Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/3411
Karar No: 2019/5042
Karar Tarihi: 03.10.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/3411 Esas 2019/5042 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/3411 E.  ,  2019/5042 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ...BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL



    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk dairesince; istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.11.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat gelmedi yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-
    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, maliki olduğu 296 ada 10 sayılı parseldeki 3 no’lu bağımsız bölümün satışı için 06.11.2015 tarihli vekaletname ile davalı ...’yı vekil tayin ettiğini, davalı ...’nın ise vekalet görevini kötüye kullanarak çekişmeli taşınmazı 13.11.2015 tarihinde diğer davalı ...’a satış yoluyla devrettiğini, satış nedeniyle kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, haberi ve izni olmadan satışın yapıldığını, çekişmeli taşınmazın akitte gösterilen satış bedeli ile gerçek değeri arasındaki fahiş fark dikkate alındığında davalı ...’ın iyiniyetli olmadığının anlaşılacağını ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Davalılardan Sinan, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, dava konusu taşınmazı 150.000,00-TL bedel karşılığı satın aldığını, satış nedeniyle vekil ile aralarında sözleşme düzenlediklerini, taşınmaz bedelinin davacıya ödenmemesinin vekil ile vekil eden arasındaki iç sorun olduğunu bildirip davanın reddini savunmuş, diğer davalı ... ise, davacı ile aralarında düzenledikleri ve bizzat davacı tarafından İngilizce olarak yazılan 06.11.2015 tarihli adi yazılı sözleşme ile çekişmeli taşınmazın satılması, satışından elde edilen paranın da, davacıya satılacak olan konutun işçilik ve diğer giderlerde harcanmasının kararlaştırıldığını, bu sözleşmeye istinaden çekişmeli taşınmazı davalı ..."a sattığını, satış bedelini de davacı ile yaptıkları sözleşme uyarınca davacıya satılacak olan binanın imalatı için harcadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk dairesince; istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 296 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümün satış yetkisini içeren, ...Noterliğinin 06.11.2015 tarih ve 6293 yevmiye nolu vekaletnamesi ile davalılardan ...’ı vekil tayin ettiği, vekil ...’nın da çekişmeli taşınmazı 13.11.2015 tarihinde diğer davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Diğer taraftan, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davalarda en önemli unsur, vekil ile alıcının el ve işbirliği içinde kayıt malikinin iradesine aykırı olarak ve onu zararlandırma kastı ile hareket edip etmedikleridir.
    Somut olaya gelindiğinde; 13.11.2015 tarihli akitte gösterilen 50.000,00-TL tutarındaki bedelin vekil tarafından alındığının kabulü gerekir. Ancak davalılardan ...taşınmaz bedeli olarak vekile 150.000,00-TL ödediğini savunmuştur. Aradaki 100.000,00-TL tutarındaki farkın miktar itibariyle 6100 sayılı HMK’nun 200. maddesi uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kuşkusuzdur. Anılan bedelin ödendiğine dair davalılardan Sinan tarafından ibraz edilen belgelerin bedelin vekile ödendiğini tek başına ispata elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri iddiası karşısında ibraz edilen belgelerden bir kısmının her zaman düzenlenmesi mümkün olduğundan bu belgelere tek başına değer verilemeyeceği ortadadır. Diğer taraftan zararlandırma olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından da, satış bedelinin ödenip ödenmediğinin tam manasıyla açıklığa kavuşturulması gerektiği kuşkusuzdur.
    Öte yandan, davalılardan ... bir defter ibraz ederek İngilizce yazılı ve davacının el ürünü olduğunu savunduğu bir belgeye dayanmıştır.
    Ne var ki, mahkemece hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
    Hal böyle olunca, davalı ...’nın dayandığı İngilizce yazılı belgenin tercümesi yapılarak, yazıların davacının el ürünü olup olmadığının saptanması, davalılardan ...’ın akitte gösterilen bedelden (50.000,00-TL) geriye kalan 100.000,00-TL’yi ödeyip ödemediğinin araştırılması, yukarıda değinilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının açıklığa kavuşturularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacının yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Datça Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi