
Esas No: 2015/1110
Karar No: 2017/3130
Karar Tarihi: 13.09.2017
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2015/1110 Esas 2017/3130 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. Madde İle Görevli)
SUÇ : Suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak, örgüte üye olmak, suç örgütüne bilerek isteyerek yardım etmek, resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, tefecilik, bedelsiz senedi icra takibine koymak ve senet üzerinde tahrifat yapmak, sahte senet düzenlemek, yağma
HÜKÜM : Kısmen Mahkumiyet, Kısmen Beraat,
Sanıklar ..., ... ve ..."nın temyiz istemlerinin süresinde olmaması sebebiyle reddine
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanık ... tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/03/2015 tarihli yazısı ile eksiklikler giderilerek tebliğname düzenlenmeksizin Dairemize gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Hazine vekilinin sanık ... hakkında tefecilik, müştekiler ...’a yönelik bedelsiz senedi icra takibine koymak ve ...’a yönelik nitelikli yağma suçlarından verilen görevsizlik kararına yönelik talebinin 5271 sayılı CMK"nun ...ve 267. maddeleri uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olduğundan mahallince değerlendirilmesi olanaklı görülmüştür.
I- Sanıklar ... ve ... hakkında suç örgütüne yardım etmek, sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik bedelsiz senedi icra takibine koymak ve senet üzerinde tahrifat yapmak, sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...’a yönelik bedelsiz senedi icra takibine koymak ve senet üzerinde tahrifat yapmak suçları ile sanıklar ... ve ... hakkında müştekiler ... ve ...’a yönelik nitelikli yağma ve bedelsiz senedi icra takibine koymak suçları, sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından verilen beraat kararlarının mahiyetine göre, doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle söz konusu hükümleri temyiz etme hakkı bulunmayan Hazinenin, bu suçlardan kurulan hükümlere ilişkin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca; Hükmedilen cezaların süresine göre ve yasal süresinde ileri sürülmeyen sanık ...’nın duruşmalı inceleme isteminin ise, aynı kanunun 318. maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE,
II-Sanık ... kendisine savunman atandığından haberdar olmadığını, 09.06.2011 tarih ve 2007/223-2011/144 sayılı kararın 15.09.2011 tarihinde tebliğ edildiğini ve 20.09.2011 günü de temyiz ettiğini ifade etmesi karşısında, sanığın haberdar olmadığı savunmanın yüzüne karşı verilen kararı 27.10.2011 tarihinde tebliğ aldığı ve 28.10.2011 tarihli dilekçesi ile süresinde temyiz ettiği, sanık ..."e vekil olarak duruşmalara katılan Av...."ın yüzüne karşı açıklanan kararı temyiz etmediği, aynı savunmanın diğer sanık ..."in de vekili olduğu, sanık ..."e dair temyiz isteminde bulunmasına karşın sanık ... bakımından temyiz başvurusunda bulunmadığı, ancak sanık hakkındaki temyiz isteminin reddi konusundaki kararın sanık ..."e tebliğine rağmen temyiz dilekçesinin Av. ... tarafından sunulduğu, sanık ..."in verdiği dilekçelerde adı geçen avukatla maddi konuda anlaşamadıkları için ilişiğini kestiğini bunu da mahkemeye bildirdiğini, sanığın 11.08.2010 tarihinde ilişkiyi sona erdirdiği, gerekçeli kararında sanığa tebliğ edilmediği anlaşılmakla, sanığın kararı öğrenme tarihi olan 19.07.2011 tarihinde temyiz ettiği kabul edilerek her iki sanık hakkında da temyiz talebinin süreden reddine dair yerel mahkemenin 10/10/2011 tarihli, 2007/223-2011/144 sayılı ret kararı kaldırılarak temyiz taleplerinin süresinde olduğu kabul edilmiş; 5271 sayılı CMK"nın 260/1. maddesine göre tefecilik suçundan verilen beraat kararına karşı katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan Hazinenin, kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hazine vekili tarafından temyiz edilmesi nedeniyle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 19.10.2010 tarih 2010/9-149 esas 2010/205 karar sayılı kararı ışığında, temyiz dilekçesinin
kapsamına göre, CMK"nın 237/2. maddesi uyarınca Hazinenin katılma talebinin adı geçen suça yönelik hükümler yönünden kabulü ile sanıklar ... ve ... hakkında tefecilik suçundan kurulan beraat, sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacı ile örgüt kurma; sanıklar ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...’ya yönelik sahte senet düzenlemek ve nitelikli dolandırıcılık; sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan ...’a yönelik bedelsiz senedi icra takibine koymak, sanık ... hakkında müşteki ...’e yönelik resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının TCK"nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yokluğunda verilen hükmün sanık ...’ya 07/07/2011 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen; CMUK"nun 310. maddesinde öngörülen bir haftalık süre geçtikten sonra 19/07/2011 tarihinde temyiz etmiş olması nedeniyle mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin 10/10/2011 tarihli, 2007/223 esas ve 2011/144 karar sayılı Ek Kararının yerinde olduğu kabul edilerek;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ... savunmanı ile sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... ile Katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme kısmen aykırı olarak ONANMASINA,
III-Sanıklar ... ve ... hakkında müşteki ...’e yönelik resmi evrakta sahtecilik suçu ile sanık ... hakkında suç örgütüne yardım etme suçlarından kurulan mahkumiyete ilişkin hükümlerinin incelenmesinde ise;
1... ve... tarafından müşteki ...’e zorla imzalatıldığı iddia edilen senedin, sanıklar ..., ... ve temyiz dışı sanık ... tarafından icraya konularak tahsil edilemeye çalışıldı- ./..
nın kabul edilmesi karşısında; ... ve ... isimli şahısların müşteki ...’e yönelik işlediği iddia olunan yağma eylemi hakkında ... Ağır Ceza mahkemesine açılan davaya ilişkin yargılama dosyasının getirtilip incelenerek; mümkünse dosyaların birleştirilip, birleştirme kararı verilmesinin mümkün olamadığı takdirde ise ilgili belgelerin onaylı suretlerinin denetime olanak verecek şekilde dosyaya konulup delillerin birlikte tartışılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturma ile yetinilip, yargılamaya devamla, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın 85. maddesi ile 6459 sayılı Kanunun 11. maddesi ile 5237 sayılı TCK.nun 220/6-7. maddelerinde yapılan değişiklikler karşısında sanık ...’in hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanı ile sanıklar ... ve ...’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin açıklanan nedenler ile isteme aykırı olarak BOZULMASINA, Üye ..."un genel usule ilişkin muhalefetiyle 13.09.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta
terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.
Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay"a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;
5271 sayılı Kanunun ...maddesi "kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi" ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay"da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.
Şöyle ki;
1- Özel Yetkili Mahkemeler, "Adil Yargılanma Hakkı" ve "Ağır Ceza Mahkemeleri" arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil
yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.
Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.
2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK"nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay"da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10; "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36; "Kanunî Hâkim Güvencesi" başlıklı 37; "Suç ve Cezalar" başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.
Görüldüğü üzere;
Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.
Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.
Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.
Şöyle ki;
Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.
Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.
Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.
...
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.