Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/7549
Karar No: 2022/362
Karar Tarihi: 13.01.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/7549 Esas 2022/362 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/7549 E.  ,  2022/362 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi : ... 36. İş Mahkemesi



    Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince davacının ve davalının istinaf taleplerinin reddine, karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava dilekçesi ile ;davacı hakkında Elektrik İletişim Organizasyon Hizmetleri Ltd. Şti'.nin Kuruma olan borçları nedeniyle ödeme emri düzenlendiğini, davacının Beşiktaş 22. Noterliği'nin 02.05.2008 tarih 2310 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesiyle hisselerini devrettiğini, ödeme emrine konu alacakların zamanaşımına uğradığını belirterek 2008-2011 yıllarına ait prim, işsizlik, idari para cezası ve damga vergisi borçlarına ilişkin ödeme emirlerinin iptalini ve borçlu olmadığını tespitini istemiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili, davacıya gönderilen ödeme emri tebliğ tarihi 10.08.2015 itibariyle zamanaşımı süresi geçtiğini, davanın zamanaşımı uğradığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Davanın kısmen kabulü ile, beşiktaş sgm tarafından dava dışı Elektrik İletişim Organizasyon Hizmetleri Ltd. Şti'ne gönderilen 2009/044408 takip sayılı ödeme emrine konu 5978.04 TL tutarındaki işsizlik prim borcuna ilişkin davacının borçlu olmadığının tespitine, davacıya Beşiktaş SGM tarafından gönderilen 2009/044407, 2010/025930, 025931, 025932, 2014/044596 takip sayılı ödeme emirlerinin davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    B-BAM KARARI
    Davacı hakkında 2009/044407 takip numaralı dosyada; 2008/12, 2009/1-2-3-4. aylar prim ve gecikme zammı toplamı 110.110,31 TL'nin tahsili için, 2010/025930 takip numaralı dosyada; 2010/1-2-3 takip numaralı dosyada 16.290,20 TL'nin tahsili için, 2010/025931 takip numaralı dosyada; 2010/1-2-3. aylar işsizlik sigortası primi ve gecikme zammı toplamı 1.458,82 TL'nin tahsili için, 2010/025932 takip numaralı dosyada; 2010/1-2-3.aylar damga vergisi borcu 74,93 TL'nin tahsili için, 2014/044596 takip numaralı dosyada 2010/1-2. aylar işsizlik sigortası primi ve gecikme zammı toplamı 105,14 TL'nin tahsili için, 2010/025930-025931-025932, 2014/044596 takip numaralı dosyalarda düzenlenen ödeme emirlerinin 27.11.2014 tarihinde, 2009/044407 takip numaralı dosyada düzenlenen ödeme emrinin 10.08.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 06.02.2017 tarihinde açıldığı,ödeme emirlerinin tebliğ tarihleri dikkate alındığında davanın 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılmadığı,davacının şirket adına gönderilen 2009/044408 takip numaralı dosya borcundan davacının sorumlu olmadığı gerekçesiyle davacının ve davalının istinaf başvurularının reddine karar verildiği görülmüştür.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili; Ödeme emirlerinin hiçbirinin davacıya tebliğ edilmediğini, davacının haberi olmadan borçlandırıldığını ve taşınmazlarına haciz konulduğunu, davacının 02.05.2008 tarihinde hisselerini devredip şirket müdürlüğünden ayrıldığını, davacının ziyarete gelen arkadaşına tebligat yapıldığını, komşusuna yapılan tebligattan haberi olmadığını, davacının sorumlu olmadığını belirterek mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
    Davalı vekili; katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; ödeme emirlerinin davacının mernis adresine tebliğ edildiğini, davacının yapılandırma talebinde bulunduktan sonra bu davayı açmasının iyiniyetli olmadığını gösterdiğini, %10 tazminat talepleri hakkında karar verilmediğini belirterek mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI
    Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
    “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinde, “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
    40. maddenin 2. fıkrasının gerekçesinde, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği belirtilmiştir.
    İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin “Hak ve Özgürlükler” başlıklı Birinci Bölümünün 6. maddesinde, “Adil yargılanma hakkı: Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
    Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. maddesine göre (SSK m. 80), “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.(…)
    Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.”
    6183 sayılı Kanunun “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 5. maddesi:
    “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 (1.1.2018 tarihinden önce 7 gün) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.
    Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır, aksi halde itiraz edilmemiş sayılır.
    (…)
    İtiraz komisyonu bu itirazları en geç 7 gün içinde karara bağlamak mecburiyetindedir.
    İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı % 10 zamla tahsil edilir.
    İtiraz komisyonlarının bu konudaki kararları kesindir. (…)
    2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 13. maddesinde;
    “Vergi mahkemelerinin göreve başlamasıyla bu mahkemelerin görev alanına giren konularla ilgili olarak diğer kanunlarda yer alan:
    a) İtiraz komisyonu, Vergiler Temyiz Komisyonu, Gümrük Hakem Kurulu deyimleri, Vergi Mahkemesi,
    b) Vergi ihtilafı deyimi, vergi davası,
    c) İtiraz deyimi, vergi mahkemesinde dava açılması, Anlamını taşıyacağı,”
    15. maddesinde ise,
    “1. İdare ve vergi mahkemelerinin görev alanına giren ve kanunlarla çeşitli kurul ve komisyonlara verilmiş bulunan görev ve yetkiler, bu mahkemelerin göreve başladığı tarihte sona erer.
    2. Vergi itiraz komisyonlarının ve Vergiler Temyiz Komisyonunun kuruluşuna ilişkin hükümler birinci fıkrada gösterilen tarihte yürürlükten kalkacağı hükme bağlanmıştır.”
    VI- ESASIN İNCELENMESİ
    Türk sosyal sigortalar sistemi, ağırlıklı olarak primli rejime dayanmaktadır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması, en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır. Sosyal Güvenlik Kurumunun gelirleri arasında sayılan sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası prim gelirleri, idari para cezaları, gecikme zamları ve katılım payları ilgililerce ödenmediğinde Kurum tarafından tahsili gerekmektedir. Prim tahsilatını kolaylaştırmak için birçok hüküm konulmakla birlikte Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 80. maddesi, primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Anılan maddenin ilk şeklinde prim alacağının tahsili 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmakta iken, 01.12.1993 tarihli ve 3917 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca yapılan değişiklik ile 6183 sayılı Kanun hükümlerine tabi kılınmıştır. Prim borçları, bu düzenleme ile kamu alacağı derecesine getirilerek, takip ve tahsilinde, İcra ve İflas Hukukuna göre çabukluk ve sadelik sağlanmak istenmiştir. Takip yetkisinin bizzat Kuruma tanınmış olması da aynı amaca yöneliktir. 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88. maddesinde Kurumun prim ve diğer alacaklarını 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsil edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
    6183 sayılı Kanun'a göre Kurum tarafından yapılan takip idari icra takip yöntemidir ve Kurum icra dairesine gerek kalmadan önce ödeme emri düzenleyerek tebligat çıkaracak ve sonrasında icra takibine başlayacaktır. Kurum tarafından kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün (7061 sayılı Kanunla değişiklik ile 1.1.2018 tarihinden sonra 15 gün) içerisinde yetkili iş mahkemesinde ödeme emrinin iptali davası açması gerekmektedir.
    6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde itirazın “vergi itiraz komisyonuna yapılacağı” hükmü yer almakta ise de, 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinin (SSK m. 80) “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun'un uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir” hükümleri ile birlikte davalı Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanun'un itiraz mercii olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunun bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddede belirtilen vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda iş mahkemesine dava açılması yolu olarak kabulü zorunludur. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 tarihli ve 2006/21-198 E. 2006/249 K. sayılı kararında da belirtilmiştir. Görüldüğü gibi 6183 sayılı Kanunda, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çıkarılan ödeme emirlerine karşı başvurulabilecek merci ve mahkeme yönünden tam bir açıklık yoktur.
    6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde düzenlenen 7 günlük hak düşürücü sürenin amacı kamu alacağının bir an önce tahsil edilmesidir. 7 gün gibi çok kısa bir süre olarak düzenlenen hak düşürücü sürenin varlığı kamu alacaklarını her ne pahasına olursa olsun tahsil etmek değil, sadece süreci hızlandırmaktır. Ancak bu kısa sürenin geçirilmesi durumunda ayrı bir menfi tespit davası açılıp açılamayacağı 6183 sayılı Kanun'da açıklanmamıştır.
    6183 sayılı Kanun'da menfi tespit davasına, "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini" düzenleyen 6183 sayılı Kanun'un 30.3.2006 tarihli ve 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde "...Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi hâlinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorunda..." olduğuna ilişkin düzenleme ile üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden öngörülmemiştir. Salt 6183 sayılı Kanun'da açık bir düzenleme bulunmadığı gerekçesi ile hak düşürücü süreyi kaçıran 3. şahıs için menfi tespit davası imkânını kabul etmemek büyük hak kayıplarına neden olabilecektir.
    Uyuşmazlığın çözümü yönünden üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise, hak arama hürriyetinin kısıtlanmamasıdır. Anayasa'nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup kişilerin borçlu olmadığı bir miktarı sırf takip hukuku yönünden belli bir sürenin geçirilmesi sonucu kesinleşmesi nedeniyle ödemek zorunda bırakılması Anayasa'nın belirtilen hükmüne aykırılık teşkil eder. Kaldı ki, menfi tespit istemi hukuk sistemi içerisinde her zaman başvurulabilecek bir dava yolu olup kanunda açıkça bu hakkın tanınmadığı yönünde bir ifade yoksa menfi tespit davası açılabilmelidir (Özdemir, s. 101-102).
    Hakkında takip konusu alacakla ilgili şahsi sorumluluğa dair yasal koşullar gerçekleşmeyen kimse, Kurumun işlemine rağmen hukuken borçlu değil, üçüncü kişi konumundadır ve salt hak düşürücü süreyi geçirmesi nedeniyle, Kanunda açık düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle borçlu olmadığını ispat yollarından mahrum bırakılması hukuka uygun kabul edilemez. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 3. şahsın sorumlu olmadığı borcu sadece hak düşürücü süreyi geçirdiği için ödemek zorunda bırakılmaması, hukukun toplumsal yaşamı düzenleme ve ilişkilerden doğacak sorunları giderme görevine uygun bir çözüm anlayışı olduğu gibi, Anayasal hak arama özgürlüğü de zedelenmemiş olacaktır.
    Yukarıda belirtilen esaslar dahilinde;
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin tüm ,davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-Eldeki davada, Elektrik İletişim Org. Hiz. Ltd. Şti.’deki hak ve hisselerinin tamamını 02.05.2008 tarihli hisse devir sözleşmesi ile İnternational Marketing Sales Group’a devrettiği ve bunun 06.07.2010 da ticaret siciline tescil edildiğini belirten davacıya çıkartılan tebligatlar her ne kadar usulsüz ise de 27.09.2016 tarihinde yapılandırmaya başvuru yaptığı tarihin öğrenme tarihi olarak kabul edilerek, ödeme emrine konu borçların şirket adına mı davacı adına mı olduğunun hisse devir tarihi de dikkate alınarak yapılacak inceleme sonucu davacının 3. kişi olduğunun anlaşılması halinde, davacının itiraz süresiyle bağlı olmadığı gözetilerek davanın esasına girilmeli ve yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir ve bozmayı gerektirir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı verin İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/01/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi