Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/9264 Esas 2016/997 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/9264
Karar No: 2016/997
Karar Tarihi: 27.01.2016

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/9264 Esas 2016/997 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı banka, davalı şirkete kredi kullandırdıktan sonra borcun ödenmemesi üzerine borçlulara icra takibi başlattı. Davalı, kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalaması nedeniyle borçtan sorumlu hale geldiğini belirtti ve itirazın iptal edilmesi ile icra inkar tazminatı talep etti. Mahkeme, davacının üç ayrı kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçların ayrı ayrı hesaplanmaması sebebiyle davalı kefilin sorumlu tutulmasının yanlış olduğuna karar verdi. Hükmün bozulması kararlaştırıldı.
Kanun Maddeleri: Türk Borçlar Kanunu Madde 471 ve Madde 472.
19. Hukuk Dairesi         2015/9264 E.  ,  2016/997 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı ... arasında akdedilen kredi sözleşmeleri gereği anılan şirkete kredi kullandırıldığını, davalının kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalaması nedeniyle borçtan sorumlu hale geldiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi hesaplarının kat edilerek borçlulara tebliğ edildiğini ve asıl borçlu ve ipotek verenler aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğini, ayrıca davalının da aralarında bulunduğu kefiller aleyhine de ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, davaya konu kredi sözleşmesinin kefalet rakamlarının sonradan doldurulduğunu, müvekkilinin imzalamış olduğu 04.03.2005 tarihli sözleşmeye bağlı kredilerin tamamının ödenip kapatıldığını, kredi sözleşmesinde açığa alınmış ve üzeri yazılı olmayan limit zeyilnameleri olup, kefaletin bu nedenle geçersiz olduğunu, davacı bankaca talep edilen kredilerin tamamının 30.11.2006 tarihinden sonra açılan kredi sözleşmelerine dayanarak kullandırılan krediler olduğunu, dolayısıyla sonradan imzalanan kredi sözleşmelerinde müvekkilinin imzasının olmadığını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatının hüküm altına alınmasını istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuyla, davacı ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan 04.03.2005, 30.11.2006 ve 11.01.2007 tarihli kredi sözleşmelerine istinaden dava dışı şirkete kredi açılıp kullandırıldığı, kredi sözleşmelerine konu borcun ödenmemesi üzerine banka tarafından hesabın kat edilerek borçlu ve kefiller hakkında icra takibine girişildiği, davalının 04.03.2005 tarihli kredide kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, diğer kredi sözleşmelerinde ise imzasının bulunmadığı, dolayısıyla sonradan imzalanan kredi sözleşmeleri nedeniyle sorumlu olmayacağı, davacının kefil olduğu 04.03.2005 tarihli kredideki banka asıl alacağının 17.414,17 TL olup, her üç krediden doğan toplam asıl alacağın 228.563,17 TL olduğu, buna göre davalının sorumluluğunun toplam kredi asıl alacağının %7,62 oranına tekabül ettiği, buna göre davalının kredi borcundaki kefalet borç sorumluluğunun 16.671,15 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Dava, üç ayrı kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
    Davalı borçlunun, davacının dayandığı üç ayrı kredi sözleşmesinin sadece birini kefil olarak imzaladığı, diğer iki kredi sözleşmelerinde ise imzasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple davalı borçlunun, kefil olarak imzaladığı sözleşme nedeniyle kullandırılan krediden dolayı kredi müşterisi asıl borçlunun borcu tespit edilip, davalı kefilin bu borçtan kefalet limitiyle sorumlu olduğu miktar saptanarak, bu saptamaya göre hüküm kurulması gerekmektedir. Mahkemece, davacının dayandığı üç ayrı kredi sözleşmesinden dolayı kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçların ayrı ayrı hesabı yapılmadan, tüm borcun belirli bir oranında davalı kefilin sorumlu tutularak sonuca varılması yerinde görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde iadesine, 27.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.