Esas No: 2021/9469
Karar No: 2022/1165
Karar Tarihi: 26.01.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/9469 Esas 2022/1165 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/9469 E. , 2022/1165 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: ... 19. İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, mahkemece verilen istinaf isteminin reddine dair karar verilmiş, davacı vekili istinaf yoluna başvurması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili; Sosyal Güvenlik Kurumu Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından müvekkilinin eski genel müdürü olduğu ...öğretim İşletmeleri A.Ş.’ye karşı 13475845/T.K. 150858 sayılı prim borcu olduğuna dair idari işlem tesis edildiğini, şirketin bu prim borcunu ödememesinden dolayı 5510 sayılı Kanunun 88. maddesine dayanılarak müvekkiline icra takibi başlatıldığını, bu icra takibi sonucunda Ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edildiğini, müvekkili tarafından 07.09.2016 tarihinde haksız ve hukuka aykırı biçimde hazırlanan toplamda 380.046,24TL prim borcuna konu edinen icra takibine itiraz ettiğini, bu itirazlara karşılık Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından 13475845 sayı nolu belgenin müvekkiline tebliğ edilerek İşlemin iptal edilmediğini, müvekkilinin eski yöneticisi olduğu şirketin amme borçlarından dolayı birinci sorumluluğun şirketin kendisine ait olduğunu, müvekkiline karşı icra takibi başlatılmasının 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesine ve ilgili mevzuata aykırılık teşkil ettiğini belirterek, haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili hakkında tanzim edilmiş prim alacakları işlemlerinin ve bu işleme ilişkin ödeme emrinin müvekkili açısından iptal edilerek İcra takibinin sonlandırılmasını,prim alacaklarının şirket mal varlığından tahsiline, aynca 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinin şirket yönetici ve temsilcilerini sorumlu tutan ilgili kısmının Anayasaya ve TTK.’ya aykırı olmasından dolayı mahkemece Anayasa Mahkemesi’nde iptalinin islenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili; davanın süresinde açılmadığını, davacı tarafa ödeme emrinin 01.09.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, dava tarihinin ise 14.10.2016 olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle süre yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dava konusu borçtan dolayı davacının 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesine göre sorumlu olduğunu, maddede süresinde ödenmeyen prim borçlarından dolayı “...şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu...” olduğunun net bir şekilde düzenlendiğini, kurumun bu madde kapsamında yaptığı işlemin usul ve yasalara, Yargıtay içtihatlarına uygun olduğunu, ödeme emrine konu alacağın vadesinin 2015/5 - 2016/1 arası dönem olduğunu, vade ve şirketin 667 sayılı KHK ile terkin edilme tarihi dikkate alındığında davacının herhangi bir haklı sebep olmaksızın bu güne kadar ödenmeyen şirket borçlarından sorumlu olduğunun açık olduğunu, kaldı ki davacının müteselsilen sorumlu olduğu borcun sebebi olan ... öğretim İşletmeleri A.Ş.’nİn 667 sayılı KHK ile re’sen terkin edildiğinden borcun bu şirketten tahsilinin mümkün bulunmadığını, aynca Kurumun 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesine göre başlattığı takiplerde yasada aranan “mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şartım yerine getirdiğini, kurumun bu tür alacaklarında öncelikle borçlu İşverenle ilgili işlemleri yaptıktan sonra işverenden tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine sorumlulara takibi yönelttiğini, aynca Kurumun söz konusu şirketin malvarlığına internet / takbis / mernis / polnet vesair sistemleri üzerinden ulaşabildiğini, bu araştırmalar yapıldıktan sonra malvarlığı olmaması halinde diğer sorumlulara takip yöneltildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, ‘Davanın reddine,’ karar vermiştir.
B-BAM KARARI
Davacının istinaf isteminin reddine dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili vekili temyiz dilekçesinde özetle; Davanın 2,5 yıldır tarafınca takip edildiğini, tebligatın davayı takip etmeyen Av....'a tebliğ edildiğini, Av....'ın Fetö kapsamında 2016 yılı Mart ayında gözaltına alındığını, 17 Ocak 2019 tarihine kadar tutuklu kaldığını, Av....'ın tebligat yapılan tarihte avukatlık yapmadığını, tebligatın muhtara bırakıldığını, komşuya haber verilmediğini, kapıya da ihbarname yapıştırılmadığını, taraflarınca durumun 30.05.2019 tarihinde Uyap üzerinden öğrenildiğini, tebligatın elektronik tebliğ ile yapılması gerektiğini, davacı hakkında ...Öğretim İşletmeleri A.Ş'nin prim borçları nedeniyle ödeme emri düzenlendiğini, ödeme emrinde 7 gün içinde İş Mahkemesine dava açılabileceği ihtarının bulunmadığını, Kurumun itirazının reddi kararından sonra davanın 7 günlük süresi içinde açıldığını, öncelikle şirkete başvurulması gerektiğini, şirket borcunun hazineye devredilen şirketin malvarlığından karşılanması gerektiğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
İncelemeye konu dava dosyasında, mahkemece, 28.11.2018 tarihli karar davacı vekil Av....'ın ofisine fiziki olarak 08.03.2019 tarihinde T.K 21.maddesi uyarınca tebliğ yapıldığı, 30.05.2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu, ancak mahkemece, 11/07/2019 tarihli karar ile, süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verildiği, bu ek karara karşı süresi içersinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu, bölge adliye mahkemesince ise ek kararın yerinde olduğu kanaatiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK'nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP'ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Bölge Adliye Ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî Ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 212. maddesi gereğince tebligat işlemlerinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacağı düzenlenmiştir.
11.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren "Elektronik tebligat" başlıklı 7/a maddesi ise;
“Tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilir.
Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunludur.
Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılır.
Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında, tebligat yapılan kişinin avukat olduğu nazara alındığında, ilamın tebliği tarihi itibariyle uygulanması gereken Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin birinci fıkrası, tebligatın elektronik yolla yapılmasını zorunlu kıldığı gözetilerek, bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından verilen istinaf başvurusunun süresinde yapılmadığından reddine dair ek kararın kaldırılarak istinaf başvurusunun gerekçelerini içeren dilekçenin incelenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesi hükmü bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/01/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.