11. Hukuk Dairesi 2016/7791 E. , 2018/1441 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/03/2015 gün ve 2014/386-2015/133 sayılı kararı onayan Daire’nin 07/03/2016 gün ve 2015/13310-2016/2454 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalının .... arasında yük taşıma işlerini yaptığını, ancak davalı tarafça bu taşımalar için herhangi bir ödeme yapılmadığından faturalardan kaynaklı alacak için hakkında ilamsız icra takibi başlattığını, takibin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, takip dayanağı faturalardan sadece 001226 seri numaralı fatura açısından itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 07/03/2016 tarihli ilamı ile onanmıştır.
Davalı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan navlun alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nin 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nin 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
.../...
Somut olayda, mahkeme kararının gerekçesinde, davacı tarafın dava dilekçesinde dava değeri olarak sadece asıl alacağın gösterildiği, işlemiş faizin dava konusu yapılmadığı, ancak bilirkişi raporunda işlemiş faiz yönünden de hesaplama yapıldığından kısa kararda işlemiş faiz yönünden sehven hüküm kurulduğundan gerekçeli kararda da bu hususa yer verilmek zorunda kalındığı belirtilmiş, hüküm fıkrasında da asıl alacak ile birlikte işlemiş faiz yönünden de hüküm kurulmak suretiyle hüküm fıkrası ile karar gerekçesi arasında çelişki oluşturulması doğru olmadığından davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 2015/13310 E.- 2016/2454 K. sayılı onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 07.03.2016 tarih, 2015/13310 E. -2016/2454 K. karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılarak yerel mahkeme kararının anılan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harçlarının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 27/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
....