1. Hukuk Dairesi 2016/12344 E. , 2019/4894 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma isteği değerden reddedilip dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, çekişme konusu 24 parsel sayılı taşınmazda davalı olan kardeşi Kamil ile paydaş olduklarını, payını satması için davalının defalarca geldiğini, aşırı derece borcu olduğunu ve taşınmaza iyi bir alıcı bulduğunu bildirdiğini, kardeşinin ekonomik sıkıntıdan kurtulmasına yardımcı olabilmek için taşınmazdaki 1/20 olan payının tamamını devretmeye ikna olduğunu, diğer paydaşlar ile birlikte tapuya gittiklerinde alıcının kim olduğunu sorduğunda, davalının ‘’ alıcı Alman vatandaşı babası gece ölmüş, sen imzayı at o daha sonra gelecek ve imzalayacak ‘’ dediğini, taşınmazın başkasına satıldığını düşünürken tamamının davalıya devredildiğini, sonradan öğrendiğini, taşınmazın aldatma yoluyla elinden alındığını, banka hesabına 194.000,00 TL para yatırıldığını ve parayı gidip alması konusunda davalının kendisini uyardığını, paranın halen hesapta durduğunu ve davalıya iade etmeye hazır olduğunu ileri sürerek tapu kaydının (davalıya devredilen payın) iptali ile adına tescil istemiştir.
Davalı, davacı ve diğer paydaşların paylarını değerlerinin çok üzerinde satın aldığını, davacı ablasının iddiasını ‘’meğer kardeşim zor durumda değilmiş’’ gibi anlaşılmaz bir gerekçeye dayandırdığını, komşu parseli de satın alarak inşaat çalışmalarına başlaması üzerine bu davanın açıldığını, satış bedelini iade etmesi, satın alınan diğer parsel ve faydalı hizmet bedellerini ödemesi karşılığında davacının payını iadeye hazır olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının hileli davranışları ile dava konusu taşınmazın temlikinin sağlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 24 parsel sayılı, 367,56 m2, arsa vasıflı taşınmazdaki 1/20 olan payının tamamını 20.10.2014 tarihinde 13.600,00 TL bedelle kardeşi olan davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Yine 6100 sayılı HMK"nun 190/1. maddesi gereğince "ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Somut olaya gelince; dava dilekçesinin içeriğinden ve davacının beyanlarından; davacının taşınmazdaki payını satma iradesinde olduğu ancak dava dışı kişiye satacakken davalının satın alması nedeniyle hileye düşürüldüğünü iddia ettiği, kaldı ki tüm paydaşların aynı akitte paylarını davalıya temlik ettiği sabittir. Bu durumda hile iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.