Esas No: 2018/322
Karar No: 2022/1398
Karar Tarihi: 08.03.2022
Danıştay 4. Daire 2018/322 Esas 2022/1398 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/322 E. , 2022/1398 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/322
Karar No : 2022/1398
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, Tasfiye Halinde … Optik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin defter belgelerinin incelemeye ibraz edilmediğinden bahisle kanuni temsilci sıfatıyla 2010/1 ila 12 dönemleri ile tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle 2011/1,2,3,4,5, 6,8,10,12. dönemlerine ilişkin re'sen tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri ve 2015 yılına ilişkin 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 355/1-1. maddesi ile 2010,2011 ve 2012 yıllarına ilişkin 353/1 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; şirketin hükmi şahsiyetinin sona ermesi sebebiyle ilgili dönemlerde kanuni temsilci ve tasfiye memuru sıfatı olan davacı adına tarhiyat yapılmasının Kurumlar Vergisi Kanun'unun 17. maddesinin 9. fıkrasına uygun olduğu, ilgili dönemde davacıdan defter ve belgelerin istenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, davacı tarafından defter ve belgelerin ibraz edilmesine engel oluşturan mücbir sebep halinin bulunduğunun ileri sürülmediği ve ilgili dönemde defter ve belgelerin kendisinde olmadığına ilişkin bir bilgi ve belgenin de ibraz edilmediği görüldüğünden, 2010 ve 2011 yılları için katma değer vergisi indirimlerinin reddedilmesinde ve kesilen vergi ziyaı cezalarında, ayrıca defter ve belgelerin ibraz edilmemesi sebebiyle 213 sayılı Kanun'un mükerer 355/1-1 maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı; Mahkemelerince 2011 takvim yılının muhtelif dönemlerinde tekerrür hükümlerinin uygulanmasının sebebinin ara karar ile sorulduğu, cevaben idarece 2010/4. dönemi kdv beyannamesinin süresinden sonra verilmesi nedeniyle, 22/10/2010 tarihinde kesinleşen vergi ziyaı cezasının tekerrüre dayanak olduğu belirtildiğinden 2010 yılında kesinleşen vergi ziyaı cezası için 2011 yılında tekerrür hükümlerinin uygulanmasında da hukuka aykırılık bulunmadığı; davacı adına 2010/1-12, 2011/1-12 ve 2012/1-12 dönemleri için 213 sayılı Kanun'un 353/1 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezaları bakımından ise, olayda, söz konusu maddenin uygulanmasını gerekli kılan koşulların oluşmadığı ve ceza gerektiren eylemin ve eylemle fail arasındaki bağlantının açıklıkla saptanmayıp, usulsüzlük eylemi bütün unsurlarıyla ortaya konulmadığından, kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davacının kanuni temsilcisi olduğu şirket hakkında incelemenin, şirketin ticaret sicilinden silinmek suretiyle tüzel kişiliği son bulduktan sonra tamamlandığı görüldüğünden, davacı adına 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 17. maddesinin 9. fıkrası uyarınca re'sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine, davacı istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin redde ilişkin kısmı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Uyuşmazlık döneminde kanuni temsilcisi olduğu şirket tarafından sahte fatura kullanıldığı tespit edildiğinden, davacı adına 5520 sayılı Kanun'un 17/9 maddesi uyarıca re'sen tarh edilen vergi ve kesilen cezalarda hukuka aykırılık bulunmadığı, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "Tasfiye" başlıklı 17. maddesinde tasfiyeye giren şirketler için tasfiye dönemleri, tasfiye beyannamelerinin verilmesi, tasfiye kararının tespiti ve tasfiye memurlarının sorumluluğu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş, maddeye 5904 sayılı Kanun'un 6. maddesiyle eklenen ve 03/07/2009 tarihinde yürürlüğe giren 9. fıkrayla, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak salınacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezaların, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Bir şirketin borçlu kılınabilmesi ancak tüzel kişilik kazandığı tarih ile bu kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklıdır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmesiyle sona ermektedir. Ticaret silicilinden kaydı silinen ve hukuksal varlığı sona eren bir şirketin bu tarihten sonra haklara sahip olması, borçlu kılınması, temsili, yargı yerlerinden koruma istemesi mümkün değildir. Bu nedenle tasfiye edilerek tüzel kişilikleri sona eren kurumlar vergisi mükellefleri adına, tasfiyeye giriş tarihinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi vergilendirme yapılması mümkün bulunmamaktadır. Tüzel kişiliği sona eren ve bu nedenle borçlandırılmasına hukuken imkan bulunmayan şirketlerin hukuksal varlığının devam ettiği dönemlere ait olup, ikmalen veya re'sen tarhı gereken vergi ve kesilecek cezalardan sorumlu tutulacaklar konusundaki hukuki boşluk, 5520 sayılı Kanun'un 17. maddesine eklenen ve yukarıda kuralına yer verilen 9. fıkra ile giderilmiştir.
Buna göre; tüzel kişi kanuni temsilcisinin, tasfiyesi tamamlanmış ve ticaret sicilinden kaydı silinmiş tüzel kişiler adına 03/07/2009 tarihinden itibaren yapılacak tasfiyeye giriş tarihinden önceki dönemlere ilişkin tarhiyatların muhatabı olabileceği, başka bir ifadeyle söz konusu tarhiyatların müteselsilen sorumlu olmak üzere kanuni temsilcilerden biri adına yapılabileceği açıktır.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, vergi incelemesinin şirket tüzel kişiliğinin sona ermesinden önce tamamlanmış olması şartının aranmasının sözü edilen yasal düzenlemenin getiriliş amacına uygun olmayacağı, tarhiyatın doğrudan kanuni temsilciler adına yapılabilmesinin asıl mükellefin tasfiye edilmesi ve tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden silinmiş olması koşuluna bağlandığı, bunların dışında vergi incelemesinin şirketin tasfiye sürecinin sona ermesinden önce tamamlanması gerektiği şeklinde bir şart öngörülmediği dikkate alındığında, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden temyize konu Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 08/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.