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
...Mahkemesi"nin 2006/518 E-2009/522 Karar sayılı ilamı ile sanıklar ...,...,... cezalandırılmasına karar verildiği ancak kararın henüz kesinleşmemiş olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan 12/12/2009 tarihli heyet raporunda, davalı ... %70 (%5 kusurun bu şirket çalışanı ...’a, %65 i davalı.... Şirketine ait olmak üzere), ... dağıtım ..." nin %30 oranında kusurlu olduğu olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun, ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet başlıklı 53. maddesine göre, “Hakim, kusur olup olmadığına ... karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” Bu hükümden çıkan genel sonuç, hukuk hakiminin genelde ceza mahkemesinden verilen “hükümlülük” kararı ile bağlı olmasıdır. Şüphe yoktur ki, bu kararın “kesin nitelikte” bir karar olması gerekir.Bu durumda, halledilmesi gereken sorun, bağlılığın kapsamının ne olması gerekeceğidir.Başka bir anlatımla, ceza mahkemesinin kesinleşen hükümlülük kararında, öncelikle maddi olguların saptanması, bu olgulara bağlı olarak suç teşkil eden bir fiilin, yada, kusurlu hareketin var olup olmadığı, varsa, kusurun derecesi ve bunun sonucunda doğan zarar miktarının ne olduğu söz konusudur. Saptanacak maddi olgulara göre ceza mahkemesince kusurun varlığı kabul edildiğinde “bu kusurun” suç teşkil edip etmeyeceğinin taktirinin, Ceza Hukukunun mesuliyete ilişkin esas ve ilkeleriyle yapılabileceği ortadadır.
Diğer taraftan, saptanacak her kusurlu hareketin hukuki yönden sorumluluk gerektirdiği de söylenemez.Giderek, Ceza Hukuku yönünden suç teşkil etmeyen “kusur” halinin, genel anlamda Medeni Hukuk yönünden sorumluluğu gerektirebileceği de açıktır.Bu nedenle; hukuk hakiminin “...kusur mevcut olup olmadığına ...” karar verebilmesi için ceza hükmü ile bağlı olmayacağı ilkesinin sebebi ortadadır.Bu ilkenin tabii sonucu olarak da, kusur derecesinin takdiri ve bundan doğacak “... zarar miktarının tayini...” hususlarında da hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmayacağı ilkesinin nedeni yasada kabul edildiği şekilde açıktır.
Ne var ki, ceza mahkemesi kendine has usuli kurallar nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir.Bu nedenle, ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir.Bu hal, Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralında doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus Yargıtayın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.Şu halde, hukuk hakimi ceza mahkemesince saptanan maddi olaylarla bağlı olup, orada belirlenen kusur oranlarıyla bağlı değildir.
Mahkemece, yapılması gereken, ceza dosyasının sonucu beklenmeli, kesinleştikten sonra dosyaya celbi ile bu şahısların cezalandırılmalarına karar verilmiş olması halinde, cezalandırılmasına karar verilen kişiler hakkında herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilmek suretiyle, kusur oran ve aidiyeti yönünden iş sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişiler kurulu aracılığı ile yeniden kusur incelemesi yaptırılarak, varılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular birlikte gözetilerek yapılacak araştırma sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ve davalı ... bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan .... iadesine, 14.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.