11. Ceza Dairesi 2019/4308 E. , 2019/6464 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 16.05.2019 tarihli ve 2019/6149 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23.05.2019 tarihli ve KYB-2019/55240 sayılı ihbarname ile;
Resmî belgede sahtecilik suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılamada, kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden bahisle adı geçen sanık hakkındaki yargılamanın durmasına dair İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/09/2018 tarihli ve 2018/126 esas, 2018/674 sayılı kararının "İstanbul Anadolu Cumhuriyet başsavcılığınca şüpheli ... hakkında düzenlenen 01/02/2018 tarihli ve 2017/221776 esas, 2018/19896 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın Cumhuriyet savcısı tarafından elektronik imzayla 01/02/2018 tarihinde imzalanması sonrasında, 02/02/2018 tarihinde, Cumhuriyet başsavcı vekili tarafından, şüphelinin sahtecilik suçunu işlediği belirtilerek dosyanın iade edilmesi üzerine ilgili savcı tarafından dosyanın yeniden ele alındığı ve bu kez yapılan araştırma sonucunda toplanan deliller doğrultusunda ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılmasına rağmen, İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesince, daha önce aynı konuya ilişkin olarak verilen ve Cumhuriyet savcısı tarafından imzalandığı anda hukuken geçerli bir ceza muhakemesi işlemi haline gelen 01/02/2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172/2. maddesi gereğince, yeni delil elde edilmedikçe ve sulh ceza hâkimliğince karar alınmadıkça aynı soruşturma konusu olay ile ilgili iddianame düzenlenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı ve düzenlenen iddianame ile ilgili yargılama yapma imkânının bulunmadığı, bu nedenle bu aşamada kovuşturma şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 223/8. maddesi uyarınca yargılamanın durmasına karar verilmiş ise de; benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 15/10/2018 tarihli ve 2018/3667 esas,
2018/6665 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, adlî idârî nitelikte olup, taraflara tebliğ edilip kesinleştirilmeleri yapılmadıkça geri alınmaları mümkün olduğundan ve Cumhuriyet başsavcısının da söz konusu kararlarda değişiklik yapılmasını isteme hakkı bulunduğundan yapmış olduğu iade işleminin usul ve yasaya uygun olduğu, kaldı ki, belirtilen kararın Cumhuriyet başsavcısı tarafından 02/02/2018 günü iade edilmesi sonrasında taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle henüz kesinleşmediği ve kesin hükmün niteliğine benzer sonuçları da doğurmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde davanın durmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Kanun yararına bozma, hâkim veya mahkemeler tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kabul edilen olağanüstü bir kanun yoludur.
5271 sayılı CMK‘nin 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Kanun yararına bozma konusu karar veya hükmün hukuka aykırı olmakla birlikte hukuken geçerli bir karar veya hüküm olması gerekir. Henüz kesinleşmeyen kararlar aleyhine kanun yararına bozma isteminde bulunulamaz.
Bu bilgi ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10. maddesi uyarınca “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır” hükmü ile 6099 sayılı Kanun"la yapılan değişiklik sonucunda anılan maddeye eklenen “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” ek fıkra hükmü ve aynı Kanun"un 28. maddesinde düzenlenen “Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.” şeklindeki düzenlemelere aykırı olarak yokluğunda verilen karara ilişkin olarak, sanığın dosyadaki bilinen en son adresi olan 14.02.2018 tarihli sorgusunda bildirdiği “...“ adresine çıkarılan ve adreste tanınmadığından bahisle iade edilen tebligattan sonra, Türk vatandaşı olmayan ve MERNİS adresi bulunmayan sanığa, ilanen tebligat yapılması gerekirken, başkaca bir tebligat yapılmaması nedeniyle kanun yararına bozma konusu İstanbul (Anadolu) 55. Asliye Ceza Mahkemesi‘nin 13.09.2018 tarihli 2018/126 Esas ve 2018/674 sayılı kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteminin CMK’nin 309. maddesi uyarınca REDDİNE, anılan kararın sanığa usulüne uygun şekilde tebliği hususunun mahkemesince yerine getirilmesi amacıyla mahalline gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 19.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.