Esas No: 2020/10324
Karar No: 2022/1513
Karar Tarihi: 08.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/10324 Esas 2022/1513 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2020/10324 E. , 2022/1513 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
No : 2020/704-2020/1500
İlk Derece
Mahkemesi : Bozüyük 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Meslek hastalığından kaynaklı sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının madi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve de davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08/02/2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına gelen olmadı. Davacı adına Av. ..... geldi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
I- İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigortalının meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğradığı iddiasıyla 500 TL maddi ve 80.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini 100.418,95 TL’ye artırarak bu maddi tazminata müvekkilinde meslek hastalığının tespit edildiği 21.04.2015 tarihinden yasal faiz işletilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin işyerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak gerekli tedbirleri aldığını ve bu tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığı noktasında da gerekli denetimleri sağladığını, işyeri nezdinde tüm çalışanlarına periyodik olarak muayeneler yaptırdığını, davacı işçinin de işyerinde çalıştığı süre içerisinde periyodik olarak muayene edildiğini, periyodik muayene formlarında herhangi bir rahatsızlığa rastlanmadığını, yine müvekkili şirketin çalışanlara, çalıştıkları pozisyonun gereklerine uygun olarak koruyucu ekipman ve kıyafetleri sağladığını, özlük dosyasındaki ekipmanların işçiye teslim edildiğine dair tutanak bulunduğunu, ... Meslek Hastalıkları Hastanesinin 12/05/2016 tarihli ve 2016/522 sayılı Sağlık Kurulu Raporunda tespit edilen hastalıkların mesleki hastalık olduğuna dair kesin bir kanaatleri olmadığını, alınan rapora göre davacının yakalandığı hastalıkların geçici mahiyette olması nedeniyle hastalıkların meslek hastalığı olarak kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla talep edilen manevi tazminat talebinin kabul edilebilir nitelikte olmadığını belirterek, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince; “1-) Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile;
a-) Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile; 100.418,95TL maddi tazminatın maluliyet başlangıç tarihi olan 21/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-) Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 8.000,00TL manevi tazminatın maluliyet başlangıç tarihi olan 21/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince “Tarafların istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle: müvekkilinin henüz bekar iken astım hastalına yakalandığını müvekkilinin bu hastalıktan sonra sara hastalığı tedavisi göremeye de başladığını aile kurma ihtimalinin de ortadan kalktığını bu meslek hastalığı nedeniyle ancak İş-Kur aracılığıyla iş bulabildiğini beyanla hükmedilen manevi tazminatın az olduğuna işaretle kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle: Mahkemece işyerinde keşif yapılması talebinin karşılanmadığını, kusur raporunda davacıya delil listesi ekinde teslim edilmiş olan maske örnekleri ibraz edilmesine karşın bu maskeler incelenmeden kusurun belirlendiğini, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verildiği hususunun gözden uzak tutulduğunu, işyerindeki toz ölçümlerinin gösterir kayıtların dikkate alınmadığını, davacının çalıştığı bölümde ölçüm değerlerinin referans değerler altında tespit edildiğinin dikkate alınmadığını bu nedenle müvekkiline verilen kusur oranının yerinde olmadığını, davacının kendisine verilen maskeyi kullanmaması nedeniyle %5 oranında kusur verilmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının müvekkiline ait işerinden önce başka işyerlerindeki çalışması dikkate alınarak bu işyerlerindeki çalışmalarının meslek hastalığının oluşmasındaki etkisinin araştırılmadığını, hesap raporunda sürekli iş göremezlik oranın pasif hesap devresi için %9,2 olarak esas alınmasının hatalı olduğunu beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1- Dava niteliği itibariyle sigortalının meslek hastalığından sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle SGK tarafından karşılanmayan maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
2- Taraflar arasında farklı dönemlerde ayrı iş yerlerinde çalışan davacı sigortalıda ortaya çıkan pnömokonyoz ve mesleki astım hastalıkları nedeni ile davalı işveren ile dava harici işverenlerin sorumluluklarının kusurları oranında mı; yoksa müşterek ve müteselsilen mi olduğu noktasında da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu konuda, öncelikle maluliyet tespit tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun teselsülü düzenleyen hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır:
Bilindiği üzere, müteselsil borçluluk, alacaklının, borcun tamamının ifasını birden çok borçludan ve dilediğinden isteyebildiği, borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların hepsinin sorumlu olduğu bir borç ilişkisidir.
Müteselsil borçluluğun kaynağı TBK’nun 162. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar.” Madde hükmünden anlaşıldığı gibi, müteselsil borçluluk, ya bir hukuki işlemden ya da kanundan doğmaktadır. Maddenin 2. fıkrasında yer verilen kanuni teselsül, müteselsil borçluluğun doğrudan doğruya bir kanun hükmüne dayandığı, bizzat kanun koyucunun öngördüğü borçluluk halidir.
Haksız fiil halinde müteselsil sorumluluk hali ise aynı Kanun’un 61. maddesinde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir: “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” Aynı Kanun’un 62. maddesinde de: “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda; birden çok kişi, gerek haksız eylem, gerek sözleşme ve gerekse kanun kuralı gibi sebeplerden ve aynı zarar için zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, SGK hizmet döküm cetveline göre sigortalının davalı şirkete ait işyerindeki çalışmasının 06.06.2009 tarihinde başladığı 21.11.2009 tarihinde işten ayrılış bildirgesinin verildiği ve yeniden 03.03.2010 tarihinde işe giriş bildirgesi ile çalışmasının bildirildiği ve bu işyerindeki çalışmasının en son 22.04.2016 tarihinde sonlandığının bildirildiği, davacının davalı işyeri haricinde de başka işyerlerinden bildirimlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde davacının meslek hastalığının tespit edildiği 21.04.2015 tarihinden önce davalı şirkete ait işyeri haricinde çalışmalarının geçtiği işyerleri de tespit edilip, buradan yapılan bildirim süreleri ve söz konusu işyerlerinde yapılan işlerin niteliği gözetilerek davaya konu pnömokonyoz ve mesleki astım rahatsızlıkları üzerinde çalışmasının etkisi olup olmadığı belirlenmelidir. Bu kapsamda yapılacak inceleme için öncelikle çalışmalarının geçtiği işyerlerinde yapılan çalışmayla ilgili olarak gerek sigortalının gerekse de bu işyerinde çalışan diğer sigortalılar yönünden meslek hastalığı yönünden kurum tahkikat raporlarının varlığı araştırılıp, düzenlenmiş raporların varlığı halinde dosya kapsamına dahil edildikten sonra, davalı ve dava harici işverenlerin işyerinde gerçekleşen çalışma esnasında meslek hastalığının gerçekleşmesini önlemek için ne tür önlemler aldıkları ibraz edilecek delillerle tespit edilmeli ve (gereği halinde işyerlerinde yapılan işin niteliğinin tespiti ile çalışmanın meslek hastalıkları üzerinde etkisinin tespiti açısından işyerlerinde keşif icra edilmesi) iş yerlerinde hizmetlerin geçtiği döneme ilişkin gösterilecek tanıkların da dinlenerek çalışma şartları ve maruziyetler yönünden bilgi edinilmesi, aynı zamanda yetkili merciiler nezdinde bu işyerlerinde yapılan toz ve kimyasal madde varlığına dair ortam ölçümleri gibi deliller de var ise buna ilişkin raporların da dosya kapsamına dahil edilerek toplanacak bütün bu delillerle beraber ikmal edilecek dosyanın A sınıf iş güvenliği uzmanı ve meslek hastalıkları uzmanı ve işyeri hekimi bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmesi, bilirkişi heyetinden çalışmaların geçtiği dönemdeki işyeri koşullarına, o tarihte alınmış olan önlemlere göre her bir işyeri yönünden, işyerlerinin meslek hastalığı üzerindeki etkisi yönlerinden araştırma yaptırılarak, işyeri çalışma koşulların meslek hastalıklarının gelişmesi üzerinde olumsuz etkilerin varlığı halinde, çalışmanın geçtiği tarihte yürürlükte bulunan iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı hükümleri ile işçinin çalışması nedeniyle maruziyet süreleri de gözetilerek her bir işveren nezdinde yapılan çalışma nedeniyle işverenlerin kusur oranlarını ayrı ayrı tespit ettirmek, öte yandan yukarıda açıklanan teselsül sorumluluk hükümleri ve davacının dava dilekçesindeki isteminin mahiyeti de gözetilerek her bir işverenin kendi kusurundan ayrı ayrı sorumlu olacağı hususu gözetilerek, davalı işverenin tespit edilecek kusuru oranında dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirilip taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da değerlendirilmek suretiyle davalı işverenin tazminat alacaklarından sorumluluğu hakkında bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın özellikle delillerin takdirinde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, bozma sebebine göre bu aşamada davacı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davalı vekilinin sair temyiz itirazları incelenmeksizin ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Bozma sebebine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazları bu aşamada incelenmeksizin ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 3.815'TL duruşma avukatlıklık parasının davalıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.