
Esas No: 2021/526
Karar No: 2022/1444
Karar Tarihi: 07.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/526 Esas 2022/1444 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/526 E. , 2022/1444 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi : ... 19. İş Mahkemesi
Dava, prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir
İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacının davalı işyerlerinde çalıştığı sürelerce aylık net maaşlarının yıllara göre 2002 Mayıs ayı ile 2003 Ocak ayı arası net maaşının 500 TL, 2003 Şubat'tan 2004 Ocak ayına kadar 1 aylık net maaşının 1.000 TL olduğunu, 2004 yılında 1.500 TL, 2005 yılında 1.750 TL, 2006 ve 2007 yıllarında 2.250 TL, 2008 yılında 2.500 TL, 2009 yılında 2.750 TL, 2010-2011ve 2012 yıllarında 3.250 TL olduğunu, 2006 Ocak ayı ile 2008 Ocak ayı arası 200 TL, 2008 Şubat ayı ile 2009 Şubat ayı arası 300 TL, 2009 Şubat ayı ile 2010 Ocak ayı arası 400 TL, 2010 Şubat ayı ile 2012 Ocak ayı arası 500 TL yol masrafı aldığını, davacının davalı işyerlerindeki 2002 Mayıs ayı ile 2012 Ocak ayları arasındaki hizmetleri süresinde prime esas kazancının gerçek ücreti üzerinden tespitini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Davalı Kurum vekili, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE
MAHKEME KARARI
Mahkemece, “davacının hesap hareketlerinden 01/02/2012 tarihi ve sonrasında aylık 3.250,00 TL davacıya ödeme yapıldığı, ödemelerin davacının iş akdinin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin olduğu, bu nedenle ücrete ilişkin ödeme olduğu yönünde kayıt da bulunmadığı gözetilerek prime esas kazancın tespiti yönünden banka ödemelerinin dikkate alınması imkanının bulunmadığı, yalnızca 01/02/2012 tarihli ödemenin iş akdinin feshedildiği 2012/01 dönemine ilişkin ücret olduğu yönünde değerlendirme yapılması kanaatine varıldığı, davacıya çalışma dönemine ilişkin 32.800,00 TL lik kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı belirtilmiş ise de işveren beyanının bu ödemenin farklı alacak kalemlerine istinaden toplu olarak yapılmış bir ödeme niteliğinde olduğu hususunu içerdiği, bu nedenle toplam çalışma süresine istinaden yapıldığı iddia olunan ödemenin de prime esas kazancın tespiti yönünden esas alınması imkanının bulunmadığı, davacının prime esas kazancının tespiti istemi yönünden belirttiği miktarın brüt tutarının senetle ispat sınırı üzerinde kaldığı, bu nedenle tanık beyanlarına da itibar edilmesi olanağının bulunmadığı, yalnızca 2012/01 dönemi yönünden banka kaydı bulunduğu ve tanık beyanlarının da kayıt bulunan dönem yönünden itibar edilebilir nitelikte olduğu” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacının davalı Ege Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş. Adına kayıtlı 1092906.34.02 sicil sayılı işyerinde 2012 yılı Ocak ayında günlük kazancının eksik bildirildiğinin ve 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasında günlük 111,54 TL daha kazanç bildirilmesi gerektiğinin tespitine, davacının fazlaya dair isteminin reddine” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi, “davacının davalı işyerindeki çalışması dosya içindeki bilgi ve belgelerle dava dilekçesindeki anlatıma göre; 31/01/2012 tarihinde sona erdiği ve mahkeme kabul ve gerekçesi bu yönde olduğu halde, hüküm fıkrasında iş akdinin 31/01/2012 tarihi yerine 31/12/2012 tarihinde sonra erdiğine ilişkin yazım hatası, HMK 304.maddesi gereği mahallen düzeltilmesi mümkün basit yazım hatası olarak görülmekle; İlk Derece Mahkemesi tarafından yeterli inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu” gerekçesiyle tüm taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, davalılar arasındaki organik bağ kabul edilerek tüm çalışma süresi bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Davalılar vekili, istinaf mahkemesi kararının gerekçesinde 2012 Ocak ayına ilişkin tespitte bulunmakla beraber hüküm kısmında 2012 Ocak ayında günlük kazancının eksik bildirildiğinin ve 01.01.2012-31.12.2012 yılına ilişkin 111,54-TL daha kazanç bildirilmesi gerektiğine dair vermiş olduğu hükmün, Mahkemenin karardaki gerekçesi ile ve davacının davasındaki talebi ile çeliştiğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı Kurum vekili, Kurum resmi kayıtları incelenerek buna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken kurum kayıtlarına itibar edilmeyerek kurum yazılı kanıtlarıyla çelişen tanık beyanlarına itibar edilmesinin ve davalı kurum lehine avukatlık ücretine hükmedilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belir bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belir bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Diğer taraftan davanın diğer yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlığını taşıyan 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, 4/1(a) maddesi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançlarının hesabında; idare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamının esas alınacağı öngörülmüştür.
Buna göre, maddenin 1/(b) bendinde sayılan istisnalara girmemesi koşuluyla hizmet akdi karşılığı elde edilen gelirlerden sigorta primi kesilmesi asıldır. Anılan Kanunun 3. maddesinde ücret, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlara saatlik, günlük, haftalık, aylık veya yıllık olarak para ile ödenen ve süreklilik niteliği taşıyan brüt tutar olarak tanımlanmış, 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde de genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tarif edilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 80. maddesinin 1. fıkrasının (a)/(1) alt bendindeki “ücretler” kavramı içine asıl ücretle birlikte fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi unsurlar da girmektedir. (3) numaralı alt bend gereğince, idare veya yargı makamları tarafından belirlenen ücretlerin prim hesabına esas alınabilmesi için bu tür kazançlara hak kazanmak yeterli olmamakta, işçilik alacaklarına ilişkin taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkta mahkemece verilen karar sonrasında işçiye (sigortalıya) ödeme yapılmış olması aranmakta, bu durumda, yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların primlerinin sigortalı payının infaz sırasında sigortalıya yapılan ödemeden düşülmesi işverenin Kuruma karşı prim yükümlülüğünü kaldırmadığı da dikkate alınmak suretiyle, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dâhil edilmesi, hizmet akdi daha önceki bir tarihte sona erdiği takdirde ise yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu davada, davacının 07.06.2010 tarihinde serbest muhasebeci mali müşavirlik ünvanı almaya hak kazandığı anlaşılmasına göre, bu tarihten sonraki aylara ilişkin ücret bordroları Kurumdan getirtilmeli, kuruma yapılan bildirimler 31.01.2012 tarihinde sonlanmasına rağmen bu tarihten sonra işveren tarafından bankaya ödeme yapılması karşısında, bu tarihten sonra bankaya yapılan ödemelerin içeriği kalem kalem taraflara açıklattırılmak suretiyle bu dönemde yapılan ödemelerin bordroları ile kıdem tazminatı bordrosu işverenden celp edilmeli, kıdem tazminatına esas ücretin nasıl belirlendiği araştırılmalı, davalı işveren tarafından davacıya 18.07.2011 tarihinde “Özer Yeminli Kıdem Tazminatı” açıklamasıyla yapılan 32.800-TL’lik toplu ödemenin öncelikle niteliği saptanmalı, bu ödemenin işçilik alacakları kapsamında yapılan bir ödeme olduğunun anlaşılması halinde hangi döneme karşılık yapıldığının açık ve net şekilde belirlenmeli, yukarıda açıklanan ilkeler kapsamında toplanan kanıtlardan elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 07.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.