
Esas No: 2021/5067
Karar No: 2022/308
Karar Tarihi: 12.01.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/5067 Esas 2022/308 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/5067 E. , 2022/308 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, 05.02.1993 tarihli iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ile davalılardan ... İnş. ve Tesisat A.Ş., ... ... Group ve ... Tur. İnş. San ve Tic. Ltd.Şti. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar ... İnş. ve Tesisat A.Ş., ... ... Group ve ... Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekillerinin tüm, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı, ya da, hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş ise de;Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra, 506 sayılı Yasaya dayalı olarak işverenler aleyhine açılan rücuan tazminat davalarında; süregelen mevcut uygulama dışında, herhangi bir etkileşim ve değişim öngörülmediğinden, Borçlar Kanununun 332/I maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2. fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu, 26/I maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, süregelen eski uygulamalar gibi, işverenler açısından Borçlar Kanununun 125. maddesine göre belirlenmesi gerektiğine; ayrıca, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden ise, Borçlar Kanunun 60. maddesinde öngörülen haksız fiil zamanaşımına tabii olduğunda tereddüt yoktur.
Bu arada, zamanaşımının başlangıcı ise; 506 sayılı Yasada zamanaşımının (özel olarak)düzenlenmediği düşünüldüğünde; genel hükümler çerçevesinde çözüm arama gereği vardır. Gerçekten, Borçlar Kanunun 128. maddesinde: “zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu zamanda başlar” denilmektedir. Kurum açısından alacak hakkı; tedavi gideri ile, geçici iş göremezlik ödemeleri yönünden ,sarf ve ödemenin yapıldığı tarihte muaccel hale geleceği, sürekli iş göremezlik geliri yönünden ise; bağladığı gelirin yetkili organ tarafından onaylandığı tarihte ödenebilir hale geleceğinden, muacceliyet’in onay tarihi olacağı açıktır. O halde, 26. maddeye ilişkin davalarda zaman aşımı; masraflar için sarf, gelirler için ise, ilk peşin sermaye değerinin başlangıçtaki gelir bağlama onay tarihinden başlatılmalıdır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında,somut olayda, asıl davada gelir ve tedavi giderlerinden oluşan kurum alacağının 2.415 ,69 Tl’lik kısmı talep edilmiş olup,gelirin onay tarihinin 21.10.2008, tedavi masrafları ödeme tarihinin 24.06.2008, asıl dava tarihinin 24.04.2009 olduğu değerlendirildiğinde,davalı ... hakkında asıl dava yönünden davanın kabulü gerekirken,ileri sürmüş olduğu zamanaşımı def’inin yerinde görülmek suretiyle, asıl dava yönünden hakkındaki davanın reddine dair karar verilmiş olması isabetsizdir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıdaki temyiz harcının sorumlulukları oranında ilgililerinden alınmasına, 12.01.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.