9. Ceza Dairesi 2013/10814 E. , 2014/1597 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 9 - 2012/109327
Mahkemesi : Ankara 16. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 22.12.2011
Numarası : 2011/627 - 2011/930
Suç : Suç uydurma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 17.07.2011 yerine 14.07.2011 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir hata kabul edilmiştir.
Sanık savunması, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; K.. A..’ın.. plaka sayılı aracı satın almak istediği, parası yeterli gelmeyince aracın bedelini sanığın ödediği, kendi adına tescil ettirdiği ve K.. A..’ın kullanımına bıraktığı, ancak K.. A..’ın borcun tamamını ödemediği, suç tarihinde bahse konu aracın Bartın ilinde trafik ekipleri tarafından evrak eksikliği nedeniyle trafikten men edildiğini haricen öğrenen ve aracın çalındığına dair isim belirtmeden ihbarda bulunan sanığın kollukta alınan ilk ifadesinde araç içerisinde E.. S.., M. D.. ve B.. A.. isimli şahısların bulunduğunu öğrendiğini aracının bu kişiler tarafından çalındığını düşündüğünü beyan edip şikayetçi olduğu anlaşılmakla, sanığın eyleminin TCK’nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle suç uydurma suçundan beraat kararı verilmesi,Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, 13.02.2014 tarihinde bozmada oybirliğiyle suç vasfında ise oyçokluğuyla karar verildi..
KARŞI OY:
Sayın çoğunluk ile aramızdaki hukuki uyuşmazlık, sanığın eyleminin suç uydurma suçunu mu yoksa iftira suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir. Sanık, somut olayda aracı çalınmadığı halde çalındığına dair müracatta bulunmuş, aynı gün aracın başka bir ilde evrak eksikliği nedeniyle trafikten men edilerek otoparka çekildiğinin anlaşılması üzerine verdiği ifadede isimlerini karakolda öğrendiği kişiler tarafından çalınmış olabileceğini DÜŞÜNÜYORUM şeklinde beyanda bulunmuştur. Dairemizin çoğunluğu ise bu ifadeden hareketle, sanığın kastını gözönüne almadan adıgeçen kimselere hukuka aykırı fiil isnat edildiği düşüncesiyle, iftira suçunun oluştuğu sonucuna ulaşmışlardır.Sorunun çözümü için öncelikle suç uydurma ile iftira suçu arasındaki farklara değinmek gerekmektedir. İftira suçu yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak, işlenmediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilerek işlenebilir. O nedenle bu suç soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için işlendiğinden suçun failinde özel kastın bulunması zorunludur.Suç uydurmada ise fail, yetkili makamlara ihbar ve şikayette bulunarak işlenmediğini bildiği bir suçu işlenmiş gibi ihbar etmektedir. Bu suçta iftira suçunda olduğu gibi failde bir kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak maksadı olmadığı için, işlenmemiş suçun ihbarında belli bir isim belirtilmemektedir. O halde iftira ile suç uydurma arasında en önemli ayırıcı unsur belli bir kimseye isnatta bulunulup bulunulmamasıdır. Bir kimeye soruşturma ve kovuşturma başlatılması amacıyla isnatta bulunulması halinde iftira, yetkili makama ihbar ve şikayette bulunarak işlenmeyen bir suçun işlenmiş gibi yetkili makama ihbar ve şikayet edilmesinde suç uydurma vardır.Somut olayda sanık, maliki olduğu, trafikte üzerine kayıtlı, bedelini daha sonra ödemesi şartıyla kendi rızasıyla teslim ettiği aracının çalındığını yetkili makam olan emniyete ihbar ederek suç uydurma suçunu işlemiştir. Sanığın aracın aynı gün bulunmasından sonra alınan ilk ifadesinde tanımadığı ve isimlerini karakolda öğrendiği araçtaki üç gencin çalmış olabileceğini DÜŞÜNÜYORUM şeklinde beyanda bulunması iftira suçunu oluşturmaz. Çünkü bu ifade kesin ve net bir ifade değildir. Kesin bir yargı ve isnad içermemektedir. Zaten bu nedenle yetkili makamlar üç gencin sanık sıfatıyla ifadelerini bile almamışlar, bu kişiler hakkında soruşturma dahi yapmamışlardır. İftira suçu doğrudan ve özel kasıtla işlenebilir, olası kasıtla işlenemez. Sanığın kastı adıgeçen kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılması değil aracın kendisine teslimini sağlamaktır. Sanığın savunmasındaki “suç isnat etmiyorum” sözünden de bu sonuca ulaşmak mümkündür. O nedenle iftira suçunun oluştuğunu kabul ederken meseleye şekli yaklaşmamak, sanığın niyetine, saikine bakmak daha doğru bir yaklaşım tarzı olacaktır. Aksine düşüncenin kabulü bizi yasadaki tipe uygun olmayan eylemleri de cezalandırmaya götürecek, aynı zamanda daha hafif bir suç işleyen kişileri iftira gibi yüz kızartıcı bir suçun yaptırımı ile karşı karşıya bırakacaktır.Sonuç itibariyle sanığın aracı çalınmadığı halde çalıntı müracaatında bulunmasıyla suç uydurma suçunun oluştuğu, ancak aracın ruhsatının bulunmaması nedeniyle trafikten men edilen aracı kullanan kişilerin aracı çalmış olabileceklerini düşündüğüne dair kesin bir kanaat içermeyen, iftira kastı bulunmayan, beyanının iftira suçunu oluşturmayacağı düşüncesinde olduğumdan, yerel mahkeme hükmünün sanığın eyleminin suç uydurma suçunu oluşturduğundan bahisle bozulması gerektiğinden, sayın çoğunluğun eylemin iftira suçunu oluşturduğuna ilişkin bozma gerekçesine katılmıyorum. 13.02.2014