Abaküs Yazılım
5. Daire
Esas No: 2017/5846
Karar No: 2022/796
Karar Tarihi: 08.03.2022

Danıştay 5. Daire 2017/5846 Esas 2022/796 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2017/5846 E.  ,  2022/796 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    BEŞİNCİ DAİRE
    Esas No : 2017/5846
    Karar No : 2022/796




    DAVACI : …
    VEKİLİ : Av. …

    DAVALI : … Kurulu
    VEKİLİ : Av. …

    DAVANIN KONUSU : Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin ….tarih ve … sayılı kararı ile yine aynı Kurulun … tarih ve … sayılı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptaline karar verilmesi istenilmektedir.

    DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu kararlar gerekçesinde belirtilen FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ya da iltisaklı olduğu değerlendirilebilecek kriterlerden hiçbirinin şahsında gerçekleşmediği, FETÖ/PDY terör örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığı, aksine bu örgüte karşı olumsuz duygular beslediğine dair bilgisi bulunan halen meslekte olan birçok hakim ve savcının bulunduğu, bu kişilerin bilgilerine başvurulabileceği, günlüğünde bulunan yazıların bu örgütle hiçbir bağlantısının olmadığını açıkça gösterdiği, hangi deliller nedeniyle meslekten çıkarıldığını dava konusu kararlar tarihinde bilmediğini, idarenin böyle bir tasarrufta bulunurken sebeplerini açıklaması gerektiği, dava konusu kararların disiplin soruşturması yapılmaksızın ve savunma alınmaksızın tesis edildiği ve kalıcı sonuçlar doğurması sebebiyle de hukuka aykırı olduğu, bu durumun Anayasa ile korunan haklara aykırılık teşkil ettiği, olağanüstü halin gerektirdiği konularda yapılacak düzenlemelerin ancak ilan edildiği bölgelerde ve bu dönemin devamı süresince uygulanabileceği, olağanüstü hal ilanında ve bu kararlara dayanak yapılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin yürürlükteki disiplin usul kurallarının uygulanmayacağına ilişkin bir düzenleme içermediği, aksinin kabulünün adil yargılanma hakkına ve silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Öte yandan, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (6749 sayılı Kanun) Anayasa'ya aykırı olduğu iddia edilerek, anılan düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması talep edilmiştir.

    DAVALININ SAVUNMASI : Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararların amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa'nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp "göreve son" müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Yasa'nın 33.maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen kararlar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararların hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin … Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI .….'NUN DÜŞÜNCESİ: Dava; davacının 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin … Kurulunun .… tarih ve …sayılı kararının ve bu kararın yeniden incelemesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
    Usule ilişkin iddialar yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
    Anayasanın 138. maddesinde, "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.", 139. maddesinde, "Hakimler ve savcılar azlolunamaz.... Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.", 140. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.", Hakimler ve Savcılar Kurulu başlıklı 159. maddesinin 8. fıkrasında, "Kurul, ... meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.", bu maddenin 10. fıkrasında ise, "Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz." hükümlerine yer verilmiştir.
    2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hakimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" başlıklı 53. maddesinde, " Hakim ve savcıların: a) Bu Kanun hükümlerine göre meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b) Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması, c) Görevdeyken, 8 inci maddenin (a), (d) ve (g) bentlerinde yazılı niteliklerden herhangi birini kaybetmeleri, d) Meslekten çekilmeleri veya çekilmiş sayılmaları, e) İstek, yaş haddi veya malullük nedenlerinden biriyle emekliye ayrılmaları, f) Ölümleri, hallerinde görevleri sona erer." hükmü yer almıştır.
    6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun "Kurulun görevleri" başlıklı 4. maddesinin; hakim ve savcılarla ilgili olarak (b) fıkrasının 6. bendinde, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, 7. bendinde, disiplin cezası verme, 8. bendinde de görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak Kurulun görevleri arasında sayılmış, "Genel Kurulun Oluşumu ve Görevleri" başlıklı 7. maddesinin 2. fıkranın (ı) bendinde de, 4. maddenin anılan bentlerindeki düzenlemelere Genel Kurulun görevleri arasında yer verilmiş, 33. maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi dışında olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görüleceği hükme bağlanmıştır.
    15.7.2016 günü başlatılan darbe girişimi üzerine; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde; Milli Güvenlik Kurulunun Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi yönündeki 20.7.2016 tarihli ve 498 sayılı tavsiye kararı üzerine, toplanan Bakanlar Kurulu'nca ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş, bu karar Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak 21.7.2016 tarihli ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    Davaya konu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararlarıyla, ilgililerin mesleğe kabulleri ile başlayan, eğitim merkezi ve Türkiye Adalet Akademisindeki faaliyetleri, hizmet içi eğitim ve yabancı dil eğitimlerine katılımlarına, yurtdışına gönderilmelerine, özel yetkili savcılıklara veya mahkemelere yahut idari görevlere atanmalarına ilişkin bilgiler ile bu görevlendirmelerde ve yine bir silah olarak kullanılan özel yetkili mahkemelere hâkim veya unvanlı olarak, Teftiş Kurulu Başkanlığına, başkan, başkan yardımcısı veya müfettiş olarak, idari kurumlara tetkik hâkimi, daire başkanı veya yardımcısı, genel müdür veya yardımcısı v.s. şeklinde yapılan atamalarda dikkate alınan kriterler, özlük dosyalarındaki bilgi ve belgeler, sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları, ilgililer hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna intikal eden şikâyet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri, … Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak, ekli listede yer alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir.
    667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesinde, yargı mensuplarının meslekten çıkarılmasının gerekçesi olarak, Anayasa'ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girmeleri ile örgüt hiyerarşisi içerisinde ve ideolojik bağlılıkla hareket etmelerinin, Anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkının önündeki en büyük engel olduğu ve nihayetinde yargıya olan güvene zarar verdiği ifade edilmiştir.
    6749 sayılı Kanun ve 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, genel olarak “terör örgütlerine” veya “Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar”dan söz edilmekle birlikte, 667 sayılı KHK’nın genel gerekçesi ile madde gerekçesinde “FETÖ/PDY” maddede sayılan “terör örgütü, yapı, oluşum veya gruplar” arasında belirtilmiş ve anılan maddeye göre meslekten çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için sözkonusu bağın yapıya, oluşuma veya gruba üyelik veya mensubiyet şeklinde olması zorunlu olmayıp irtibat ya da iltisak şeklinde olması da yeterli görülmüştür.
    Ceza yargılamasında hükme esas alınacak kanıtların kesin ve şüpheye mahal bırakmayacak kuvvette olması gerekir. Ancak disiplin cezalarında her türlü done değerlidir ve kanaat oluşumu için önem arzeder.
    Yargıç ve savcıların kararlarının normatif kurallara ve hukuka uygun olması, gerekçelerinin hukuk alemini tatmin etmesi kuşkusuz çok önemlidir. Ancak bir o kadar önemli husus da bir bütün olarak yargı camiasının özellikle de yargı mensuplarının kamuoyunda bıraktıkları intibadır. Toplumda adalete güven ve inancın artmasında meslek mensuplarının isabetli kararlarının yanında vakur ve tarafsız duruşlarının katkısı yadsınamaz bir realitedir.
    Anayasaya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girerek örgüt hiyerarşisi altında ideolojik bağlılıkla hareket etmelerinin, Anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkının önündeki en büyük engel olduğu ve nihayetinde yargıya olan güvene zarar verdiği kuşkusuzdur.
    Dosyanın içeriğinden ve davalı idarece sunulan belgelerin incelenmesinden, tanık/şüpheli ifadeleri ile davacıya ilişkin tespitler dikkate alındığında davacının FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varılmıştır.
    Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen işlemlerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten sonra davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (6749 sayılı Kanun) ile ilgili Anayasa'ya aykırılık iddiası ise ciddi görülmediğinden işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:


    A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ
    1) Genel Olarak
    Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
    Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
    MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
    23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
    23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK'nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcıların, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihli ve 7075 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) kararında, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkânının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafından yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.
    2) Davacıya İlişkin Süreç
    … tarih ve … sayılı … Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından … tarih ve … sayılı kararla reddedilmiştir.
    Davacı tarafından meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair kararın iptaline karar verilmesi talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
    Diğer yandan, davacının, ceza yargılaması sonucunda …. Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlemediğinin sabit olduğu gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve bu kararın (istinaf kanun yoluna başvurulmadığından) 18/11/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

    B) İLGİLİ MEVZUAT
    1) Anayasa
    Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
    Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
    Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
    Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
    Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
    Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
    Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
    Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
    Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz...”
    Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
    Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
    Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
    Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
    Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
    Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
    Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
    Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
    Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”
    Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
    Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar...”

    2) AİHS
    AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."
    AİHS'in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
    Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
    AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
    Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
    Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."

    3) Kanun
    667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”
    Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
    Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır...”

    4) Etik İlkeler
    Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
    … Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine … Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
    Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

    C) İNCELEME VE GEREKÇE
    1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç
    AİHS'in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS'te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir.
    Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafından yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkânı tanınmamış ise de AİHS'in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
    Nitekim AİHM'e göre karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).
    Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava konusu kararların gerekçesi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir şekilde beyanda bulunma imkânı tanınmıştır.
    Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları oldukça geniş yorumlanmıştır.
    Dava konusu kararlara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK'nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır.
    Davacıların adli yardım talepleri, "yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması" şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (örneğin fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir.


    Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri nedeniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkânı sağlanmıştır.
    06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Tebligat ve cevap verme" kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hâli dışında, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkânı sağlanmıştır.
    Bu kapsamda 28/05/2020 tarihli ara kararımızla, davacı hakkında ilave bilgi ve belgeler içeren ve 27/11/2018 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olan davalı idarenin 07/11/2018 tarihli ikinci savunma dilekçesi ve ekinde yer alan bilgi ve belgeler ile 08/04/2019 tarihli ek beyan dilekçesi ve eklerinin davacıya tebliğ edilerek, bu bilgi ve belgelere ilişkin beyanlarını sunabilmesi için on gün süre verilmesine karar verilmiştir.

    Aynı maddede, haklı sebeplerin bulunması hâlinde, taraflardan birinin isteği üzerine otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere otuz günlük cevap verme süresinin uzatılabileceği belirtilmiştir. Dairemizce talep edilmesi hâlinde taraflara otuz günü geçmemek üzere ek süre verilmiştir.
    Bununla birlikte, AİHS’in ‘’Adil Yargılanma Hakkı’’ başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.
    AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46).
    Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafından genellikle işlem tesisinden sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı halde altmış günlük dava açma süresi içinde Ankara İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay'da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK'nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay'da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafından bu tarihten itibaren başlanmıştır.
    Bununla birlikte yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde olağanüstü şartlar altında tesis olunan işlemler nedeniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre içinde Dairemiz tarafından sonuçlandırılmıştır.

    2) FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler
    …. Kurulunun … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.
    1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, "Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!", “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.
    …. Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında ise FETÖ'nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:
    "Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup ...bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları arasında farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır. ...Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine göre ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına göre 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır. ...Örgüt tarafından örgüt üyesi ile yapılan görüşme sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafından karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler dışında başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafından yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafından örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, bu şekilde örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca tekrar eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafından kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan sonra tekrar murakıplar tarafından örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, bu şekilde staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafından takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafından karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafından takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafından alınmaktadır. Daha sonraki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda görevli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır...
    Örgüt tarafından hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve kişisel programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri halde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir...
    HSYK ve Ad[a]let Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri halde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.
    Örgüt üyesi hakim ve savcılar görev yaptıkları yerlerde görevleri nedeniyle öğrendikleri önemli bilgiler ile soruşturma ve dava dosyalarında gördükleri örgüt için önem taşayabilecek konuları gerek adliye gerekse il veya ilçede önemli görevlerde bulunan kişiler ile ilgili topladıkları bilgileri toplantılarda örgüt sorumlusu abiye iletmektedirler. Menfi takip heyeti denilen bir grup tarafından örgüt üyelerinden toplanan bu bilgiler değerlendirilmekte, neticesine göre yapılacak işlemler kararlaştırılmaktadır...
    Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak görev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir...
    Örgüt faaliyetlerinin bir çoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafından HSYK seçimlerine verilen önemden dolayı bu dönemde örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine birlikte katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak şekilde örgütlü olduğu anlaşılmıştır..."
    Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ'nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:
    Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ü.ye ait .. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen … tarihli ek sorgulama tutanağı: “…Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. …Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. …Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz bazen tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. …Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun haricinde önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. …Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”
    Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.A.ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci sonrası örgütün sivil imamı … kod adlı şahsın katıldığı …bir toplantıda sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde ...siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya varsa, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. …Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda örneğin; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. …Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. …Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hâkim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir şekilde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; R.Ş. mahkemede yanıma gelip bana tefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; --Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hâkim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[İ.Ç.] Gerçeği’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [İ.Ç.]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.-- …Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır. ...FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, yine T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Bir çok farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir şekilde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”
    Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö.ye ait … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen … tarihli sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. ("T" taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu daha sonraki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve sonraki sicillileri ifade ederdi.”
    Sonuç olarak FETÖ'nün, yıllar itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma hâline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafından 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur.
    Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dâhil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) kararında da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı E.G.nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. E.G.nin telefonunda, "önemli, durum kötü, çok acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV'de gördüm ilk kez- desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi" şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir.

    3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü
    AİHM "demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu" belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM'e göre "kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır." (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
    AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hâkimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir.
    Anayasa'nın "Hâkimlik ve savcılık mesleği" kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede "... Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar." denilmektedir.
    Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak "bağımsızlık" ve "tarafsızlık" ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.
    Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.

    4) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği
    Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
    Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
    Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
    Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
    Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
    Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
    Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.

    5) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
    İptal davaları idarî işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalardır. İdari işlem ise idarenin kamu gücü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği hukuki sonuç doğuran işlemdir. İdareyi işlem yapmaya sevk eden maddi ve hukuki etkenler ise idari işlemin sebep unsurunu oluşturmaktadır.
    Görülmekte olan davada davalı idareyi dava konusu işlemi yapmaya sevk eden maddi sebep ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesini temin etmektir. Hukuki sebep ise bunu gerçekleştirmek için Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiş olması ve yine Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin çıkartılan ve 23/07/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedir.
    667 sayılı KHK'nın 3.maddesinin 1.fıkrasının öngördüğü üzere terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hakim ve savcılar hakkında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca karar verilir hükmü gereğince davacı hakkında dava konusu işlem tesis edilmiştir.
    Davacı hakkındaki terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönünde davalı idarece yapılan değerlendirmenin de kuşkusuz keyfiyetten uzak olması gerekir.
    Diğer yandan, 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla; "22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilir." hükmü getirilerek söz konusu işlemler yargı denetimine açılmış ve ilgililere davalı idarece haklarında bu çerçevede tesis edilen işlemlere karşı yargı yoluna başvurabilme imkanı tanınmıştır.
    Bu kapsamda, dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuki denetiminin yapılabilmesi; bu değerlendirmeyi haklı kılan maddi sebeplerin yargılama esnasında davalı idarece somut şekilde ortaya konulmasına ve izah edilmesine bağlıdır. Bu konudaki yükümlülük şüphesiz öncelikle dava konusu işlemi tesis eden davalı idareye aittir.
    Her ne kadar dava konusu işlemin, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden sağlanması amacıyla tesis edilen “olağanüstü tedbir" niteliğinde olması nedeniyle anılan işlemin dayanağı olan deliller, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulmuş ise de; bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılarla iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminde dikkate alınabileceği tabiidir. Bu bağlamda davalı idarenin, tesis ettiği işlemin sebep unsurunu ortaya koyabilmek için bütün imkanlarını kullanarak (teftiş birimini harekete geçirmek suretiyle tanık dinlemek, sosyal çevre araştırması yaptırmak, Emniyet Genel Müdürlüğü birimlerince ve diğer kamu kurumlarınca yapılan tespitler ile tanık ifadelerinde yer verilen hususları değerlendirmek vb.) elde ettiği lehe ya da aleyhe delilleri sunması gerekir.
    Davalı idare tarafından dosyaya sunulan davacıya ilişkin bilgi ve belgeler aşağıda irdelenmiştir:

    a)Davacı hakkındaki tanık beyanları ve davacının kendi beyanı:
    a-1) Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren M.F.C.'nin beyanı yönünden;
    Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.F.C.'nin, HSK Müfettişliğince düzenlenen 28/04/2017 tarihli tanık ifade tutanağında şu ifadelere yer verilmiştir: "Ben halen … Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapmaktayım. Öncesinde 2011-2016 yılları arasında … Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptım. HSYK Genel Kurulunca Fetö irtibatı gerekçesiyle meslekten çıkarılan … 2014-2016 yılları arasında … Adliyesinde birlikte görev yapmamız nedeniyle tanırım. Kendisiyle yaklaşık 2 yıl birlikte görev yaptık. Ayrıca 2011 yılında … Adliyesinden, … Adliyesine tayin olduğumda, … Bitlis Adliyesine tayin olmuştu. Bitlis Adliyesinden ayrılırken, kendisiyle ilk kez orada görüşmüştük. … 2010-2014 yılları arasında HSYK üyeliği görevinde bulunmuş, daha sonra Fetö irtibatı nedeniyle HSYK tarafından meslekten ihraç edilen H.S. … Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken, babasının Adliye Lojmanlarında bekçi olduğunu, bu nedenle H.S. ile tanışıklıklarını, kardeşlerinden birinin infaz koruma memuru, diğerinin zabıt katibi olmasında H.S.'in katkısı olduğunu kendisinden bizzat duydum. 2014 yılı HSYK seçim süreci başladığında, ben … YBP adaylarına destek olmasını istediğimde, kendisi YBP adaylarını destekleyeceğini beyan etmişti. Ancak YBP lehine ... ilçesinde o tarihte … Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı olan A.G. ve CTE Daire Başkanının katıldığı bir akşam yemeği organize edilmişti. Bu yemeğe …. çağırdığımda, programı olduğunu söyleyerek mazeret ileri sürdü ve bu yemeğe katılmadı. Ben bu yemekte bulunduğum esnada … beni aradı ve bağımsız görünümlü paralel yapı adaylarından olup,- daha sonra Fetö irtibatı nedeniyle HSYK tarafından meslekten ihraç edilen İ.B.'in bir gün sonra … Adliyesine geleceğini söyledi. Ben kendisine "Adliyeye gelmesin, benim odama da gelirse kovarım" dedim ve seni niye arıyor diye de sordum. Bunun üzerine İ.B.'in neden kendisini aradığını bilmediğini söyledi. Ertesi gün İ.B.'i … Adliyesinde görmedim. …. kendisini karşılayıp karşılamadığı, ağırlayıp ağırlamadığını bilmiyorum. Bu tarihten 10-15 gün sonra YBP … üye adayları M.Y. ve A.Ç. ... Adliyesine geldiler ve adliyede lokalde bir toplantı yaptık. Orada … kendilerine yönelik olumsuz bir tavrı olmadı. Aynı gün akşam M.Y. ve A.Ç.'nin de katılımıyla .. ilinde YBP lehine bir akşam yemeği organize edilmişti. Ben … bu yemeğe davet ettim ve katılması yönünde ısrarcı oldum ancak kendisi bana, çok sosyal biri olmadığını, bu tür organizasyonlara katılmaktan hoşlanmadığını söyledi. YBP lehine bir organizasyon olduğu için katılmayacağı yönünde bir söylemde bulunmadı. Ayrıca o dönem … Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı olup sonrasında Fetö irtibatı nedeniyle HSYK tarafından meslekten ihraç edilen İ.D., Adalet Org isimli internet sitesinde 18/09/2014 tarih ve saat 10:13 itibariyle yayınladığı "… İLE HAKKARİ'DE BİR ANI..başlıklı bir yazı paylaşmıştı. Bu yazıya, paylaşımdan hemen sonrasında saat 10:19 itibariyle … gül göndermişti. Bu yazı içeriğinde kendisinden övücü ifadelerle bahsedilen M.K., 2014 yılı HSYK seçimlerinde bağımsız görünümlü paralel yapı adayıydı. Bu yazının halen Adalet Org sitesinde mevcut olduğunu dün baktığımda da gördüm. 2014 yılı HSYK seçim günü … oyunu kullanmaya İ.D. ile birlikte … Adliyesine gelmişti. Bunu da bizzat gördüm. Bu konuda söyleyeceklerim bundan ibarettir..."
    Aynı tanığın davacının yargılandığı …. Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında yer alan Mahkemenin talimatıyla alınan ifadesinde; "...ben 2014 yılı HSK seçimlerinde kendisine yargıda birlik platformunu adaylarına oy vermesi konusunda istekte bulundum, kendisi YBD adaylarını destekleyeceğini beyan etmişti, buna rağmen YBD'nin … ve … gerçekleştirdiği hiçbir organizasyona katılmadı, Adalet Bakanlığı'ndan gelen üst düzey görevliler adliyemizi ziyaret ettiklerinde şahıslarla görüştü, herhangi bir olumsuz harekette bulunmadı ancak aynı gün akşam düzenlenen YBD yemeğine katılmadı... "...... Savcısı İ.D. "M.K. BAŞSAVCIM İLE BİR ANI..." bir yazı paylaşmıştı, bu yazı da paralel yapıya mensup olduğu aşikar olan M.K.'nın çok başarılı ve yardımsever bir kişiliğe sahip olduğunu, bu şahsın çok vefalı olduğunu, Hakkari de birlikte çalışıp kendisine çok iyilikler yaptığını ifade etmiş ve adeta paralel yapıya mensup bir şahsın aleni propagandasını yapmıştı. Bu yazı yayınlandıktan 6 dk sonra … bu yazının altına gül koymuştu. Bunu ben şuan hatırlayamadığım bir arkadaşımdan öğrenip adalet.org sitesinde gördüm ve hatta HSK müfettişine konu ile ilgili tanık olarak ifade vereceğim zaman da adalet.org sitesine girip kontrol ettiğimde halen bu yazının var olduğunu görmüştüm..."
    … tarafından dava dosyasına sunulan yargı mensubu olarak görev yapan M.F.C. isimli şahsın yukarıda yer verilen beyanlarının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
    Davacı tarafından ise, savcılık aşamasında verdiği ifadesinde de belirttiği üzere bu tanık ile arasında husumet bulunduğu, bu husumetin nedeninin tanığın başsavcılık görevi sırasında dosyaları adil şekilde dağıtmadığı yönündeki görgüsü ve tanığın iş yaşantısındaki davranışları olduğu, tanığın şahsının H.S. ile tanışıklığına bir anlam yüklemeye çalıştığını, babasının ... Adliye lojmanlarında emniyet bekçiliği yaptığı, bu görevi sırasında ...'te görev yapmış birçok hakim ve savcıyı tanıdığı, bunlardan birinin de H.S. olduğu, şahsının da ...'te görev yapmış hakim ve savcıları tanımasının bu vesile ile olduğu, FETÖ/PDY ile ilişkilendirilecek bir tanıma durumu olmadığı, H.S.'in kardeşlerinin işe girmesi ile de ilgisinin bulunmadığı, tanığın H.S.'i tanıdığı yönündeki beyanını başka bir intiba yaratmak için kullandığı, YBP yemeklerine katılmama sebebinin de bizzat tanık olduğu, İ.B.'in şahsını aradığı hususunun doğru olduğu, İ.B.'i ... iline yapmış oldukları çalışma ziyaretinde tanıdığını, burada birbirlerine telefon numaralarını verdikleri, bu kişi ile o tarihten kendisini aradığı tarihe kadar hiçbir bağlantısının bulunmadığı, İ.B.'in kendisini bir başka hakime ulaşamadığı için aradığını beyan ettiği, neden kendisini aradığını yada nasıl hatırladığını bilmediği, bu aramayı tanık M.F.C.'e bildirdiğini, bu aramadan bir gün sonra da İ.B.'in arayıp da ulaşamadığı bayan hakimin odasına çağrıldığını ve bir adet çay içtiğini, yanında M.F.C. dışında tüm hakim ve savcıların bulunduğu, tanığın da bunu bildiği halde bu ayrıntıları gizlediği, bu durumun bile tanığın husumeti nedeniyle ifade verdiğini gösterdiği, kullandığı oyları savcılık aşamasında verdiği ifadede belirttiği, İ.B.' e oy vermediği, İ.D. tarafından adalet.org sitesinde M.K. ile ilgili yazıya gül gönderdiğinin doğru olduğu, İ.D. ile ... Adliyesi'ne atandıktan sonra tanıştıklarını, bu kişinin FETÖ/PDY ile ilgili hiçbir davranışına şahit olmadığı, paylaştığı yazının M.K.'nın İ.D. hastanede iken ona refakat ettiğine ilişkin olduğu, M.K.'nın bu davranışını takdir ettiği için o gülü gönderdiği, üstelik o yazıya olumlu yorum yapan ve gül gönderen görevine devam eden hakim ve savcılar bulunduğu, İ.D. İle beraber oy kullanmaya gitmelerinin sebebinin de tek araçla gitme amacıyla olduğu, bunun nasıl irtibatlandırıldığını anlayamadığı ileri sürülmektedir.
    Yukarıda yer verilen tanık M.F.C.'nin ifade tutanağı incelendiğinde; davacının YBP organizasyonlarına katılmadığını, davacı ile aynı Adliyede görev yapan İ.D.'nin adalet.org sitesinde paylaştığı yazıya davacının gül simgesi gönderdiğini, davacının örgütün sözde bağımsız adaylardan H.S.'i tanıdığını, yine örgütün sözde bağımsız adaylardan İ.B.'in … Adliyesi ziyareti öncesi davacıyı aradığını beyan ettiği görülmüştür.
    Tanık beyanları ve davacının bu tanık beyanına ilişkin cevaplarının birlikte değerlendirilmesinden; tanığın davacının iddia olunan bu eylemlerinin örgütsel faaliyetler kapsamında olduğuna dair bir tespit içermediği gibi, davalı idare tarafından da davacının tanığın beyanlarına yönelik yukarıda yer verilen karşı beyanlarının aksini ortaya koyacak bilgi veya belgenin dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır.
    Netice itibarıyla, tanık M.F.C.'nin beyanı, başka delillerle desteklenmediğinden davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmemiştir.

    a.2.) Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren B.İ.'nin beyanı yönünden;
    Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan B.İ.'nin, HSK Müfettişliğince düzenlenen 03/04/2017 tarihli tanık ifade tutanağında şu ifadelere yer verilmiştir: "...Fetö irtibatı nedeniyle HSYK tarafından meslekten ihraç edilen … 2002-2006 yılları arasında … Üniversitesi Hukuk Fakültesinde aynı sınıfta okumamız nedeniyle tanırım. Kendisi ile arada Selimiye’ye gider okey oynardık. O da at yarışı oynardı. Üniversiteden aynı gün mezun olduk. Beraber geçici mezuniyet belgemizi aldık. Kadıköye giderken hakim savcılık sınavlarına hazırlanmak için sahaflardan kitap aldık. O ...’e, ben de Bingöl’e gittik. Üniversite döneminde … bir dönem şu an Tarsus Hakimi olan F.T.’in ailesi ile beraber kaldığı evinde kaldığını, akabinde yine F.T.’in ailesine ait fırında işçilerle beraber bir dönem kaldığını öğrenmiştim. Yine bir dönemde serbest çalışan, açık kimlik bilgilerini bilmediğim Y. isimli ...li bir hemşerisinin yanında kaldığını biliyorum. Kaldığı yere hiç gitmedim. Ancak üniversitede gariban bir yapısı vardı. Benimle, F.T. ile ve şu an İstanbul’da avukatlık stajı yaptığını bildiğim A.C. ile takılırdı. Başka kişilerle takıldığını görmedim. Hayatında hep sınırlı sayıda arkadaşı olmuştur. Yapısı ona müsaittir. Biz hakim savcılık sınavını 2007 yılında kazandıktan sonra Adalet Akademisinde iki dönem aynı odada kaldık. ….
    orada namazını kılar, bol bol kitap okurdu. Okuduğu kitaplar tarih, bilim, felsefe gibi ağır ve eski kitaplardı. O dönemde Fetö ile bağlantısı olabilecek hiçbir davranışına şahit olmadım. Akabinde beraber kura çektik. … atandı. Ben Sinop Erfelek’e atandım. 3 yıla yakın orada çalıştım. 2011 yılında yaz kararnamesi ile …. Bitlis Adliyesine atandık. Bu haberi bana kararname çıktıktan sonra … verdi. Çok şaşırmıştık. 3 yıl Bitlis Adliyesinde beraber çalıştık. Yaklaşık 2 yıl aynı odayı paylaştık. Orda da vakit namazlarını adliyede kılar, Cuma namazlarına giderdi. Yakın bir dostluğumuz oldu. Aynı binada farklı dairelerde oturduk. O süreç içerisinde de Fetö ile bağlantısı olabileceğini düşündüren herhangi bir davranışına şahit olmadım. Aksine 17 Aralık süreci sonrasında o dönemin tabiriyle cemaatin zararlı bir yapı olduğunu, Türkçe Olimpiyatlarının bir oyun olduğunu söylerdi. Genel olarak Kadiriler, Nakşibendiler ve diğer cemaatler üzerine yorum yapar, bol bol kitap okurdu. 2014 yazında ben Menemen Adliyesine, …. Adliyesine tayin oldu. 2014 yılı HSYK seçimi öncesinde … birkaç kez aradım ve YBP adaylarına destek olmasını söyledim. Hatta … YBP’yi destekleyeceğinden emindim. Sadece hatırlatma ve kimsenin etkisinde kalmaması için ara ara kendisini aradım. …. bana YBP’ye destek olacağını söylemişti. Bir keresinde tekrar konuştuğumuzda ...’da çalışan Cumhuriyet Savcısı İ. diye birinin M.K.'yı çok övdüğünü, bu kişinin meslektaşlarına çok iyi davrandığını söylemişti. Ben de bunun bir oyun olduğunu, Van Cumhuriyet Başsavcısı iken M.K. ile bir keresinde Bitlis Adliyesi ziyaretinde karşılaştığımızda yüzümüze bakmadığını söyledim. Bu şahsa kesinlikle itibar etmemesi gerektiğini söyledim. O da bana tamam dedi. O süreçte yakinen tanıdığım … Cumhuriyet Savcısı M.F.C. ile görüştük. M.F.C. bana …, Cumhuriyet Savcısı İ.’e yakın olduğunu söylemişti. Ben M.F.C.’e … Fetöcü olmadığını, ters bir kişiliğe sahip olduğunu, ona sahip çıkması gerektiğini söyledim. M.F.C. ile daha sonra görüştüğümüzde … YBP’nin faaliyetlerine icabet etmediğini söyledi. Kendi içine kapalı bir kişilik olduğu için … açısından bunun normal olduğunu düşündüm çünkü … kalabalıklara girmeyi seven bir insan değildi. Böyle birkaç kez … ı aradım. Kendisi her seferinde bana YBP’yi destekleyeceğini söyledi. HSYK seçimlerinin yapıldığı 12 Ekim günü akşam … beni aradı ve “B. sana hiç yalan söylemedim. Ben sadece 4 oy kullandım. Gerisini boş bıraktım” dedi. Ben de kendisine kızdım. Diğer oyları neden vermediğini söyledim. O da her bir arkadaşın hatırına 1 tane oy verdim dedi. … kızdığımdan kullandığı oyları kime verdiğini sormadım. Ondan sonra 15 Temmuz sonrasına kadar bir iki kez hal hatır sormak için görüştük. Çok sık görüşmelerimiz olmazdı zaten. Sonra açığa alınıp ihraç olduğunu öğrendim. … babasının … Adliye Lojmanlarında bekçilik yaptığını, Fetö irtibatı nedeniyle HSYK tarafından meslekten ihraç edilen H.S.’in … Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı yaptığını, oradan … babası ile tanışıklıkları olduğunu, … kendi beyanına göre mesleğe girişinde H.S.'in yardımcı olduğunu biliyorum. Tam olarak görgü ve bilgiye dayalı bir bilgim olmamakla birlikte, H.S. ve ... Adliyesinde birlikte çalıştığı Cumhuriyet Savcısı İ. isimli şahsın etkisiyle HSYK seçim sürecinde …’ı bağımsız görünümlü paralel yapı adaylarına yakın durmuş olabileceğini düşünüyorum..."
    Aynı tanığın davacının yargılandığı ... .... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında yer alan Mahkemece alınan ifadesinde; "Esasen ben sanıkla ilgili olarak buraya kadar anlattığım bilgiler de dahil olmak üzere hatırladığım her şeyi .. tarihinde teftiş kuruluna anlatmıştım. Bu ifadelerim de doğrudur, aynen tekrar ederim. Tanıştığımız günden bu yana ben sanığın söz ve fiil olarak fetullah cemaati üyesi olduğu itibarı uyandıracak hiçbir davranışına tanık olmadım. Olsaydı mutlaka sezerdim ve dostluğumu da sürdürmezdim"
    Davalı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından dava dosyasına sunulan yargı mensubu olarak görev yapan B.İ. isimli şahsın yukarıda yer verilen beyanlarının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
    Davacı tarafından ise, tanık B.İ.'nin şahsının yargılandığı .... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında yer alan ifadesinde FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgisinin bulunmadığını açıkça beyan ettiği, dosya içeriğindeki dilekçelerinde isimleri belirtilmiş halen görevde on kişiden sadece bu tanığın dinlendiği, diğerleri dinlenseydi bu kişilerin de şahsı hakkında benzer ifadelerde bulunacağını düşündüğü ileri sürülmektedir.
    Yukarıda yer verilen tanık B.İ.'nin ifade tutanağı incelendiğinde; davacının FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne üye olduğuna dair bir davranışına şahit olmadığını beyan ettiği, beyanında davacıyı FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirecek herhangi bir ifadeye yer verilmediği görülmüştür.
    Netice itibarıyla, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olmadığı yönündeki iddiasını doğrular nitelikte olan B.İ. isimli tanığın beyanı, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmemiştir.

    a.3.) Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren S.A.'nın beyanı yönünden;
    Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan S.A.'un, HSK Müfettişliğince düzenlenen … tarihli tanık ifade tutanağında şu ifadelere yer verilmiştir: "...HSYK Genel Kurulunca FETÖ irtibatı gerekçesiyle meslekten çıkarılmasına karar verilen ….’ı hatırladığım kadarıyla ...016 yılı Nisan ayı sonu, Mayıs ayı başları gibi …
    Adliyesine müfettiş M.Y. ile birlikte denetim için gittiğimizde kendisinin de orada Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptığı için gördüm. Müfettiş M.Y. ile birlikte … denetimini yapmıştık. Denetim esnasında ... Adliyesinde M.Y. ile aynı odada bulunduk. … Adliyesine denetime gittiğimiz ilk gün, … Adliyesinin kıdemli Cumhuriyet Savcısı olan M.F.C. ile diğer hakim ve savcılar aynı anda odamıza hoş geldin ziyaretinde bulundular. Daha sonraki günlerde, M.F.C. kıdemli Cumhuriyet Savcısı olduğu için bizim odamıza müteaddit kez, bir isteğimiz, ihtiyacımız olup olmadığını sormak için geldi. Bu gelişlerinden birinde, Müfettiş M.Y. ve ben çalıştığımız esnada, M.Y. ve benimle konuştuğu sırada, … o tarihte paralel yapı olarak anılan FETÖ ile ilgisi olduğu yönünde cümleler kurdu. M.F.C.’ün anlatımının da etkisiyle Müfettiş M.Y. ve bende … paralel yapı ile ilgisi olduğu yönünde intiba uyanmıştı. Ayrıca basından … 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra evinde yapılan aramada, hatırladığım kadarıyla, hükümet ile cemaat arasındaki savaşı cemaatin kazanacağı şeklinde cümlenin de olduğu not kağıdının bulunduğunu okumuştum. Hatta bu hususu basından okuduğum sırada Müfettiş M.Y.da yanımda idi."
    Aynı tanığın davacının yargılandığı …. Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…., K:…. sayılı kararında yer alan Mahkemece alınan ifadesinde; " Kıdemli … Savcısı olan M.F.C. isteğimizin ve ihtiyacımızın olup olmadığını sordu. Bu gelişlerinden bir tanesinde konu bu olmadığı ve icap etmediği halde ve bizlerin yetki ve görevi cümlesinde bulunmadığı halde genel olarak (… ın paralel yapı ile ilgisi olabilir) dedi Ben ve meslektaşım hangi gerekçeyle bu ihtimalden söz ettiğini sormadık. Bunu görev ve yetkimiz cümlesinde olmadığını ısrarla belirtiyorum. ...M.F.C. ün beyanından biz de …' ın örgütle bağlantılı ya da ilişiği olabileceğine ilişkin herhangi bir intiba edinmedik ve … ın davranış şeklinde herhangi bir değişiklik olmadı. Hatırladığım kadarıyla böyle bir şeyle karşılaşmadık.."
    Davalı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından dava dosyasına sunulan yargı mensubu olarak görev yapan S.A. isimli şahsın yukarıda yer verilen beyanlarının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
    Davacı tarafından ise, tanık S.A.'nın beyanında şahsı hakkında FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı olduğu yönünde ifadede bulunan M.F.C.'nin kendisine hiç soru yöneltilmemesine rağmen teklifsiz şekilde yanlarına geldiği ve şahsının paralel yapı ile bağlantılı olduğuna dair cümleler kurduğunu ve bu konuşmadan şahsının bu yapı ile bağlantılı olduğuna ilişkin intiba oluştuğunu belirttiği, ancak tanığın diğer tanık M.F.C.'nin ne dediğini beyan etmediği, olay tarihinde müfettiş olan tanığın bu konuda araştırma yapmadığı, kendisine M.F.C. tarafından söylenen sözlerin bu kişi ile şahsı arasındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanabileceği ihtimalini değerlendirmediği ileri sürülmektedir.
    Yukarıda yer verilen tanık S.A.'nın ifade tutanağı incelendiğinde; tanığın davacının kendi görgüsü ve bilgisi dahilinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne üye olduğuna dair bir davranışına şahit olmadığını beyan ettiği görülmüştür.
    Netice itibarıyla, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakına yönelik somut herhangi bir bilgiye sahip olmadığı anlaşılan tanık S.A.'nın beyanı, başka delillerle de desteklenmediğinden davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmemiştir.


    a.4) Davacının kendi beyanı yönünden;
    Davacı hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen … tarihli şüpheli sorgulama tutanağında şu ifadelere yer verilmiştir: "..."Orta Okulu ... merkezde bulunan Şehit Hayrettin Şişman İlköğretim Okulu, Lise ... Lisesinden 2001 yılında mezun oldum, 2001 - 2002 yıllarında ...te bulunan Vefa Dershanesine gittim. 2002 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. 2006 yılında da mezun oldum. 2001-2002 yıllarında ...te bulunan Vefa Dershanesine gittim. Çocuğum 2.5 yaşındadır. Her hangi bir okula gitmemektedir. Eşim sınıf öğretmenidir. ... Eğitim Fakültesinden 2005 yılında mezun oldu. Dershaneye hiç gitmediler. Yurtlarda kalmadılar. Eşim ile ben sınıf arkadaşıyız, sınıftan kendimiz tanışıyoruz. Aynı zamanda uzaktan akrabayız. Ablası benim amcamın oğlu ile evlidir. Aileler de birbirini tanıyor. O şekilde tanıştık. 2001 yılında ...'te başka bir dershane bulunmadığı için ayrıca iyi eğitimi olduğu için Vefa Dershanesine gittim. Bu dershanenin ismi sonradan Fen Dershanesine dönüştü. Başka bir yurda gitmedim. Üniversite hayatım boyunca hiç evlerine gitmedim... . HSYK seçimlerinde seçim sonuçlarının belirlenmesi ve ön sayımı sırasında, sandık mahallinde oy verme dışında bulunmadım. Oyumu ... merkezde kullandım. Şu hususu belirtmek isterim 2014 yılında ...'ya geldiğimizde kıdemli savcı M.F.C. Yargıda birlik platformunun aktif üyesi olarak çalışmakta idi. Bize yönelik hiç bir nezaket davranışında bulunmadı. Ayrıca Gökçeada'da 2008¬2010 yılları arasında görev yaptığım esnada şuan HSYK Müfettişi olan M.Ç. ile birlikte görev yaptık. Yine Bitlis'te şuan Rize Pazar Başsavcısı B.İ. ile aynı odada 3 yıl görev yaptık. Orada görev yaptığımız sırada orada görev yapan Başsavcı M.E. ve onun yakınında bulunan ve bir önceki açığa alınanlar arasında bulunan S.Ü., VD. tarafından dışlandık. Ben açığa alınma sebebini … Savcısı M.F.C.'ün organizasyonlarına katılmamız, onunla birlikte hareket etmememize bağlıyorum. Fakat bizim M.F.C. ile hareket etmememiz kişiseldi. Ayrıca HSYK seçimlerinde 11 oy kullanmadım. 4 veya 5 oy kullandım. Bunların üçü M.K., İ.Ç. ve O.G. 4. ismi ise tam hatırlamamak ile birlikte Ö.T. olabileceğini sanıyorum. Ben oy pusulalarının mümkünse çıkartılmasını ve oy pusulamın bulunmasını istiyorum. Müşahitlik yapmadım. Kamera çekimi yapmadım. Seçim çalışması sırasında herhangi bir adaya eşlik etmedim. Herhangi bir şahsı arayıp da oy talep etmedim..."
    Davalı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından dava dosyasına sunulan davacının yukarıda yer verilen beyanında, davacının FETÖ/PDY bağlantılı dershaneye gittiğine, ...014 HS(Y)K seçimlerinde FETÖ/PDY terör örgütünün sözde bağımsız adaylarından 3 (üç) tanesine oy verdiğine dair kendi beyanının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
    Davacı tarafından davalı idarenin şahsının FETÖ/PDY bağlantılı dershaneye gittiğinin tespitine yönelik olarak, bu bilgiyi savcılık aşamasında verdiği ifadede samimi olarak kendisinin belirttiği, 2001 yılında ... ilinde eğitim kadrosu tamam olan bir dershane olduğu, ayrıca o dönemde 16 yaşında olduğu ve ekonomik özgürlüğü bulunmadığı, bu dershanenin eğitim imkanlarından maddi karşılığını ödeyerek yararlandığı, üniversiteyi kazandığında bu yapının ısrarlarına rağmen bu örgüte ait evlerde ve yurtlarda kalmadığı, dershanelerine gitmesinin yapı ile bağlantı kabul edilmesinin bu ülkede birçok kişiyi zan altında bırakacağı, davalı idarenin 2014 HS(Y)K seçimlerinde kullandığı üç oy nedeniyle yapıyla bağlantılı olduğu iddiasına yönelik olarak ise, 2014 seçimlerinde 2010 seçimlerinden farklı olarak blok oy kullanmadığı, blok oy kullanmanın hakim ve savcılar arasında kamplaşmaya neden olacağını düşündüğünden böyle bir yol izlediğini, adayları tanıyarak oy kullanmaya çalıştığını, YBP adaylarının tanıtımını yapanlardan hiçbirinin şahsını bir aday için iknaya uğraşmadığını, oy verdiği her aday için açıklamasının bulunduğu, aynı yerde görev yaptığı İ.D.'in sadece M.K. için oy istediğini, oy verdiği kişilerin örgütle bağlantısını bilmediği beyanında bulunulmuştur.
    Yukarıda yer verilen davacının ifade tutanağı incelendiğinde davacının, eğitim saiki dışında örgütsel motivasyonla anılan dershaneye gittiğine ve 2014 HS(Y)K seçimlerinde oy kullanma şeklinin örgütsel saikle olduğuna ya da örgütün "sözde" bağımsız adayları lehine seçim çalışması yaptığına ilişkin bir beyanının bulunmadığı gibi davalı idarece bu yönde dosyaya sunulmuş bir tespitin de olmadığı görülmüştür.
    Netice itibarıyla, davacının bu beyanı FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmemiştir.

    b) Davacı Hakkında Düzenlenen 13/02/2018 tarih ve Sayılı İddianame İçeriğinde Yer Alan Davacının Evinde Yapılan Aramada Ele Geçirilen Ajandada Yer Alan Beyanlar: :
    Davacı hakkında düzenlenen 13/02/2018 tarih ve sayılı iddianamede; "...Şüphelinin ... Sulh Ceza Hakimliğinin … tarih ve … Değişik iş sayılı kararı ile "... … Sok, No:… …/…" adresinde yapılan aramada ele geçirilen şüpheli tarafından el yazısıyla yazılan kahverengi renkli ajanda içerisinde 16 Ocak 2014 tarihli "AKP cemaat gerilimi" başlıklı yazıda; "kimin kazanacağı sorulacak ilk soru ve ne zaman kazanacağı ikinci önemli soru, ilk sorunun cevabı kesinlikle cemaat olacak nedenlerinden ilki AKP 'den daha sıkı, aynı amaca hizmet eden daha kararlı tam anlamıyla bir örgüt olmaları. İkincisi, cemaatlerin mahiyetinden kaynaklı güç. Nakşibendi ve Kadiriler uzun yıllardır bu bölgedeler ve değişen devlet ve güç dengelerinden çok az etkilendiler. Üçüncüsü cemaatin deneyimli, sabırlı ve planlı olması, cemaat askeri vesayet ile ilgili ilk hamlesini … ile yaptı tepkiler ölçülüp değerlendirmeler yapılıp sonraki yıllar sonra yapılabilir. Bu ikinci sonunda cevabı uzun yıllar sürecek, bu savaş belki soğuyacak ama bitmeyecek. Bu süre dört beş yıl sürebilir ama kazanan cemaat olacak ve bu savaş çok acı bir sonla bitecek. Bence yaşarsa Başbakan , ölürse Bilal'in cezaevine girmesi ile sonuçlanacak. Bunu istemek ve kabullenmek zor cemaat samimi değil ve hedefi karanlık, asıl soru, cemaatin nasıl tasfiye edileceği, ondan sonra belki aydınlanma çağı ülkemiz için yaşanabilir.." şeklinde ifadelerin olduğu,
    25/01/2015 tarihli "Ülkenin 50 yıl sonraki hali nasıl olur. Sırası ile gidersek" başlıklı yazıda; evvela AKP iktidarının yıkılışı mevzu ... kalıcı olamayacaklar, neden ... bir yapılanma yok. Tek kişinin hayatta kalmasına bağlı o ölünce dağılacaklar. Sonra merkez sağdakiler bir bölüm eski faziletçiler bir bölüm olacak. Ülke koalisyonlardan korkuyor bir tarafı seçecek bence bu eski faziletçi ekip olacak Abdullah GÜL'e güveniyorum. îlkinden daha iyi bir oluşum kurabilir solculardan ümit yok adam yetişmiyor o cenahtan. Ülke bir seviyeye geldi bu seviye iktidarı iyi olmaya zorlayacaktır yeni iktidarın eskisinden daha iyi olacağını düşünüyorum. Kürt sorunu aynen kalır Abdullah ÖCALAN ölür onu ulusal lider ilan eder bizim Atatürk'ün yaptığını yapar ne var ... belki biraz daha marjinalleşilir. Ordudan ... (okunamıyor). Bu iktidarında dört dönem kesin ülkeyi yöneteceğini düşünüyorum..." şeklinde ifadelerin olduğu,
    17 Aralık 2015 tarihli yazıda ; " bu gün yolsuzluk operasyonunun yıl dönümü operasyonu yapanlar kaçtı yolsuzluğu yapanlar tam gaz çalmaya devam eder durumdalar. Eski ile tek fark sömürüldüğümüzün farkında olmadığımız bu iktidarın sonunu yakın görüyorum. Hayırlısı..." şeklinde ifadelerin olduğu görülmüştür..." tespitlerine yer verilmiştir.
    Davalı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından davacının evinde yapılan aramada ele geçirilen ajandada yukarıda yer verilen yazıların, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
    Davacı tarafından evinde yapılan aramada bulunan ajandada yer alan yazılar ile ilgili olarak, bu yazıların dikkatli incelendiğinde şahsının FETÖ/PDY terör örgütü ile bir ilgisinin bulunmadığını gösterdiği, biraz rahat şekilde kaleme alınmaları nedeniyle basit muhalefet olarak görülebilecek bazı hususlar içerdiği, ancak yazı içeriklerinin FETÖ/PDY terör örgütü aleyhine olduğu, yapı itibari ile bağımsız ve tarafsız düşünen biri olduğunu, mesleğini de bu şekilde icra ettiği beyan edilmiştir.
    Yukarıda yer verilen yazıların içeriği incelendiğinde bu yazıların, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirecek nitelikte olmadığı, aksine bu örgütün niyetinin belirsiz ve karanlık olduğuna, bu nedenlerle bu örgüte güvenilemeyeceğine ve örgütün Devlet kadrolarına yerleşen üyelerinin nasıl tasfiye edileceği yönünde endişelerine ilişkin olduğu görülmüştür.
    Netice itibarıyla, davacının evinde yapılan aramada ele geçirilen ajandada yer alan yazılar, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmemiştir.


    c) Davacıyla İlgili Soruşturma Bilgisi
    Dairemizce, davacı hakkında FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen başkaca soruşturma bulunup bulunmadığı yönünde yapılan ara kararına davalı idare tarafından verilen 25/01/2022 tarihli cevapta davacı hakkında … esas sayılı (… Dairesinin … sayılı) disiplin dosyasının dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu disiplin soruşturması kapsamında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından, söz konusu soruşturma davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmamıştır.

    d) Davacı Hakkındaki Sosyal Çevre Bilgileri
    Davalı idare tarafından, davacı hakkındaki "sosyal çevre bilgilerinin" davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
    Davalı idarece dava konusu işlemlerin dayanaklarından birisi olarak olarak davacı hakkındaki sosyal çevre bilgilerinin gösterildiği anlaşıldığından, Dairemizin 23/11/2021 tarihli ara kararı ile davalı idareye davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu sorulmuş, davalı idarece söz konusu ara kararına verilen 25/01/2022 tarihli cevapta davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin, gerek davacının görev yaptığı mahalden gerekse diğer kurumlardan intikal eden ve işlem tesisinde Kurul kanaatinin oluşmasına destek olan her türlü veri ve bilgiler olduğu belirtildiği görülmekle birlikte, anılan veri ve bilgilerin davalı idarece dava dosyasına somut bir şekilde sunulmadığı anlaşılmıştır.
    Netice itibarıyla, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.


    6) Sonuç olarak
    Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece bakılmakta olan dosyada davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairemizin 23/11/2021 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşılmıştır.
    Bu nedenle, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu kararlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    Öte yandan; davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi halinde yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.

    D) KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …. tarih ve … sayılı kararının İPTALİNE,
    2. … Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının İPTALİNE,
    3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
    4. Posta gideri avansından varsa artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
    5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
    6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 08/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi