11. Ceza Dairesi 2019/4434 E. , 2019/6462 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 29.05.2019 tarihli ve 2019/4915 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.06.2019 tarihli ve KYB-2019/59875 sayılı ihbarname ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ın 5237 Türk Ceza Kanunu"nun 204/1 ve 62. maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/04/2010 tarihli ve 2008/112 esas, 2010/115 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/07/2010 tarihli ve 2010/886 değişik iş sayılı kararının, "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği hususu ile,
Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25/10/2018 tarihli ve 2017/5.md-621 esas, 2018/476 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını müteakip, deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemeyen sanık hakkında verilen düşme kararının temyiz incelemesinin, 5237 sayılı Kanun"nun 231/10. maddesindeki koşullarla sınırlı olarak yapılabileceği hususu birlikte gözetilerek yapılan incelemede,
Dosya kapsamına göre, somut olayda kuyumculuk yapmadığı hâlde, kuyumculuk yaptığına dair 11/04/2006 tarihli sahte belgeyi düzenlettirmek ve kullanmak suretiyle silah ruhsatı aldığı iddia edilen sanığın, mahkemesince üzerine atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; hükme esas alınan mahallinde yapılan tespit sonrası tutulan 12/09/2007 tarihli tutanak ekindeki fotoğraflarda dükkanın isminin "... Kuyumculuk" olarak görüldüğü gibi, sanığın belirttiği adreste 11/04/2006 tarihinden itibaren kuyumculuk yaptığına ilişkin, yargılama sırasında dinlenilen tanıklardan ... ve ..."ün beyanları ile dosya arasındaki resmi belgeler birlikte değerlendirildiğinde, kuyumculuk faaliyetiyle uğraştığı ve silah ruhsatı alma hakkına haiz olduğu anlaşılan sanığın sahte belge düzenlettirip kullanmasından bahsedilemeyeceği ve üzerine atılı suç nedeniyle hakkında mahkûmiyetine karar verilemeyeceği cihetle, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkûmiyet kararı olmadığı gibi, davayı esastan sonuçlandıran bir hüküm de değildir. Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 tarihli ve 346-25 sayılı kararında belirtildiği gibi, bu karar “koşullu bir düşme kararı” niteliğinde olup, CMK’nin 231. maddesinin 10 ve 11. fıkraları uyarınca, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, kamu davası aynı Yasanın 223. maddesi uyarınca düşürülecek, aksi halde ise açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz vaki olduğunda, merciince ne şekilde inceleme yapılacağı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 07.04.2009 tarihli ve 2009/64 Esas-2009/83 Karar sayılı içtihadında açıklanmıştır. Buna göre; itiraz mercii, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesinin koşullarının (suça ve sanığa ilişkin) mevcut olup olmadığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında hukuka aykırılık (denetim süresinin doğru belirlenip belirlenmediği, denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmiş ise, belirlenen yükümlülüklerin yasada düzenlenen yükümlülüklere uygun olup olmadığı) bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapacaktır. İtiraz merciinin, suçun sübutu ve nitelendirilmesi gibi esasa ilişkin hususlarda değerlendirme yapması olanaklı olmadığı gibi açıklanmayan mahkûmiyet hükmü içeriğindeki hukuka aykırılıkları da denetlemesi mümkün değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.01.2013 tarihli ve 2012/10-534 Esas-2013/15 Karar sayılı ilamında ise, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz vaki olduğunda merciince, 5271 sayılı CMK"nın 267-271. maddeleri uyarınca hem maddi olay hem de hukuki yönden inceleme yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Açıklanan kararlarda, itiraz merciince yapılacak şekli incelemenin kapsamı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, esasa müessir incelemenin çerçevesinin belirlenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nin 231/5 fıkrasında, sanığa “yüklenen suçtan” dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğinin öngörülmüş olması karşısında; merciin öncelikle, sanığa yüklenen eylemin kanunda suç olarak tanımlanıp tanımlanmadığını incelemesi gerekmektedir. Kanunun lafzında "yüklenen suçtan" dolayı yapılan yargılamadan bahsedilmiş olması nedeniyle sanığa yüklenen eylemin kanunda suç olarak tanımlanması zorunludur. Bunun gibi, kanunda suç olarak tanımlanan eylemin cezası da, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırları içerisinde kalmalıdır. Vasıflandırmada hata yapılmak suretiyle uygulanma imkanı bulunmayan suçlar için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi de merciin inceleme kapsamı içinde kabul edilmelidir. Esasen her iki inceleme bir yönüyle esasa müessir olarak kabul edilebilirse de, kanunun lafzı karşısında bu incelemenin aynı zamanda, şekli bir inceleme olduğunu söylemek mümkündür. Aksinin kabulü, kanunda suç olarak tanımlanmayan, tanımlanıp da kapsam dışında kalan eylemler için, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi ve bunun da herhangi bir incelemeye tabi tutulmaması sonucunu doğuracaktır ki, bu kanun koyucunun öngördüğü bir sonuç değildir.
Bunun dışında, merciin, dosyada bulunan mevcut deliller ışığında suçun sübutu ya da ceza miktarı itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırları içerisinde kalan eylemin vasıflandırması ve kararda yer alan cezai yaptırım içermeyen tali diğer hükümlerle ile ilgili bir değerlendirme yapması mümkün değildir. Zira, bu tür aykırılıklar hükmün açıklanması durumunda olağan yada olağanüstü yasa yollarının konusunu oluşturacaktır. Kaldı ki, sanığın talebi üzerine Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin 08.11.2016 tarihli 2008/112 Esas ve 2010/115 sayılı ek kararı ile denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği tespit edilen sanık hakkında CMK‘nin 231/10. maddesi uyarınca davanın düşürülmesine karar verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, incelenen dosya içeriğine göre; sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.04.2010 tarihli 2008/112 Esas ve 2010/115 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.07.2010 tarihli ve 2010/886 Değişik İş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görülmediğinden REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 19.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.