Esas No: 2021/5207
Karar No: 2022/1223
Karar Tarihi: 09.03.2022
Danıştay 10. Daire 2021/5207 Esas 2022/1223 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2021/5207 E. , 2022/1223 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/5207
Karar No : 2022/1223
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1) ..., ...,
...'a velayeten,
kendilerine asaleten ... ve ...
2) ...
3) ...
VEKİLLERİ : Av. ...
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, … ilinde polis memuru olarak görev yapmakta iken 12/03/2016 tarihinde terör örgütü mensuplarına yönelik olarak yürütülen operasyon sırasında gerçekleştirilen silahlı saldırı neticesinde yaralanarak sakatlanan davacılardan ... için sürekli iş gücü kaybına uğraması nedeniyle 50,00 TL, bakıcı giderleri için 50,00 TL olmak üzere toplam 100,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminat ile ...'ın eşi ... için 100.000,00 TL, çocukları ..., ... ve ..., annesi ... ve babası ... için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla; davacılardan polis memuru olan ...'a 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca emsali polis memuru maaşı düzeyinde vazife malüllüğü aylığı bağlandığı, ayrıca 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun'a istinaden 182.510,00 TL tutarında nakdi tazminat ödendiği dikkate alındığında, ...'ın aktif ve pasif dönemde maddi bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine, kamu hizmetini yürütürken görevin sebep ve tesiri ile yaralanması sonucunda duyduğu ve ömür boyu duyacağı ızdırabın karşılığı olarak ... için 100.000,00 TL, eşi ... için 50.000,00 TL, çocukları ..., ... ve ... ile annesi ... ve babası ... için ayrı ayrı 25.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; İdare Mahkemesince maddi tazminat yönünden kurulan hükümde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle kararın maddi tazminata ilişkin kısımlarına yönelik istinaf istemlerinin reddine, manevi tazminat yönünden ise, davalı idarenin istinaf isteminin kısmen kabulüyle İdare Mahkemesi kararının ... için takdir edilen manevi tazminata ilişkin kısmı kaldırılarak ... için 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, İdare Mahkemesi kararının diğer davacılar için takdir edilen manevi tazminata ilişkin kısımlarına yönelik istinaf istemlerinin ise reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacılar tarafından, yaşanan olay neticesinde ...'ın 34 yaşında tekerlekli sandalyeye mahkum ve bakıma muhtaç hale geldiği, maddi tazminat taleplerinin reddedilmesi ve hükmedilen manevi tazminat tutarının yaşanan olay karşısında yetersiz kalması nedeniyle kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu olayda idarelerin hizmet kusurunun bulunmadığı, 2330 sayılı Kanun kapsamında davacılara ödenen nakdi tazminatın davacıların maddi ve manevi zararlarının karşılığı olduğu, Mahkemece hükmedilen manevi tazminatın yüksek olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI :
Davacılar tarafından, davalı idarenin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, davacıların temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Bölge İdare Mahkeme kararının; davacılardan ... yönünden bozulması, diğer davacılar yönünden onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten, dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden; davacılardan ...'ın Diyarbakır ilinde polis memuru olarak görev yapmakta iken 12/03/2016 tarihinde terör örgütü mensuplarına yönelik olarak yürütülen operasyon sırasında gerçekleştirilen silahlı saldırı neticesinde yaralandığı, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince hakkında düzenlenen ...tarihli ve ...sayılı sağlık kurulu raporunun, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca değerlendirilmesi sonucu davacının başka birinin güç ve yardımına muhtaç derecede ve sürekli olarak malul olduğuna ve hiçbir hizmet sınıfında çalışamayacağına karar verilmesi üzerine 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 21. maddesi 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca davacıya görevdeki emsali polis memuru maaşı oranında vazife malüllüğü aylığı bağlandığı, aynı zamanda 2330 sayılı Kanun uyarınca tarafına 182.510,00 TL nakdi tazminat ödendiği, davacılar tarafından olay nedeniyle uğradıklarını ileri sürdükleri maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine, ... için sürekli iş gücü (efor) kaybı karşılığı 50,00 TL, bakıcı giderleri karşılığı 50,00 TL olmak üzere toplam 100,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi tazminatın, ...'ın eşi ... için 100.000,00 TL, çocukları ..., ... ve ..., annesi ... ve babası ... için için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 12/03/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
5434 sayılı Kanun'un, 6495 sayılı Kanun'un 92. maddesi ile değişik Ek 77. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'un 56. maddesi ile mülga 45. ve 64. maddelerine, 5510 sayılı Kanun'un 47. maddesine ve 2330 sayılı Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malullüğü aylığı üzerinden aylık bağlananların bu aylıkların belirtilen esaslar dahilinde yükseltileceği; üçüncü fıkrasında, birinci fıkra kapsamında bulunanlardan, başkasının yardım ve desteği olmadan yaşamak için gereken hareketleri yapamayacak derecede malul olanlara, 16 yaşından büyük işçiler için tespit edilmiş olan otuz günlük asgari ücretin net tutarının iki katının aylıklarıyla birlikte ayrıca ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A) Bölge İdare Mahkemesi Kararının, Davacılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın Manevi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine Yönelik İstinaf İstemlerinin Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen hususlar, anılan kararın, davacılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin istinaf istemlerinin reddine ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemektedir.
B) Bölge İdare Mahkemesi Kararının, Davacılardan ...'ın Manevi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine Yönelik Davalı İdare İstinaf İsteminin Kısmen Kabulüne İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği, zararlı sonuca etkisi ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Buna göre, manevi tazminat takdir edilirken, davacı(lar) yönünden, manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zarara yol açan idari faaliyet sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde olmasına; davalı(lar) yönünden ise, hakkaniyet sınırlarını aşmayan, ölçülü, adil dengeyi sağlayacak ve aşırı mali külfet oluşturmayacak makul bir seviyede olmasına dikkat edilmesi gerektiği açıktır.
Temyiz konusu Bölge İdare Mahkemesi kararında, ...'ın 200.000,00 TL'lik manevi tazminat isteminin 50.000,00 TL'lik kısmı kabul edilmiş ise de; manevi tazminatın kişinin duyduğu elem ve üzüntünün kısmen giderilmesini sağlayan manevi bir tatmin aracı olduğu ve dava konusu olay nedeniyle davacının henüz 34 yaşında tekerlekli sandalyeye bağlı olarak başkasının bakım ve yardımına muhtaç kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, olayın ağırlığını ortaya koyacak ölçüde davacının manevi varlığında meydana gelen zararın giderilebilmesi için makul ve hakkaniyetli bir miktarda manevi tazminata hükmolunması gerekirken; Bölge İdare Mahkemesince takdir edilen 50.000,00 TL manevi tazminatın yaşanan olay karşısında yetersiz kaldığı sonucuna varılmıştır.
C) Bölge İdare Mahkemesi Kararının, Davacılardan ...'ın Maddi Tazminat İsteminin Reddine Yönelik İstinaf İsteminin Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Dosyanın incelenmesinden; davacı ...'ın olay nedeniyle talep ettiği maddi zarar kalemleri arasında ekonomik geleceğinin sarsılması, çalışma gücü (efor) kaybı ve bakıcı giderleri zararlarına yer verildiği anlaşılığından, anılan zarar kalemlerine yönelik ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir.
1- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğduğu ileri sürülen maddi tazminat istemi:
Mahkeme kararında da belirtildiği üzere, davacı ...'a 3713 sayılı Kanun'un 21. maddesinin 1. fıkrası hükmü uyarınca görevdeki emsali polis memuruna ödenen maaş düzeyinde vazife malullüğü aylığı bağlandığından ve aktif dönemde bu aylığa emsaline uygulanan maaş artışları yansıtılıp pasif dönem emekli aylığında da hak kaybına uğramaları söz konusu olmadığından, ayrıca tarafına nakdi tazminat ödenmiş olduğundan, davacının gelir kaybından ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan bir zararı bulunmamaktadır.
2- Çalışma gücü (efor) kaybından doğduğu ileri sürülen maddi tazminat istemi:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin uğramış olduğu kalıcı bedensel sakatlığının sebep olduğu iş gücü kaybının mevcut işini yürütmesine engel olmamasına bağlı olarak gelirinde ve mal varlığında bir eksilme olmamış olsa dahi "güç (efor) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. İş gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde hiçbir hizmet sınıfında çalışamayacağına dair rapor verilen ve vazife malulü olarak emekliye ayrılan davacının, öncelikle daimi maluliyet oranının belirlenmesi gerekmektedir.
Davacının günlük yaşamını tespit edilecek maluliyeti oranında daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan aktif dönemdeki, daha açık bir anlatımla zarar tarihinden olay gerçekleşmeseydi yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki maddi zararın en fazla (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi -AGİ- dahil, 2022 yılından itibaren AGİ hariç) net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla aktif dönem efor kaybı tazminatının, net asgari ücrete maluliyet oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmalıdır.
Nitekim, sağlık kurulu raporuna göre %20 oranında çalışma gücü kaybına uğrayan bir kişinin güç (efor) tazminatı ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın, olaydan sonra kişinin aynı yerde, aynı görev unvanıyla çalışmaya devam ettiği, maaş ve özlük haklarında herhangi bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesince reddi yolunda verilen karardan sonra yapılan bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 23/03/2016 tarih ve Başvuru No: 2013/5670 sayılı kararıyla, ilk derece mahkemesi tarafından ulaşılan sonucun başvurucunun fiziksel bütünlüğünü korumak bakımından etkisiz kaldığı, başvuranın Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
3- Bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat istemi:
Tekerlekli sandalyeye bağlı olarak bakıma muhtaç hale geldiğini ileri süren davacının bakıcı giderine ilişkin talebine yönelik olarak Mahkemece öncelikle davacıya 5434 sayılı Kanun'un, 6495 sayılı Kanun'un 92. maddesi ile değişik Ek 77. maddesi uyarınca vazife malülü aylığı dışında asgari ücretin net tutarının iki katı ilave ödeme (bakıcı ücreti ödemesi) yapılıp yapılmadığının araştırılması gerekmektedir.
Davacıya 5434 sayılı Kanun'un, 6495 sayılı Kanun'un 92. maddesi ile değişik Ek 77. maddesi uyarınca bakıcı ücretinin ödenmediğinin tespit edilmesi halinde, aşağıda yer verilen hususlara göre yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Tazminatın toplu olarak ödenmesine karar verilen durumlarda, bakıma muhtaç kişinin hesaplanan muhtemel yaşam süresinden daha erken bir tarihte vefatı halinde, idare aleyhine bir sebepsiz zenginleşme ortaya çıkabilmekte ve ödenen tazminatlar geri istenebilmektedir.
Bu türden bir soruna yer verilmemesi açısından, bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat hesabının aşağıda belirtilen ilkelere göre yapılması gerekmektedir. Buna göre;
1- Bakımı üstlenilen ağır engelli hastanın hayatta olduğunun belgelendirildiği sürece bakıcı giderlerinin ödenmesine karar verilmesi,
2- Ödemenin her takvim yılı başında yıllık peşin olarak yapılması,
3- Bakımı üstlenilen ağır engelli hastanın bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat tutarının, aylık brüt asgari ücret üzerinden hesaplanması,
4- Anılan kriterler dikkate alınarak, olay tarihi ile mahkemece verilecek karar tarihi arasında geçen süre için bakıcı gideri tazminat tutarının bir bütün olarak hesaplanması, bu tutarının yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi ve bu kısım açısından nispi vekalet ücretine hükmedilmesi,
5- Mahkemece verilecek karar tarihinden sonraki dönemler için yapılacak bakıcı gideri tazminatına ilişkin ödemelerin, davalı idarece re'sen ağır engelli kişinin yaşadığı tespit edilmek ve ilgili yıldaki brüt asgari ücret üzerinden hesaplanmak suretiyle her takvim yılının başında peşin olarak yapılmasına karar verilmesi ve bu kısım açısından maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; Bölge İdare Mahkemesince, yukarıda belirtilen kriterler dikkate alınarak davacının efor (güç) kaybı ve bakıcı giderine yönelik maddi tazminat istemleri hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılmasının ardından hüküm kurulması gerekirken, maddi tazminat isteminin salt gelir kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılması kalemlerinden ibaret olarak kabul edilmesi suretiyle reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik yapılan istinaf isteminin reddine dair Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. ... dışındaki davacıların temyiz istemlerinin ve davalı idarenin temyiz isteminin REDDİ ile .... İdare Mahkemesinin davacılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kararına yönelik yapılan istinaf istemlerinin reddine dair temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının belirtilen kısımlarının ONANMASINA,
2. Davacılardan ...'ın temyiz isteminin KABULÜ, davalı idarenin temyiz isteminin REDDİ ile temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, .... İdare Mahkemesi kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmına yapılan istinaf başvurusunun reddi yönündeki kısmının ve adı geçen davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Kararın bozulan kısımlarına yönelik olarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 09/03/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.