
Esas No: 2021/6596
Karar No: 2022/774
Karar Tarihi: 19.01.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/6596 Esas 2022/774 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/6596 E. , 2022/774 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi :Karaman İş Mahkemesi
Dava, davacının müteveffa eşinin 4/a sigortalılığına göre ölüm aylığına hak kazandığının tespiti ile 09.11.2018 tahsis talep tarihini takip eden ay başından itibaren ölüm aylığı bağlanarak her bir aylığın hak ediş tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının eşi ...'ın 22/07/2016 tarihindeki vefatı sebebi ile müvekkilinin ölüm aylığına hak kazandığının tespiti ile ölüm aylığının tahsis talep tarihi olan 09/11/2018 tarihi takip eden aybaşından (01/12/2018) itibaren bağlanmasını ve her bir aylığın hak ediş tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın iddialarının ve taleplerinin soyut, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olup, davacının bu yöndeki haksız ve usule aykırı taleplerinin reddi gerektiğini, davacı yönünden 5510 sayılı Kanunun 32. maddesine göre ölüm aylığı tahsisi şartlarının gerçekleşmediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince, "hak sahibi davacı hakkında 5510 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup askerlik borçlanması süresi gözetilmeksizin prim gün sayısı 900 gün olmadığı gibi askerlik süresinin borçlanılması ile de 1800 prim gün sayısı şartı gerçekleşmediğinden, 5510 sayılı Kanunun 32. maddesine göre ölüm aylığı tahsisi şartları gerçekleşmediği ve ölüm aylığına hak kazanamadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Müteveffa’nın ölüm tarihi itibariyle 900 gün prim gün sayısı bulunmadığından dolayı ölüm aylığı talebinin reddinin sosyal güvenlik hakkının hukuksal niteliğine aykırı olduğunu,
5510 sayılı Kanunun 32. maddesinde tanımlanan ölüm aylığı için 5 yıllık sigortalılık süresi ve 900 prim ödeme gün sayısı gerektiğinin belirtildiğini, ölüm aylığının ölenin hak sahiplerine bağlanabilmesi için en az 5 yıl sigortalılık ve 900 prim gün sayısı bulunmasının öngörüldüğünü, müteveffa bilfiil 365 gün çalışmasına rağmen bu sürenin kanuni tanımdan dolayı 360 gün olarak hesap edilmekte olduğunu, bu 6 gün eksik sürenin müvekkili tarafından askerlik borçlanması yapılarak giderildiğini, sosyal güvenlik hakkı, sosyal devlet ilkesi ve iyiniyet kuralları çerçevesinde müvekkilinin ölüm aylığına hak kazandığının tespitinin gerektiğini öne sürmüştür.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin değerlendirmesinde usule ve esasa ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığından davacının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile hem İlk Derece Mahkemesince hem Bölge Adliye Mahkemesince hatalı değerlendirmeye dayalı olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
İnceleme konusu dosyada; davacının miras bırakanı ...'ın 22.07.2016 tarihinde vefat ettiği, bu kapsamda uzun vadeli sigorta kollarından 894 gün prim ödemesinin bulunduğu, müteveffanın 08.04.2002-15.07.2003 arası askerlik dönemine karşılık 10 günlük askerlik dönemini 15.10.2018 tarihli dilekçe ile borçlanma talebinde bulunduğu,davalı Kurum tarafından ise 5510 sayılı Yasanın 32. maddesine göre ölüm aylığı koşulları oluşmadığı gerekçesiyle tahsis talebini reddetmesi üzerine eldeki davanın açıldığı, Mahkemece, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup askerlik borçlanması süresi gözetilmeksizin prim gün sayısı 900 gün olmadığı gibi askerlik süresinin borçlanılması ile de 1800 prim gün sayısı şartı gerçekleşmediğinden, 5510 sayılı Kanunun 32. maddesine göre ölüm aylığı tahsisi şartları gerçekleşmediği ve ölüm aylığına hak kazanamadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanunun 66. maddesinin (c) bendinde, 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı belirtilmiş iken kanun koyucu tarafından kabul edilerek 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 32/2. maddesinde farklı düzenleme yapılarak ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağı öngörülmüştür. Maddede yer alan “her türlü borçlanma süreleri hariç” ibarelerinin, sigortalılık süresi ile birlikte prim ödeme gün sayısını da içerdiği, başka anlatımla, 4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların hak sahipleri yönünden ölüm aylığı tahsis koşulları irdelenirken borçlanılan sürelerin, 5 yıllık sigortalılık süresi ve 900 prim ödeme gün sayısının hesabında dikkate alınmaması gerektiği belirgindir.
Kural olarak her kanunun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanması gerekmekte olup söz konusu 32. maddenin yürürlük tarihi öncesinde gerçekleşen ölüm ve borçlanmalar yönünden de uygulanmasına olanak veren düzenleme bulunmadığı gibi kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnaları niteliğindeki “beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar”, “kamu düzeni ve genel ahlak”, “yargılama hukuku” gibi istisnaların da söz konusu olmadığı açıktır. Bu çerçevede ve sonuç olarak belirtilmelidir ki 506 sayılı Kanuna/5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine tabi sigortalıların hak sahipleri yönünden, ölüm, borçlanma bedelini ödeme veya borçlanma başvurusu 01.10.2008 gününden önce olduğunda 506 sayılı Kanunun 66. maddesi uygulanarak her türlü borçlanma sürelerinin, 5 yıllık sigortalılık süresi ve 900 prim ödeme gün sayısının hesabında gözetilmesi, ölüm, borçlanma bedelini yatırma ya da borçlanma başvurusunda bulunma olgularının her üçü birden 01.10.2008 tarihinden itibaren gerçekleştiği takdirde ise 5510 sayılı Kanunun 32/2. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, davacının 08.04.2002-15.07.2003 arası askerlik dönemine karşılık 15.10.2018 tarihli dilekçe ile 10 günlük süresini borçlanma talebinde bulunarak buna karşılık çıkarılan 216,48 TL’yi ödemek istediğine yönelik talebi olduğu belirtilmekle birlikte ödemenin yapılıp yapılmadığı anlaşılamadığından, Mahkemece, davacı tarafından askerlik borçlanması yapılıp yapılmadığı, varsa borçlanma süresi, ödeme tarihi de araştırılmak suretiyle tahsis koşulları irdelenerek karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek bir karar verilmesi gerekir iken hatalı değerlendirme neticesi yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının, HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak, temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,19/01/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.