Esas No: 2021/6586
Karar No: 2022/1059
Karar Tarihi: 25.01.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/6586 Esas 2022/1059 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/6586 E. , 2022/1059 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, (kapatılan) 21. Hukuk Dairesince verilen bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan ..., ... ve ... Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı Kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 ..., 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HMK'nun 294/3. maddesi gereğince hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Anılan Kanun'un 297/2. maddesine göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Başka bir anlatımla, yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, HMK.nun 298/2. maddesi uyarınca tefhim edilen hüküm özetine (kısa karara) uygun olması gerekmektedir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Aksi halde - kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması durumunda - yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine aykırı bir durum yaratılmış, kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10/04/1992 tarih ve 1991/7 E., 1992/4 K. sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir. Mezkur İçtihadı Birleştirme Kararında; çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut olayda Mahkemece verilen 09.06.2016 tarihli hükmün gerekçeli kararında davalı ... hakkında davanın reddine karar verildiği, kararın bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine (kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 26.06.2018 tarih ve 2016/19988 E.- 2018/5697 K. sayılı ilamıyla “kısa kararda ''Davalı ...'e karşı açılan davanın reddine'' karar verilmemişken; gerekçeli kararda ''Davalı ...'e karşı açılan davanın reddine'' karar verilmesinin çelişki yarattığına işaretle” kararın bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan mahkemece verilen 24.01.2019 tarihli kararda ise hüküm çelişkisi giderilip kısa ve gerekçeli kararlarda davalı ... hakkında ret kararı verilmişken, davacı çocuk ...’ın manevi tazminat istemi 20.000 TL iken bu davacı yönünden 25.000 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 10.03.2020 tarih ve 2020/126 E- 2020/1609 K sayılı ilamıyla “Mahkemece taleple bağlı olarak karar verilmesi gerektiği HMK ’nun 26. maddesinin emredici kuralıdır. Hal böyle olunca somut olayda davacı davacı çocuk lehine 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmek suretiyle talebin aşılması isabetsiz olmuştur.” Gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece, iş bu temyize konu 13.11.2020 tarihli kararda, davacıların daha önce davalı ... hakkındaki ret kararlarını temyiz etmemiş olmaları nedeniyle bu davalı hakkındaki ret kararı yönünden davacılar aleyhlerine olacak şekilde usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek gerek kısa kararda; gerekse de (kısa karara uyumlu olması hususunda yasal zorunluluk bulunan) gerekçeli kararda bu davalı yönünden husumetten ret kararı verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde kısa kararda davalı ...’i de kapsayacak şekilde tazminatların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi, öte yandan bu kısa kararla çelişir mahiyette gerekçeli kararda da davacı çocuk manevi tazminatından ve yargılama giderlerinden davalı ...’in sorumlu olmadığının belirtilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2-28.07.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanunun 27.maddesi gereğince 6100 sayılı HMK’ya eklenen 305/A maddesi gereğince “Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.” düzenlemesi yer verilmiştir.
Mahkemece verilen 11.01.2021 tarihli ek kararda “Mahkememizce asıl davada davalı olarak yer alan ve aleyhine açılan davanın reddine karar verilen ,Yargıtay ilamında da bu yönde bozma bulunmayan davalı ... yönünden kısa kararda duruşma esnasındaki yoğunluk nedeniyle verilen hükmün yer almadığı anlaşılmış olup, kısa kararla gerekçeli kararın çelişmemesi için ve davacı vekilinin de talebi üzerine 6100 Sayılı HMK'nun madde 305/A maddesi uyarınca adı geçen davalı hakkında ek karar verilmesi, yoluna gidildiğine” dair gerekçe ile davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anılan kanuni düzenleme gereğince mahkemenin hükmün tamamlanmasına dair ek karar verebilmesi için taraflarda birisinin yargılamada ileri sürdüğü ve kararda tamamen veya kısmen karar verilmemiş bir talebin bulunması ön şart iken, somut olayda mahkemece bu şekilde değerlendirilmemiş bir talep olmadığı gibi, kısa karar ve gerekçeli kararın bir kısım fıkralarında davalı ...’i de içerisine alacak şekilde davalıların tazminattan sorumluluğuna karar verilmişken, hükmün tamamlanmasına dair 11.01.2021 tarihli ek kararla iş bu kararı ortadan kaldıracak mahiyette davalılardan ... hakkında ek karar ile ret karar verilmesi de açıkça usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3- Öte yandan davalı ... Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekilinin vekâletinin süreli olup süresinin 15.01.2020 tarihinde sona ermesine, bu tarihten sonra da yargılamaya devam edilmesine karşın, süresi biten vekâlete rağmen bu vekâletname ile görevlendirilmiş olan davalı vekili huzuruyla yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
O halde, dosya taraflarının yargılamaya devam edilen süreç boyunca kendilerini vekille temsil ettirmeleri halinde, kanunen geçerli vekâleti ibraz etmelerinin HMK 77.maddesi kapsamında yasal zorunluluk olduğu gözetilerek, iş bu davalı vekilinin geçerli vekaletnamesinin teminin sağlanması, aksi halde ise kanun maddesinde belirtilen prosedür işletilip, davalı asil haberdar edilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde süresi biten vekalete itibarla yargılamanın sonuçlandırılması da hatalı olmuştur.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yazılı biçimde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı ..., ... ve ... Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bozma sebeplerine göre bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harçlarının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine 25.01.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.