17. Hukuk Dairesi 2016/8150 E. , 2019/3837 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 27.03.2019 Çarşamba günü davalı vekili Av. ... geldi. Davacı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının işleteni olduğu ve davacı şirket tarafından trafik sigortalı aracın sebep olduğu kazada ölen 3. kişinin hak sahiplerine 36.852,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatını 15.04.2013 tarihinde ödediklerini, kazada davalıya ait araç sürücüsünün %50 kusurlu bulunduğunu ve sürücünün kaza anında 1,42 promil alkollü olduğunu, sigortalı aracın alkollü sevki nedeniyle davalıya rücu haklarını kullanmak için başlattıkları takibe davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının ödemesinin dayanağı olan kazanın münhasıran alkolden meydana gelmediğini, davalı sürücüsünün kazada %50 ve ölen yayanın %50 kusurlu bulunduğunu, bu sebeple de davacının rücu hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile davalının icra takibine itirazının iptaline ve takibin 38.923,79 TL. üzerinden devamına; 36.852,00 TL. asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacının sigortaladığı davalıya ait araç sürücüsünün, karşıdan karşıya geçiş yapmakta olan yayaya çarptığı, yayanın asli ve davalı sürücüsünün tali kusurlu olduğu kaza tespit tutanağı ile saptanmış; kazanın meydana gelmesinde davalı sürücüsü ile davacının yakınlarına ödeme yaptığı yayanın % 50"şer kusurlu olduğu, gerek ceza davasında alınan heyet raporu, gerekse mahkemenin aldığı 03.09.2015 tarihli heyet raporu ile saptanmıştır. Kazaya karışan davalı sürücüsü ile ölen yayanın eşit kusurlu olduğu mahkemenin kabulünde olduğu gibi, davacı ... şirketinin bu kusur oranlarını kabul ederek % 50 davalı kusuruna denk gelen tazminatı ölen yayanın yakınlarına ödediği görülmektedir.
Mahkeme tarafından benimsenen 03.09.2015 tarihli bilirkişi (içinde nörolog da bulunan) heyeti raporunda, kazanın münhasıran alkolden meydana gelmediği net biçimde saptanmış olmasına rağmen; mahkemenin, sürücünün alkollü olmaması halinde kazanın meydana gelmeyeceği kanaatine varıldığı gerekçesiyle, münhasırlık konusundaki bilirkişi heyeti görüşünün yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davacının rücu hakkının bulunduğuna karar verilmiştir.
Araç sürücüsünün alkollü olmasının güvenli sürüş yeteneğine ve kazanın oluşumuna etkisinin tespiti, tıbbi ve teknik değerlendirmeler gerektiren bir konu olup yorum yoluyla belirleme yapılmasının mümkün olmadığı; 03.09.2015 tarihli uzman bilirkişi heyeti tarafından, kazanın münhasıran alkolden meydana gelmediğinin teknik ve tıbbi verilerle desteklenerek saptandığı ve destek yayanında kazada kusurunun bulunması da gözetilmek suretiyle, davaya konu kazanın münhasıran alkolden meydana gelmediği ve davacı sigortacının rücu şartlarının oluşmadığı kabul edilip davanın
reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.037,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 01/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.