4. Hukuk Dairesi 2016/16419 E. , 2017/759 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve ... aleyhine 25/11/2015 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit ve istirdat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 23/06/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, İİK"nın 89/5. maddesine dayalı olarak açılmış bulunan istirdat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kendisine ait işyerinde davalı ...’ın 6-7 ay kadar sigortalı çalıştığını, daha sonra işyerini başka birisine devrederek polis memurluğuna geçtiğini, davalı ...’ın diğer davalıya borcundan dolayı başlatılan icra takip dosyasında önceki işverenlik adresine gönderilen İİK"nın 89. maddesine dayalı haciz ihbarnamelerine süresinde cevap verip itiraz edemediği için memurluk maaşına haciz uygulanarak kesinti yapıldığını, davalı ...’nun kötüniyetli olduğunu, polislik görevi nedeniyle işverenlik adresinden ayrılmasından faydalanarak haciz ihbarnamelerini bu adrese tebliğ ettirdiğini, davalı ...’yu tanımadığını, davalı ...’a ise tüm hak ve alacaklarını ödediğinden davalılara herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek davalılara borçlu olmadığının tespiti ile haciz konularak kesilen parasının istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davacının açmış olduğu davanın İİK’nın 89/3. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olduğunu, davacının haciz ihbarnamelerinin gönderildiği dönemde takip borçlusu diğer davalı ...’ın çalıştığı işyerinin sahibi olduğunu, üçüncü haciz ihbarnamesinin davacıya tebliğinden sonra davacının yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde menfi tespit davası açmadığını, bunun üzerine davacının çalıştığı kuruma maaş haciz ihbarnamesi gönderilerek maaşının ¼’üne haciz konulduğunu, davanın süre yönünden reddi gerektiğini, davanın reddi halinde dava değerinin % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ..., davaya cevap vermemiş; duruşmadaki imzalı beyanında, 6-7 ay kadar davacının yanında çalıştığını, davacıdan alacağı olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece, davanın İİK"nın 89/3. maddesinde dayanağını bulan üçüncü şahıs tarafından açılan menfi tespit davası olduğu, davacının yasal 15 günlük hakdüşürücü süre geçtikten sonra menfi tespit davasını açtığı gerekçesi ile davanın süre yönünden reddine, davalı tarafın tazminat talebinin kabulü ile dava değerinin % 20’si tutarında tazminata karar verilmiştir.
Davacı, menfi tespit isteminin yanısıra istirdat isteminde de bulunmuştur. Her ne kadar, davacı taraf davasını yargılama aşamasında ve son olarak temyiz dilekçesi içeriğinde İİK’nın 72. maddesine dayandırmış ise de, davanın hukuki nitelendirmesi hakime aittir. İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, takip borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava türü olup somut olayda davacı takip borçlusu olmadığından belirtilen Kanun hükmünün uygulanması mümkün değildir.
İİK"nın 89/3. maddesinde ise, menfi tespit davası açılması için üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 15 günlük hak düşürücü süre tanınmıştır. Bununla birlikte, aynı Kanun maddesinin beşinci fıkrasında “…Her halde üçüncü şahıs, borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, 15 günlük hakdüşürücü süreyi geçirdiği davacı tarafın da kabulündedir. Ancak, davacı taraf gerek dava dilekçesi gerekse temyiz dilekçesi içeriğinde açıkça davalı ...’nin kötüniyetli olduğunu, polislik görevi nedeniyle işverenlik adresinden ayrılmasından faydalanarak haciz ihbarnamelerini işverenlik adresine tebliğ ettirdiğini ve kendisini dosya borçlusu durumuna düşürdüğünü ifade etmiştir. Ayrıca, davalı ... da duruşmada davacıdan alacağı olmadığını imzalı beyanıyla doğrulamıştır. Öte yandan, somut olayda davacı açısından İİK’nın 89. maddesinin uygulanmasına teknik olarak da imkan ve gereklilik bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacı takip borçlusunun eski işvereni olup takip borçlusuna bir borcu olduğu düşünülse dahi belirtilen Kanun’un 355 ve 356. maddelerinde bu duruma ilişkin daha özel ve daha kolay bir prosedür düzenlenmiştir. Buna göre, takip borçlusunu çalıştıran kurum veya işverene takip borçlusunun maaş veya ücretinden kesinti yapılması yönünde bir müzekkere yazılması, akabinde kesinti yapılmayınca kesilmeyen para tutarının işveren veya kurumun maaş veya sair mallarından alınması mümkündür. Somut olayda, ilk olarak davacıya belirtilen şekilde haciz müzekkeresi yazılmış ise de, davacının görev ve adres değişikliği nedeniyle müzekkereden haberdar olmaması üzerine davalı ...’nin aynı adresi göstererek davacıya sırasıyla 1., 2. ve 3. haciz ihbarnameleri gönderdiği anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı ...’nin kötüniyetli olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde, eldeki dava İİK"nın 89/3. fıkrasına göre değil 5. fıkrasına göre açıldığından ve bu fıkrada davacının ödediği bedelin istirdadı için hak düşürücü bir süre düzenlenmemiş olduğundan mahkemece istemin hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Şu durumda, mahkemece işin esasına girilerek inceleme yapılması gerektiğinden kararın yukarıda gösterilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.