Esas No: 2021/2955
Karar No: 2022/1266
Karar Tarihi: 09.03.2022
Danıştay 10. Daire 2021/2955 Esas 2022/1266 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2021/2955 E. , 2022/1266 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/2955
Karar No : 2022/1266
DAVACI : ... Vakfı
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... / ANKARA
VEKİLİ : Huk. Müş. ...
DAVALI YANINDA MÜDAHİL : ... Kurumu
(... Kurumu)
DAVANIN_ÖZETİ : 23/02/2011 tarih ve 6167 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunup 15/06/2011 tarih ve 2011/1962 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan "İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokol"de öngörülen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumunun ulusal önleme mekanizması olarak belirlenmesine ilişkin 09/12/2013 tarih ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararın iptali istenilmektedir.
DAVACININ_İDDİALARI : İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokolde öngörülen ulusal önleme mekanizmasının, kişilerin tutuldukları, özgürlüklerinin sınırlandırıldığı, resmi ya da gayri resmi alıkonulma yerlerinin habersiz biçimde ziyaret edilmesi temeline dayandığı, mekanizmanın yasal, finansal, fonksiyonel ve müdahalelere karşı bağımsızlığının amaçlandığı, bu bağlamda Anayasa yahut kanunla belirlenmesi gereken mekanizmanın Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenmesinin yetki unsuru açısından hukuka aykırı olduğu, ulusal önleme mekanizmasının bağımsız ve tarafsız nitelikte olması gerektiği, ancak ulusal önleme mekanizması olarak belirlenen Türkiye İnsan Hakları Kurumunun kamu kurumu niteliğinde olması nedeniyle bu nitelikleri haiz olmadığı, bu sebeple mekanizmanın Türkiye İnsan Hakları Kurumundan özerk oluşturulması gerektiği, ulusal önleme mekanizması olarak belirlenen Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanlığının, kendi yasasıyla belirlenen görevleri yerine getirmekte dahi yetersiz olduğu ileri sürülmektedir.
DAVALININ_SAVUNMASI : Usule ilişkin olarak, Bakanlar Kurulu kararının uluslararası sözleşmenin eki ve parçası niteliğinde bulunduğundan dava konusu edilemeyeceği; esasa ilişkin olarak ise, Adalet, İçişleri, Dışişleri Bakanlıklarının ve Kamu Denetçiliği Kurumunun görüşünün alındığı, Türkiye İnsan Hakları Kurumunun Protokolde belirlenen şartları taşıdığı ileri sürülerek işlemin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı doğrultusunda "vekâlet ücreti ve yargılama giderleri" ile sınırlı olarak yeniden bir karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava, 28.01.2014 tarih ve 28896 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 23/2/2011 tarihli ve 6167 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 15/6/2011 tarih ve 2011/1962 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan "İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokol"de öngörülen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun ulusal önleme mekanizması olarak belirlenmesine ilişkin 9.12.2013 tarih ve E:2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararın iptali istemiyle açılmıştır.
20.04.2016 tarihli ve 29690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6701 sayılı kanunun Yürürlükten kaldırılan ve değiştirilen hükümler başlıklı 28. Maddesinin (1). fıkrasında, "21/6/2012 tarihli ve 6332 sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.Diğer mevzuatta mülga Türkiye İnsan Hakları Kurumuna yapılmış olan atıflar Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna yapılmış sayılır." hükmü yer almış; anılan kanunla 21.06.2012 tarihli ve 6332 sayılı Kanunla kurulmuş olan Türkiye İnsan Hakları Kurumu lağvedilmiş, yerine Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kurulmuş; ; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 6701 sayılı Kanun ile insan onurunu temel alarak insan haklarının korunmasını ve geliştirilmesini, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınmasının sağlanması ile hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesini temin etmek görevleri yanı sıra işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması (UÖM) işlevini yerine getirmekle de görevlendirilmiş; Kurumun ulusal önleme mekanizmasının ( UÖM) görevi ", İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol (OPCAT) hükümleri çerçevesinde yerine getirilecektir. UÖM, “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol hükümleri çerçevesinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı yerlere düzenli ziyaretler yapmak üzere oluşturulan sistemi” ifade etmektedir. Şeklinde belirlenmiş olup, bu düzenlemeler karşısında 28.1.2014 tarih ve 28896 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 23/2/2011 tarihli ve 6167 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 15/6/2011 tarih ve 2011/1962 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan "İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokol"de öngörülen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun ulusal önleme mekanizması olarak belirlenmesine ilişkin 9.12.2013 tarih ve E:2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararın uygulanma imkanı kalmamıştır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu 9.12.2013 tarih ve E:2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararın iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince; Dairemizin 11/04/2019 tarih ve E:2014/942, K:2019/2837 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/10/2020 tarih ve E:2020/637, K:2020/1899 sayılı kararıyla, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yönünden bozulması üzerine bozulan kısım yönünden gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava, 23/02/2011 tarih ve 6167 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunup, 15/06/2011 tarih ve 2011/1962 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan "İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokol"de öngörülen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumunun ulusal önleme mekanizması olarak belirlenmesine ilişkin 09/12/2013 tarih ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararın iptali istemiyle açılmıştır.
Dairemizce verilen 11/04/2019 tarih ve E:2014/942, K:2019/2837 sayılı kararla; dava konusu 09/12/2013 tarih ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararı ile ulusal önleme mekanizması olarak kabul edilen Türkiye İnsan Hakları Kurumuna ilişkin 21/06/2012 tarih ve 6332 sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu'nun 20/04/2016 tarih ve 29690 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu ile yürürlükten kaldırıldığı, bu Kanun'un 28. maddesinde diğer mevzuatta mülga Türkiye İnsan Hakları Kurumuna yapılmış olan atıfların Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna yapılmış sayılacağı hükmüne yer verildiği, 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nun 9. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde ise, "Ulusal Önleme Mekanizması" olma görevinin, yeni oluşturulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna verildiği, bu nedenle dava konusu Bakanlar Kurulu kararının uygulama olanağı kalmadığı gerekçesi ile konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, belirtilen hukuksal durum karşısında davalı idarenin davada haksız çıkan taraf olarak kabulüyle yargılama giderlerinden (ve bu bağlamda avukatlık ücretinden) sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığından 380,70 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ve avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Anılan kararın, taraflarca vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin kısımlarının temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/10/2020 tarih ve E:2020/637, K:2020/1899 sayılı kararıyla, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ve yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ilişkin kısımlarının bozulmasına karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarına karşı Danıştay'da temyiz yoluna başvurulabileceği; 2575 sayılı Kanun'un 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin 4. fıkrasında ise, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç
50. madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı belirtilerek, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.
Bu nedenle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararına uyularak bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin, yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" başlıklı 323. maddesinde,
"Yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler." ;
"Yargılama giderlerinden sorumluluk" başlıklı 326. maddesinde;
"(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır..." hükümlerine yer verilmiştir.
6100 sayılı Kanun'un 331. maddesinin 1. fıkrasında ise, "Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder." kuralı yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hukukumuzda, iptal davası açıldıktan sonra, yargılama faaliyeti devam ederken, kamu hizmetinin sürekliliği ve değişkenliği kapsamında idarece işlemin, yürürlükten kaldırılması, hukuk aleminde geçerliliğinin kalmaması ve artık işin esasının incelenmesinde menfaat görülmeyen hallerde davanın konusuz kaldığından söz edilmektedir.
Davanın konusuz kaldığı durumlarda, yargı yerince dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilebileceği tabii olmakla birlikte, yargılama faaliyeti esnasında yapılan yargılama giderlerinin hangi tarafa yükletileceğinin de kararda ayrıca belirlenmesi gerekmektedir.
Bu noktada, 6100 sayılı Kanun'un yukarıda metnine yer verilen 331. maddesine bakıldığında, davanın konusuz kalması halinde, hakime, davanın açıldığı zamandaki haklılık durumunu değerlendirerek yargılama giderlerine hükmetme konusunda takdir hakkı tanındığı görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, "İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyari Protokol"de öngörülen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumunun ulusal önleme mekanizması olarak belirlenmesine ilişkin 09/12/2013 tarih ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki kararın iptali istemiyle bu davanın açıldığı, ancak yargılama devam ederken, Türkiye İnsan Hakları Kurumunu ilga eden 6701 sayılı Kanun'un 9. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendi ile dava konusu işleme konu görevin yeni oluşturulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna verildiği, bu nedenle uygulama olanağı kalmayan bahse konu Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile bu Kararnameye ekli kararın iptali istemiyle açılan davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, konusuz kalan bu davada yapılan yargılama giderlerinden sorumlu tutulacak tarafın belirlenmesi için yargı yerince, tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunun irdelenmesi zorunludur.
Somut olaya bakıldığında, davacı tarafından dava konusu Bakanlar Kurulu Kararnamesinin hukuka aykırılığı iddiasında bulunulduğu, ancak sonrasında bu Kararname ile Türkiye İnsan Hakları Kurumuna verilen görevin bizatihi 6701 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle Türkiye İnsan Hakları Kurumunun yerine oluşturulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna verildiği, bu suretle uygulama imkanı kalmayan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile eki kararına karşı açılan davanın konusuz bırakıldığı, bu haliyle davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiği görülmektedir.
Öte yandan, davanın açıldığı tarihte söz konusu kanuni düzenlemenin mevcut olmadığı ve davacının uygulaması devam eden Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile eki kararına karşı dava açma hakkını kullandığı, ayrıca dava açma hakkını kötüye kullandığından da söz edilemeyeceği dikkate alındığında, kanuni düzenleme nedeniyle uygulama kabiliyeti kalmayan işlemi tesis eden davalı idarenin davada haksız çıkan taraf olarak kabulü gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu işlemi yapan davalı idarenin davanın açılmasına sebebiyet verdiği ve Anayasa'nın 36. maddesinde öngörülen hak arama hürriyetini kullanan davacının davada haksız çıkan taraf olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla, konusu kalmadığı için karar verilmesine yer olmadığına karar verilen bu davada, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı idareye yüklenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın karar verilmesine yer olmadığı kararı ile sonuçlanıp kesinleşmesi nedeniyle, karar tarihinde yürürlükte bulunan 2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre duruşmalı işler için belirlenen ... TL vekalet ücretinin ve ayrıntısı aşağıda gösterilen ... TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine,
2. Posta gideri avansından artan tutarların kararın kesinleşmesinden sonra istemleri halinde taraflara ve müdahile iadesine,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 09/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.