![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2021/8690
Karar No: 2022/798
Karar Tarihi: 20.01.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/8690 Esas 2022/798 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/8690 E. , 2022/798 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi :... 14. İş Mahkemesi
Dava, sigorta başlangıç tarihinin 28.01.1989 tarihi olduğunu tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Dava; davacının 28.01.1989 tarihinde belirtilen işyerinde en az (1) gün sigortalı olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili; hak düşürücü süre itirazında bulunarak, yetki itirazının olduğunu, davanın ... İş Mahkemesinde açılması gerektiğini, davacının iddiasını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi "Davanın kabulü ile; davacının 243836.35 sicil sayılı işyerinde 28/01/1989 tarihinde hizmet akdine dayalı olarak asgari ücret ile en az (1) gün fiilen çalıştığının ve sigortalılık başlangıç tarihinin 28/01/1989 olduğunun tespitine" karar vermiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... 14. İş Mahkemesi'nin 17.12.2020 tarih, 2017/568 Esas ve 2020/270 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili; dava konusu döneme ilişkin olarak bir günlük hizmete hükmedilmesinde, davacı tanıklarının ifadelerinin önemli rol oynadığını, tanık dinlenilmesine karar verilmesi durumunda, bu tanıkların davacı ile aynı işyerinde, aynı dönemde birlikte çalışan, Kuruma bildirilen veya ücret tediye bordrolarında görünen kişilerden, bu kişilerin olmaması durumunda komşu işyeri çalışanları arasından olmasının Yargıtay İçtihatları gereği zorunlu olduğunu, tanıklar hakkında yeterli araştırma yapılmadan ifadelerine dayanılarak karara hükmedildiğini, bu tanık beyanlarına itibar edilemeyeceğini, yetersiz araştırma yapıldığını belirterek temyizen incelenmesi talep edilmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 79/10 ve 108. maddeleri olup, 108. madde, sigortalılık süresini düzenlemekte olup, sigortalılık niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden de söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda Hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının 27/02/1989 tarihinde kurum kayıtlarına alınan sigortalı ilk işe giriş bildirgesinde 28/01/1989 tarihinde Nejla Benli ‘ye ait 243836 sicil numaralı işyerinde sigortalı işe başlayacağına dair bildirgenin verilmiş olduğu, söz konusu bildirgede davacı ve işverenin ıslak imzalarının bulunduğu anlaşılmakta ise de, Mahkemece beyanı alınan ... ve ... ‘nun davalı işyerinden bildirimleri olmadığının tespit edildiği ve kolluk marifetiyle yapılan araştırma sonucu da komşu iş yeri tanığı tespit edilemediğinin anlaşılması karşısında; davacının çalışmasının geçtiği iddia edilen işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinin sahipleri ve bildirge tarihinde, anılan iş yeri çalışanları, davalı Kurumdan, Belediyeden ve ilgili yerlerden sorularak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, eylemli çalışmanın var olup olmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 20.01.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.