15. Hukuk Dairesi 2014/4394 E. , 2015/2504 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Konya 3. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :06.05.2014
Numarası :2013/308-2014/283
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat S..Y.. E.. geldi. Davalılar vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı imalât nedeniyle uğranılan zararların tahsili talebine yönelik alacak davasıdır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Davacı iş sahibi vekili, davacı müvekkilinin, davalılar ile kendisine ait inşaatın teras su yalıtım işi ile ilgili sözleşme imzaladıklarını, sözleşme gereği davalılara 41.000,00 TL ödeme yaptığını, davalıların üstlendikleri işi sözleşmeye aykırı olarak yaptıklarını, uyarılarına rağmen davalıların işi düzeltmediğini, işin sözleşmeye aykırı yapılması nedeniyle zarara uğradıklarını ve bu zararlarını Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/88 D. İş sayılı dosyası ile tespit ettirdiklerini, ayrıca davacı müvekkillerinin ayıplı imalâtları söktürüp yeniden yaptırdıklarını, ayıplı imalâtların söküm bedelinin 1.500,00 TL olduğunu ve toplam 42.500,00 TL bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenicilere usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermedikleri gibi duruşmalara da katılmamışlar, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dava, öncelikle Konya 5.Asliye Ticaret Mahkemesine açılmış, bu mahkemece verilen görevsizlik kararının Dairemizce onaylanarak kesinleşmesi üzerine dosya Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine intikal ettirilmiş ve bu mahkemece yapılan yargılama sonucu esasa ilişkin hüküm kurulmuştur.
Dava, 6100 sayılı HMK"nın yürürlükte olduğu 06.08.2013 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK"da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1) Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (madde 118,126-136 ) 2) Ön inceleme, (madde 137-142) 3) Tahkikat, (madde 143-293) 4) Sözlü Yargılama (madde 184-186) ve 5) Hükümdür (madde 294.) 1086 sayılı HUMK zamanında yazılı yargılama usulü 4 aşama (ön inceleme aşaması hariç) olarak düzenlenmiş ve bu aşamaların her biri bir diğerinin içine geçmiş şekilde olduğundan gereksiz işlem yapılmasına ve yargılamaların uzun sürmesine sebebiyet vermekte iken kanun koyucu bu sakıncaların önüne geçmek için bu aşamaları sıkı kurallara bağlamış ve bir aşama bitirilmeden diğer aşamaya geçmeyi engellemek istemiştir.
Mahkemece, dilekçelerin (dava–cevap-cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirilir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir (madde 139). Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder (HMK 140/1. madde). Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu teşvik özellikle yasak savma ya da kanuni gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla değil, sonuca odaklanmak suretiyle gerçekten tarafların uyuşmazlığı bitirmeleri yönünde teşvik edecek şekilde yapılarak bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder (HMK 140/2 madde). Bu yönde bir kanaat edinmediği takdirde; ön incelemeye devam ederek ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (madde 140/3). Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (madde 140/5). Özellikle dikkat edilmesi gereken nokta; ön inceleme duruşması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği hususudur (madde 137/2).
Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def"ileri inceleyerek karara bağlar (madde 142/1). Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK madde 138-142). Mahkemece ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması yada hak düşürücü süre nedenlerin gerçekleşmesi gerekir. Bir başka deyişle ön inceleme duruşmasında verilecek kararlar usule ilişkin kararlar ile sınırlı olup, davanın esası hakkında (feragat, sulh, kabul gibi davayı sona erdiren taraf işlemleri hariç) karar verilemez. Bu hususlar dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir (madde 147). Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (madde 186).
Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya ön inceleme duruşmasına çağrı kağıdı tebliğ edilmiş, ancak davalı taraf ön inceleme duruşmasına katılmadığı gibi kendisini de vekil ile temsil ettirmemiştir. Mahkemece ön inceleme aşaması yasanın aradığı tüm koşullara uyulmaksızın tamamlanarak tahkikat aşamasına geçilmiş ise de; davalı taraf 147.maddenin amir hükmüne aykırı bir şekilde duruşmaya davet edilmeksizin davacı taraf beyanına göre hüküm kurulmuştur. Tahkikat aşamasına geçildiğine göre davalı tarafın 6100 sayılı HMK"nın 147. maddesi uyarınca tahkikat duruşmasına ve aynı Kanunun 186.maddesi gereğince sözlü duruşmaya davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunlulukların gereği yapılıp davalının tahkikat duruşmasına ve sözlü yargılamaya katılması imkanı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır ( HMK madde 27) .
Bu nedenlerle mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, ön inceleme duruşması usulsuz şekilde tamamlanıp tahkikata geçilmesine rağmen davalı tarafın tahkikat duruşmasına ve sözlü yargılamaya davet edilmeksizin esasa ilişkin karar verilmek suretiyle davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan tahkikatta yapılan işlemlerinde usul ve yasaya uygun olduğu söylenemez. 6100 sayılı HMK"nın “Hukukî Dinlenme Hakkı” başlığını taşıyan 27. maddesinde “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” hükmü bulunmaktadır. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı; davalının, usulüne uygun olarak duruşmalara davet edilmesini, duruşmaları takip etme hakkını ve tarafların ileri sürdüğü delillerin toplanmasını ve bu delillerin hukuk kuralları içerisinde değerlendirilmesini kapsar.
Somut olayda davacı taraf dava dilekçesinde açıkça bilirkişi deliline dayanmış olmasına rağmen,mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmaksızın, davalıların taraf olmadığı, davalılara usulüne uygun şekilde tebliğ dahi edilemeyen delil tespitinde alınan raporun hükme dayanak alınarak hüküm kurulması yine savunma hakkının kısıtlanması ve adil yargılanma hakkı kapsamında ki 6100 sayılı HMK"nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlâli niteliğinde değerlendirilmiş, bu nedenle de hükmün bozulması gerekmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; davalı taraf usulüne uygun tahkikat duruşmasına davet edilerek icra edilerek tahkikat aşamasında 6100 sayılı HMK"nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla yerinde keşif yapılmak suretiyle, davalı yükleniciler tarafından yapılan imalatlar üzerinde inceleme yapılmak, bu imalâtların ayıplı yapılması nedeniyle davacı iş sahibinin uğradığı zarar bulunup bulunmadığı ve varsa zararın miktarı ile davalı yüklenicilerin iş bedelinden iade etmesi gereken miktarı tespit etmek, mahkemenin ve Yargıtay"ın denetimine elverişli rapor almak, taraf itirazları olursa bu itirazları karşılamak, bu çerçevede hesap yapmak ve buna göre tüm bu değerlendirmeler ışığında usulüne uygun şekilde yapılacak yargılama ile oluşacak kanaate göre karar verilmesinden ibaret olmalıdır.
Ayrıca, dava tarihinin 13.09.2012 olmasına rağmen mahkemenin gerekçeli kararının başlığında 10.07.2013 olarak yazılmış olması da doğru olmamıştır.
Açıklanan sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmediğinden davalılar yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 13.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.