8. Hukuk Dairesi 2014/22467 E. , 2015/1438 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve terkin, elatmanın önlenmesi, yıkım
Hazine ile .. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve terkin, elatmanın önlenmesi, yıkım davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 27.03.2012 gün ve 4/244 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili ile davalılar vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu Dairesinde hüküm tesis edildiğine göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine uygun bulunan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 22.01.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı Hazine vekili, davalı adına tapuda kayıtlı nde bulunan 106 parsel sayılı taşınmazın, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre, kıyı kenar çizgisi içinde kalan, 247,99 m2’lik kısmına ilişkin tapu kaydının iptaline, bu kısım içinde yer alan teras balkonun kal’ine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 09.11.2009 tarih, 2009/9936 Esas – 2009/11625 Karar sayılı ilamı ile hükmün esasına ilişkin temyiz itirazları reddedilerek, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi ise reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı lehine 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 21.10.2010 tarih, 2010/10077 Esas-2010/10806 Karar sayılı ilamı ile yargılama masrafı ve vekalet ücreti yönünden bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükmün esası yönünden yeniden hüküm kurularak davanın reddine, yürürlüğe giren 6099 sayılı yasa gereğince yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce 24.10.2011 tarih, 2011/8557 Esas-2011/10808 Karar sayılı ilam ile hüküm esas yönünden de bozulmuştur. Bozma ilamında, Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 tarih, 2009/31-77 sayılı kararı ile hak düşürücü süreye ilişkin hükmün iptal edildiği, iptal hükmünün yürürlüğe girdiği, 10.03.1969 gün, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceği, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra, Mahkemece verilen ret kararının doğru olduğunun söylenemeyeceği, işin esası hakkında 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılması, sonradan yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetilmesi gerektiğinin belirtildiği, Mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne, 316 m2’lik kısmın tapu kaydının iptaline, davalıların müdahalesinin men’ine, yapı ve muhtesatın kal’ine karar verilmiştir.
Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanmış, sadece yargılama masrafları yönünden bozulmuştur. Her ne kadar Mahkeme hükmün onanan kısmı yönünden de bozmadan sonra verdiği kararda yeniden hüküm kurmuş ise de, bu usuli bir hata olup, sonuca etkili değildir ve yok hükmündedir. Hükmün onanan kısmı kesinleşmiş artık kesin hüküm haline gelmiştir. Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların iradesine tabi değildir.
Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm ilkesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; Hukuk Devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesi’nde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk Devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir Devlettir.
Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk Devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk Devleti kavramının özünü Devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin
eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır.
T.C. Anayasası 36. maddesi; “Herkes ….. adil yargılanma hakkına sahiptir.”hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. maddesinde; “Herkes …. davasının ….. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Adil yargılanma hakkının en önemli alt kavramlarından birisi, silahların eşitliği ilkesidir. Yargılamada taraflar arasında adil, hakkaniyete uygun bir denge kurulması gerekir.
Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen Hukuk Devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende Devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk Devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir Devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir.
Hukuk Devletinde bireyler Devlete güven duyabilmeli aynı şekilde Devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir.
Kesin hükme saygı uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
Somut olayda, Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanarak kesinleşmiştir. Kesin hüküm gücü kazanan bir kararın, bozmaya konu edilmesi, kamu düzenini bozacak bir sonuç yaratır. Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden onanıp kesinleştiğine göre, bozma ilamına konu edilip, Mahkemece de esas yönünden hüküm kurulup davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Bu durum, uluslararası hukuk düzeninde kabul görmüş ilkelere, T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde belirtilen Hukuk Devleti ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder. Devlete ve yargıya güveni ciddi bir şekilde sarsar. Açıkladığım nedenlerden dolayı Mahkemece verilen hükmün esası ile ilgili davanın kabulüne ilişkin kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, onamaya yönelik görüşlerine katılmıyoruz.22.01.2015