12. Ceza Dairesi 2019/13337 E. , 2020/1796 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Esas-Karar No : 2015/259 Esas, 2018 109 Karar
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu aykırı davranmak suçundan sanık ..."ın, anılan Kanun’un 74/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Reşadiye Asliye Ceza Mahkemesinin 19/04/2018 tarihli ve 2015/259 esas, 2018/109 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre;
1- Suça konu taşınmazlar üzerinde arkeolog ve üniversitelerin sanat tarihi bölümlerinde görevli öğretim üyelerinin de yer aldığı tarafsız bilirkişi heyeti marifetiyle keşif yapılarak sanık ... diğer sanıklar tarafından kazı yapıldığı belirtilen taşınmazların 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı niteliğinde bulunup bulunmadığının, sit kaydının mevcut olup olmadığının dolayısıyla 2863 sayılı kanunun 74/1-2. cümlesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik soruşturma ile karar verilmesinde,
2- Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19/12/2012 tarihli ve 2012/24616 esas, 2012/27789 sayılı kararında da belirtildiği üzere, "...Sanıkların, kültür varlıkları bulmak amacıyla, izinsiz olarak, sit alanı veya korunması gerekli olmayan yerde, 180 cm derinliğinde, 230 cm genişliğinde kazı yapmış olmaları, gerçekleştirilen kazının boyutları nazara alındığında, tarım işleme derinliği olarak kabul edilen 40 cm"in üzerinde olup, kültür varlığı bulmaya elverişli boyuta ulaşması karşısında, mahkemenin uygulamasında bir isabetsizlik görülmeyerek, tebliğnamede sanıkların eylemlerinin niteliğinin tespiti amacıyla mahallinde araştırma yapılmasına dair bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir...." şeklinde olduğu nazara alındığında, somut olayda 03/07/2015 tarihli Müze Müdürlüğü raporunda da belirtildiği üzere yargılamaya konu kazının derinliğinin belirlenemediğinin ve bahse konu sondaj deliklerinin derinlik ve genişlik bakımından tehlike arz etmediğinin tespi edildiği, atılı suçun unsurlarının oluşması açısından mevcut sondaj veya kazı derinliğinin tarım işleme derinliği olarak kabul edilen 40 cm"in üzerinde olması gerektiği, bu haliyle anılan Mahkemesince mahallinde keşif yapılarak alınacak bilirkişi raporu ile kazı derinliğinin 40 cm"in üzerinde olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre sanığın hukukî durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik soruşturma ile karar verilmesinde,
3- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında yer alan, “Kesinleşmiş hükümlerde, 647 sayılı Yasa"nın 4 ve 6 veya 5271 sayılı Yasanın 50 ya da 51. maddelerinin uygulanıp, uygulanmamasının … , eski yasa döneminde işlenip, adlî sicilden silinme koşulları oluşmuş olan mahkûmiyetler ile ertelenmiş ve vaki olmamış sayılmasına karar verilen mahkûmiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı” şeklindeki açıklama karşısında, sanığın adlî sicil kaydında görülen ve 21/02/2002 tarihinde kesinleşen...Sulh Ceza Mahkemesinin 03/12/2001 tarihli kararı ile 6831 sayılı Orman Kanunu"na muhalefet suçu uyarınca hükmolunan cezanın 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun"un 4. maddesi gereğince verilmiş adlî para cezası olduğu, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu"nun 12/1-c maddesi uyarınca da cezanın silinme koşullarının oluştuğu ve dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetilmeden karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 12/11/2019 gün ve 94660652-105-60-15904-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/11/2019 gün ve 2019/11478 sayılı ihbarnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/12/2010 tarihli ve 2010/4-210 esas, 2010/259 sayılı kararında da belirtildiği üzere, Yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş olup bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir.
Tüm bu nedenlerle, yapılan yargılama sonucu sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmü hakkında, somut yasa yararına bozma isteminin CMK"nın 309. ve 310. maddesinde düzenlenen amaca uygun hukuka aykırılık niteliğinde bulunmaması nedeniyle,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden, Reşadiye Asliye Ceza Mahkemesinin 19/04/2018 tarihli ve 2015/259 esas, 2018/109 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin CMK"nın 309. maddesi uyarınca REDDİNE, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.