
Esas No: 2016/11994
Karar No: 2019/4897
Karar Tarihi: 30.09.2019
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/11994 Esas 2019/4897 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası...’ın 2006 yılından önce çok sayıda taşınmazı bulunduğunu, ancak 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ve sonrasında farklı işlemler ile tüm taşınmazlarını çocukları olan davalılara devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalıların bir kısım taşınmazları üçüncü kişilere devrettiklerini ancak kendilerinin kullandıklarını ileri sürerek, 109 ada 17, 42 ve 58, 117 ada 7, 119 ada 54 ve 47, 107 ada 19, 20 ve 21, 127 ada 3, 4 ve 15, 129 ada 15, 16, 17 ve 86, 102 ada 3, 4, 12 ve 9, 109 ada 34, 117 ada 6, 108 ada 33, 132 ada 31, 126 ada 105 ve 95, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, hak sahibi olduklarından taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında adlarına tespit ve tescil edildiğini, davacının iddialarının doğru olmadığını bildirmişler, aşamada babalarının taşınmazlarını paylaştırdığını ve bir kısım taşınmazların bu nedenle adlarına tescil edildiğini, kadastro çalışmaları sırasında davacının kimliğini vermek istememesi ve ‘’mala mülke ihtiyacımız yok’’ demesi üzerine davacı adına tescil yapılamadığını, yine bir kısım taşınmazları ise bedeli karşılığında satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar savunma getirmemişlerdir.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davalılardan ...’a devredilen 119 ada 54 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulüne, 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle diğer taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1940 doğumlu mirasbırakan..."ın 15.11.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızı ... ile davalı çocukları ...., ..., ..., ...., ..., ..., .... ve..."nin kaldıkları, 09.06.2006 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmaları sırasında; Dava konusu 109 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının ..., 1/4 payının ... ile 1/4 payının ... adlarına, 102 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1/2"şer paylarla... ve ... adlarına, 102 ada 12 parsel sayılı taşınmazın 1/2"şer paylarla ... ve ... adlarına tespit ve tescil edildiği,..."nin 12
parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 olan payının tamamını ..."ye satış suretiyle temlik ettiği, 107 ada 19, 127 ada 4, 129 ada 15, 117 ada 7 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiği,..."ın 7 parsel sayılı taşınmazı 28.01.2012 tarihinde davalı ..." satış suretiyle temlik ettiği, 102 ada 4, 109 ada 34, 117 ada 6, 127 ada 3, 129 ada 16 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiği, 107 ada 20, 132 ada 31, 119 ada 47 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiği,...in 47 parsel sayılı taşınmazı 24.01.2013 tarihinde davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiği, 102 ada 9, 109 ada 42, 126 ada 105, 129 ada 17 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiği, 107 ada 21, 109 ada 58, 126 ada 95, 127 ada 15, 129 ada 86 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiği, 108 ada 33, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiği, ..."in 23.07.2008 tarihinde 33 parsel sayılı taşınmazı ..."a, 1 parsel sayılı taşınmazı...a satış suretiyle temlik ettiği, 119 ada 54 parsel sayılı taşınmazın... adına tespit ve tescil edildiği,..."un taşınmazdaki 1/2 payını 08.12.2011 tarihinde ..."a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı HMK"nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK" nun 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada 6100 sayılı HMK"nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargının,hakimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda 3. bend olarak ""Davacının ecrimisil talebinin kısmen kabulüne, 408,71 TL"nin davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine"" şeklinde karar verildiği halde, gerekçeli kararda böyle bir bende hiç yer verilmemek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı; bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.