21. Hukuk Dairesi 2018/5627 E. , 2018/8633 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : 1. İş Mahkemesi
KARAR
A) Davacı İstemi:
Davacı; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve yetim aylığının devamına ve aylığın ödenmeyen tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı SGK vekili özetle; kurum işleminin yerinde olduğunu ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince; “... . İş Mahkemesinin 13/06/2012 tarih 2010/632 Esas, 2012/394 Karar sayılı ilamı ile kurumun yetim aylığının kesilmesi işleminin iptaline karar verildiği,kararın onanması üzerine davalıya yetim aylıklarının yerinden ödendiği ancak davalı kurum tarafından yeniden yapılan inceleme neticesinde davacının yetim aylıklarının yeniden kesilmesi üzerine açılan iş bu davada yapılan araştırma sonucunda davalının ve boşanmış olduğu eşinin adres bilgilerinin farklı oluşu, oy kullanmış oldukları sandık bilgilerinin farklı oluşu, dava konusu dönemde kurumlara başvurularında belirtmiş oldukları adreslerin farklı oluşu ve tanık beyanları ile fiilen bir arada yaşamadıkları anlaşıldığından davanın kabulüne .. ” gerekçesiyle “Davacının davasının KABULÜNE, Davacı ..."un babasından aldığı yetim aylığının 25/08/2015/ED-125 sayılı denetim raporuna istinaden kesilmesine dair kurum işleminin iptali ile yetim aylığının devamına, ödenmeyen aylıkların ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıyı ödenmesine,” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davalı kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, davanın reddi gerektiğini, kurum işleminin doğru olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesince “ Kurum kontrol memurlarınca tutulan tutanağın somut verilere dayalı olması, denetmenin beyanına başvurduğu tanığın duruşmada, tutanaktaki beyanına aykırı ve davacıyı korumaya yönelik beyanına itibar edilemeyeceği Kurum kontrol memurlarınca düzenlenen raporun aksinin ispatlanamadığı,” gerekçesiyle “1- Davalı kurum vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince KABULÜNE,
... 1. İş Mahkemesinin 2015/484 E., 2017/466 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2)Davanın REDDİNE, ” karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davacı vekili; “Adres kayıtları, seçmen kayıtları ve tanık beyanlarıyla tarafların ayrı yaşadığı sabittir. Mahkemece bütün deliller hiçe sayılarak denetmen raporuna üstünlük tanınmıştır.” gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2. fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptaline, yetim aylığının devamına ve aylığın ödenmeyen tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının, 03/12/1996 tarihinde eşinden boşandığı, 16/07/1996 tarihinde vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı, kurum denetmenleri tarafından düzenlenen 26/02/2010 tarihli rapora istinaden davacının aylığın kesildiği ve 18/10/2008-17/02/2010 arasında ödenen aylıklar borç çıkarıldığı, bu işlem üzerine davacı tarafından ... 3. İş mahkemesinde dava açıldığı, mahkemece 2010/632 esas, 2012/394 karar sayılı kararı ile yetim aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptaline karar verildiği ve kararın Yargıtay 10 Hukuk Dairesinin 2012/18545 esas 2012/23776 karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, söz konusu karar uyarınca davacıya babasından dolayı tekrar aylık bağlandığı ancak Kuruma yapılan bir ihbarı değerlendiren Kurum kontrol memurlarının, davacının adresinde ve diğer kayıtları üzerinde inceleme yaptığı, inceleme sonucunda düzenlenen 25/08/2015 tarihli raporda davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 18/10/2008-17/11/2015 tarihleri arasında ödenen 60.735,57 TL tutarındaki aylıklar ve işleyen faizinin borç çıkarıldığı, anlaşılmıştır.
Somut olayda ; 25/08/2015 tarihli Denetmen Raporunun içeriği ve dosyada toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanları davacı ve eşinin birlikte yaşadığını göstermektedir. Bölge Adliye Mahkemesince bu gerekçeyle “davanın reddine” dair verilen karar esasen yerindedir. Ancak daha önce aynı konu ile ilgili, kesinleşmiş ... 3. İş mahkemesinin 2010/632 E., 2012/394 K. sayılı kararı göz ardı edilmiştir. Anılan kararla davacıya18/10/2008-17/02/2010 arasında ödenen aylıkların borç çıkarılması işleminin iptali kesinleşmiştir. 25/08/2015 tarihli yeni rapor sonucu Kurum tarafından her iki dönemi kapsar şekilde 18/10/2008-17/11/2015 tarihleri arasında ödenen aylıklar borç çıkarıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, keşinleşen hüküm nedeniyle 17/02/2010 tarihinden sonrası için red kararı, 18/10/2008-17/02/2010 dönemi için kabul kararı verilmeliydi.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.