22. Hukuk Dairesi 2012/16821 E. , 2013/6761 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, ücret alacağı ve fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, 09.04.2007 tarihinde davalı şirketin Özbekistan"daki şantiyesinde işe başladığını, 14.02.2009 tarihinde yıllık iznini kullanmak üzere Türkiye"ye gönderildiğini, 06.03.2009 tarihinde yurtdışına çıkışının sağlanmadığını, işverence iş sözleşmesinin feshedildiğini, ücretinin 1.200,00 USD olduğunu, dokuz aylık ücretine mahsuben 1.000,00 TL"lik ödeme yapıldığını, geri kalan ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ödenmeyen ücret alacağı ve fazla çalışma ücreti alacağı istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 11.02.2009 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, izne çıktığı farz olunsa bile izin bitiminde geri dönmek üzere davalı şirkete başvurmadığını, 01.05.2007 tarihinde işe başladığını, davacının iş kurumuna verilmek üzere imzaladığı “Yurt Dışı İş Sözleşmesi”nde belirtilen ücretle çalıştığını, davacının fazla çalışma, hafta sonu tatili ve izin sistemine ilişkin beyanlarının doğru olmadığını, tüm ücretlerinin ödendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin
bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı aylık 1.200,00 USD ücret aldığını iddia etmiş, davalı ise “Yurt Dışı İş Sözleşmesi”nde belirtilen ücretle çalıştığını ileri sürmüştür. 10.04.2007-10.07.2007 tarihleri arasında geçerli olmak üzere taraflarca imzalanmış Yurt Dışı İş Sözleşmesinde davacının aylık ücreti 500,00 USD olarak belirlenmiştir. Davacının ablası Fatma Çelik’e ait hesaba yatan ücretler düzensiz ve miktarları farklı olduğundan, hesap dökümünden davacının aldığı aylık ücret anlaşılamamaktadır. Davacı tanıkları ücretle ilgili farklı beyanlarda bulunmuşlardır. Yine, davalının sunduğu cari hesap raporlarında da, farklı zamanlarda, farklı ücretler belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bir kısım tanık beyanlarına göre davacının 900,00 USD ücret aldığı kabul edilerek dava konusu alacaklar hesaplanmıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde emsal ücret araştırması yapılarak sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.