11. Hukuk Dairesi 2016/7737 E. , 2018/1376 K.
"İçtihat Metni".....
-/-
Taraflar arasında görülen davada.....Mahkemesi’nce verilen 14/07/2015 tarih ve 2004/16-2015/551 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı .... vekili ile katılma yoluyla asıl davada davalı ... vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 20.02.2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan temlik alan .ile asıl davada davalılar ....... ve ... vekili ... ile yine asıl davada davalılardan İbrahim Tahir Kolat vekili....... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 01/07/2002 tarihli kararı ile hisseleri tamamen .... intikal eden ve ..... A.Ş ile devir yoluyla birleşen .... . .... eski hakim ortaklarından ve yöneticilerinden olan Fon alacaklarının tahsili ile.... olan alacaklarının tahsili bakımından 4389 Sayılı yasanın 15/7 (a) maddesine istinaden ..... temettü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetimlerinin ... tarafından devralındığını, Fon İdaresi tarafından göreve getirilen yeni yönetim ve denetim kurulu üyelerinin atanmasını takiben, denetim kurulu üyelerince 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin şirket faaliyetleri için hazırlanmış olan raporda yer verilen tespit ve değerlendirmelerden hareketle, şirketin zararına sebep olan yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin sorumluluğu nedeniyle haklarında dava açılması yönünde genel kurul kararı alındığını ileri sürerek, dava ve ıslah dilekçelerine istinaden sözkonusu işlemler nedeniyle doğduğu ileri sürülen toplam 6.575.000,00 TL, 24.297.585 Euro ve 32.156.062 USD tutarındaki zararın, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek faizleri ile birlikle asıl ve birleşen davada davalılardan sorumlulukları tutarında müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilleri, zamanaşımı def’inde bulunmuş, alınan ibra kararları nedeniyle sorumluluk davasının açılamayacağını, ibra kararlarının geri alınmasının sözkonusu olmadığını, asıl ve birleşen davada davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını savunarak asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; asıl ve birleşen davada davalılar ..., ...,..., ..., ... hakkında açılan davanın takip edilmediği, diğer davalılar hakkında açılan davalarda sorumluluğa esas zarar unsurunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davada davalılar ..., ..., ., ..., ... hakkında açılan davanın HMK"nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, diğer tüm davalılar yönünden asıl ve birleşen davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı .... vekili ile katılma yoluyla asıl davada davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl ve birleşen dava, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. Grup şirketçe kullanılan krediler için ....e ait taşınmazlar üzerine ipotekler konulması, yine grup şirketçe çekilen krediye ..... kefil olması, grup şirketçe kullanılan kredinin teminatını oluşturulan teminat mektubuna..... ile yapılan “....” sözleşmelerinin Kanununa aykırılığı iddiasıyla tahakkuk ettirilen cezalar nedeniyle Maliye ile uzlaşılmayarak itiraz edilmesi, itirazdan sonuç alınamaması nedeniyle.....vergi ceza ihbarnameleri ve gecikme cezalarına katlanması, kira alacaklarının ertelenmesi nedenleri ileri sürülere..... zarara uğradığı iddiasıyla şirket eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan asıl ve birleşen davada davalılar aleyhine sorumluluk davası açılmıştır.
-/-
Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (...). Nitekim 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine 6762 sayılı TTK’nın 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeye mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, 6762 sayılı TTK’nın 359. maddesinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, asıl ve birleşen davada davacı vekili, önceki dönemde yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürmüş, hangi eylemleriyle zararın doğduğunu asıl ve birleşen davadaki dava dilekçelerinde ayrıntılı şekilde açıklamıştır. Mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, hüküm yeterli araştırma ve incelemeye dayanmadığı gibi temel alınan bilirkişi raporları da uyuşmazlığı çözmeye elverişli değildir. Dava konusu edilen ipotek ve kefalet bedellerinin ....yönünden tamamen karşılıksız kalması, batık alacağa dönüşmesi, yani tahsil edilme imkanının kalmaması zararın varlığı için şart olmadığı gibi, mahkemece katlanılan vergi cezaları ve gecikme zamları nedeniyle ....nezdinde zararın ortaya çıktığı kabul edilmiştir. İbraz edilen bir kısım delillerin bilirkişi raporunda değerlendirilmediği yönündeki itirazlar da cevaplandırılmamıştır. Bu suretle; iddia edilen zarar kalemlerinin anılan hükümler doğrultusunda incelenip belirlenmesi, bilirkişi raporlarına tarafların ileri sürdüğü ciddi itirazların cevaplandırılması, böylece taraflar arasındaki uyuşmazlıkta isnat edilen fiiller sebebiyle zararın bulunup bulunmadığının tespiti, şirket için belirtilen her bir hususun zarar kalemi olarak kabulü halinde, oluşan şirket zararından, yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin, 6762 sayılı TTK’nın 336 vd. maddeleri bağlamında ispat külfeti ters çevrilmiş kusur sorumluluğu ilkeleri çerçevesinde, kusursuzluklarını kanıtlayamamaları halinde sorumlu olduklarının ilke olarak kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın asıl ve birleşen davada davacı .... yararına bozulması gerekmiştir.
Ayrıca, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesinde yer alan “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemesi uyarınca, haklarındaki davanın red sebebi aynı olan asıl ve birleşen davada davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Mahkemece, alacağın fon alacağı niteliğinde olduğu ve bu kapsamda 5411 Sayılı Yasanın 141. maddesinin olaya uygulanması gerektiği, bu durumda da 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davalıların zamanaşımı def’ileri reddedilmiştir. Ancak, 5411 Sayılı Bankacılık Yasasının 141. maddesinde yer alan zamanaşımı süresi Bankacılık Yasasından doğan davalara ilişkin olup asıl ve birleşen davada davalılar aleyhine 6762 sayılı TTK’nın 336 vd. maddelerine göre açılan sorumluluk davasında 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
-/-
6762 sayılı TTK’nın 340. maddesine göre 336. ve 337. madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309. madde hükmü uygulanır. 336. ve 337. maddelere yapılan atıf dolayısıyla şirket yönetim ve denetleme kurulu başkan ve üyeleri aleyhine açılan sorumluluk davasında, özel hüküm niteliği taşıyan 309. maddenin son fıkrasında yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu durumda, mahkemece dava konusu edilen her bir zararlandırıcı eylem yönünden zamanaşımı süresinin bu hükümler çerçevesinde tespiti ile zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi gerektiğinden asıl davada davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın asıl davada davalı ... yarına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı .... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün asıl ve birleşen davada davacı .... yararına, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle, asıl davada davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün asıl davada davalı ... yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak temlik alan ..... verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl davada davalı ..."a iadesine, 22.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
....