22. Hukuk Dairesi 2012/18557 E. , 2013/7293 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, cezai şart alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili davalının 2007 yılından beri müvekkili şirkette eğitim danışmanı olarak çalıştığını, 17/08/2009 tarihinde evlenme nedeniyle istifa ettiğini, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 10.maddesinin işçinin rekabet yasağının önlenmesi için konulduğunu, buna rağmen davalının aynı ilçe sınırlarında çalışmış olduğu şubenin aynı sokağında ve aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başladığını, bunun rekabet yasağının ağır bir şekilde ihlali olduğunu açıklayarak davalının sözleşmede belirtilmiş olan tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin hak etmiş olduğu hak ve alacakların ödenmediğini, müvekkilinin de iş akdini evlenme gerekçesi altında feshetmek durumunda bırakıldığını, işten ayrılırken zorla ibraname imzalatıldığını, bu durumda rekabet yasağı hükümlerinin de geçersiz olduğunu, işçinin ekonomik özgürlüğünü hakkaniyete aykırı bir biçimde sınırlayan bir yasağın geçerliliğinden bahsedilemeyeceğini, Borçlar Kanunu 348. maddesindeki kuralın rekabet yasağının geçerliliği işçinin müşteri çevresine ve iş sırlarına nüfuz etme koşuluna bağlandığı, vasıfsız ve alt kademedeki elemanlar için rekabet yasağı kaybının önemli ölçüde engellenmiş olduğunu, maddedeki müşterileri tanıma ifadesinin müşteri çevresine nüfuz şeklinde anlaşılması gerektiğini, davalının davacının müşteri çevresine nüfuz etme ihtimali bulunmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, sözleşmenin 10. maddesinde düzenlenmiş rekabet yasağının geçerli olduğu ve davalının iş sözleşmesini evlenme nedeniyle işverenin kusuru olmadan kendi isteği ile sona erdirdiği ayrıca aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir işyerinde işe başlamak suretiyle işe başladığı, rekabet yasağına aykırı davranışta bulunduğu ve davacı şirketin davalının rekabet yasağına aykırı davranışı nedeniyle sözleşmenin 10 maddesinde belirtilen son brüt ücretin 5 katı tutarında cezai şart bedelinin davalıdan talep edebileceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Taraflar arasında düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesinde getirilen rekabet yasağı taahhüdü ile davalı; 6 ay süreyle aynı faaliyet ve çalışma konusunda işyerinin merkez ve şubelerinin faaliyet gösterdiği yerlerde ve çalışma konularında herhangi bir işte çalışamayacağını taahhüt etmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 2012/9-854 E 2013/292 sayılı 27.02.2013 tarihli kararına göre""Davaya dayanak alınan taahhüdün işçi ile işveren arasında düzenlenmiş olması, bu taahhüt nedeniyle çıkan uyuşmazlığın iş hukuku kapsamında kaldığını kabule yeterli değildir. Zira, bu taahhüt iş akdinin sona ermesi halinde yapılmaması gereken bir hususa ilişkin olmakla, iş hukukunun düzenleme alanı dışında kalmaktadır.
Gerek davalı işçinin açıklanan taahhüdünün kapsamı, gerek davalının davacıya ait işyerinden istifaen ayrılmış ve başka bir işyerinde çalışmaya başlamış olması ve gerekse de davacının istemi ile davanın açıklanan özelliğine göre; davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu; bu davranışın, hizmet akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddeleri (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348.maddesi) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c. (mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3.) maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığında duraksama bulunmamaktadır. Mutlak ticari davaların görülme yeri ise, açık biçimde ticaret mahkemeleridir. O halde, mutlak ticari dava niteliğindeki eldeki davaya bakma görevi de ticaret mahkemesine aittir.""
Hukuk Genel Kurulunun bahsi geçen kararında belirtildiği gibi işçi-işveren arasında düzenlense de rekabet yasağına ilişkin davalar mutlak ticari dava olup ticaret mahkemelerinde görülmesi gerekirken mahkemece görevsizlik kararı vermek yerine işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 04.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı işveren, davacının 2007 yılından itibaren eğitim danışmanı olarak çalışmakta iken, 17.08.2009 tarihinde evlenme nedeniyle iş sözleşmesini feshettikten sonra aynı ilçe sınırları içerisinde bulunan ve aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başladığını, bunun iş sözleşmesinin 10. maddesinde öngörülen rekabet yasağının ihlali olduğunu belirterek sözleşmede öngörülen cezai şartın hüküm altına alınması isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 27.02.2013 tarih ve 2012/9-854-2013/292 sayılı kararı uyarınca rekabet yasağından kaynaklanan bu tür davaların ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle iş mahkemesince karara bağlanan davanın görev yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Borçlar Kanunu’nun (Türk Borçlar Kanunu’nun) rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1.maddesinde iş mahkemelerinin, “ İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle... işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli” olduğu belirtilmiştir.
Rekabet yasağına ilişkin gerek Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348–352.maddeleri, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu"ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2008 tarih ve 9–517–566 sayılı kararında da vurgulandığı üzere Borçlar Kanununun 348. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı asli yükümlülük doğuran bir sözleşme değildir, iş akdine bağlı olarak fer’i nitelikte bir yükümlülük doğurmaktadır. İş ilişkilerinden doğan rekabet yasağının düzenlenmesinin dayanağı iş ilişkisidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Borçlar kanununun 348 ve devamı maddelerine dayalı olarak iş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. İşçi ile işveren arasında rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda iş mahkemelerinin görevli olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.09.2007 tarih ve 2007/11-602-591, 22.09.2008 tarih ve 2008/9-517-566 sayılı kararları ile de kabul edilmiş ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin içtihatları da hep bu doğrultuda oluşmuştur (23.05.2006, 6891-15193; 24.12.2009,26954-36971; 25.01.2010. 2008/14902-2010/1271)
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan, sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılamıyorum. 04.04.2013