Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2019/5451
Karar No: 2022/1314
Karar Tarihi: 14.03.2022

Danıştay 10. Daire 2019/5451 Esas 2022/1314 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/5451 E.  ,  2022/1314 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No : 2019/5451
    Karar No : 2022/1314

    TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : Kendi adlarına asaleten, ...'a velayeten ... ve ...
    VEKİLLERİ : Av. ...

    KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Üniversitesi Rektörlüğü
    VEKİLİ : Av. ...

    İSTEMİN_KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdare Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacılardan ...'ın doğduktan sonra sevk edildiği davalı idare bünyesindeki hastanede takip altındayken, beyaz renkli lezyon tespit edildiği halde gerekli müdahalenin yapılmaması nedeniyle sağ gözünü kaybettiği, süreçle ilgili olarak aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği ileri sürülerek, maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile toplam 7.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminatın davacı küçüğün hastaneye yatışının yapıldığı 19/03/2014 tarihinden itibaren işletilecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla; dava konusu işlemin ön karar niteliğinde olduğu, idari davaya konu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın bu kısmının incelenmeksizin reddine, olayla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen raporda, davacı küçükte doğumsal anomalilerin mevcut olduğu, saptanan konjenital katarakt ve glokomun bu tablonun bir parçası olduğu, yapılan muayene ve uygulanan tedavilerin tıp kurallarına uygun gerçekleştirildiği yönünde görüş bildirildiğinden, olayda idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Bölge Mahkemesi kararının özeti: ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdare Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilerek davacıların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.


    TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, ...'ın rahatsızlığının doğru değerlendirilmemesi nedeniyle görme kaybına uğradığı, küçüğün gözünde meydana gelen beyaz lekenin 24/02/2014 tarihinde saptandığı halde, hastalığı kontrol altına almak, tedavinin seyrini sürekli izlemek, kayıtlarını tutmak, yakınlarını bilgilendirmek noktasında özen yükümlülüğünün yerine getirilmediği, davacının gözüne niçin enjeksiyon uygulandığının belli olmadığı, enjeksiyon uygulandıktan sonraki süreçte takibinin ciddi yapılmamasından dolayı davacının gözünün enfeksiyon kapmış olması nedeniyle perforasyon oluştuğu, bu hususta bir üniversiteden yeni rapor alınması gerektiği, hükme esas alınan raporun eksik incelemeye dayandığı, yaşanacak muhtemel rahatsızlıklar hakkında gerekli bilgilendirmenin yapılmadığı belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, hükme esas alınan raporun tüm ayrıntılar dikkate alınarak hukuka uygun bir şekilde düzenlendiği belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
    DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :

    MADDİ OLAY :
    30/12/2013 tarihinde dünyaya gelen davacı ..., altı günlükken Eskişehir Devlet Hastanesinde, gaz gaita çıkaramama ve safralı kusma nedeniyle muayene edildikten sonra Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü Hastanesine sevk edilmiştir. İleri tetkik ve tedavi amacıyla 08/01/2014 tarihinde çocuk cerrahi yoğun bakım servisine yatırıldıktan sonra 04/03/2014 tarihine kadar burada takip edilmiştir.
    Öncelikle kendisine sindirim sistemi rahatsızlıkları ve dolaşım bozuklukları nedeniyle tedavi uygulanmıştır. Bu tedavi sürerken 24/02/2014 tarihinde sağ göz renginin soldan farklı olduğu, göz bebeğinde beyaz renkli lezyon oluştuğu fark edilince göz hastalıkları konsültasyonu istenmiştir. Konjenital (doğuştan gelen) katarakt ve glokom (göz içi basıncının yükselmesi sonucu oluşan göz siniri hasarı) açısından ertesi gün tekrar değerlendirilmesi için göz polikliniğine yönlendirilmiş, yapılan muayene sonucunda gözdeki patolojinin doğumsal bir anomali olduğuna karar verilmiştir. Ayrıca bu muayeneye ilişkin notta "...sağ gözde biyomikroskopik olarak yapılan muayenede iris damarları belirgin, ön kamara sığ ve lenste katarakt mevcuttu. B scan ultrasonda sağ göz ön arka aksı normalin altındaydı. Retina dekolmanı ve intravitreal kanama tespit edilmedi." ibaresine yer verilmiştir.
    Aynı zamanda davacı, durumun ilk fark edildiği 24/02/2014 tarihinden bir hafta sonra, 03/03/2014 tarihinde genel anestezi altında muayene edilmiştir. Bu muayenede sağ gözde damarlanma artışı, göz içi tansiyonda artış tespit edilmiş, neovasküler glokom teşhisi konulmuş, aynı gün neovaskülerizyonun (anormal damar gelişimi) gerilemesi için intravitreal enjeksiyon uygulanmıştır. Ertesi gün servise çıkarıldıktan sonra davacının tedavisinin çocuk hastalıkları bölümü tarafından devam ettirilmesine karar verilmiş ve ardından taburcu edilmiştir.
    Söz konusu enjeksiyon uygulamasından sonra davacı, gözünde ani başlayan sulanma, çapaklanma, huzursuzluk şikayetleriyle 19/03/2014 tarihinde aynı hastaneye götürülmüş, poliklinik muayenesinin ardından spontan perforasyon ön tanısıyla göz hastalıkları servisine yatırılmıştır. Korneal perforasyon (korneanın delinmesi) tespit edilen davacı, 21/03/2014 tarihinde perforasyonun tamiri için ameliyat edilmiştir.
    Tedavi sürecindeki hizmet kusuru nedeniyle davacılardan ...'ın sağ gözünde görme kaybı meydana geldiği ileri sürülerek, maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.
    Eskişehir Devlet Hastanesinin 18/11/2015 tarihli engelli sağlık kurulu raporuyla davacının engel oranı %32 olarak tespit edilmiştir.
    İdare Mahkemesince, olayda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen ... tarih ve ... karar numaralı raporda, "2013 doğumlu, ...ve ...kızı ... adına düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerin tetkikinde, hastada doğumsal anomalilerin mevcut olduğu, saptanan konjenital katarakt ve glokomun, bu tablonun bir parçası olduğu, yapılan muayene ve uygulanan tedaviler tıp kuralına uygun olduğu cihetle, hekime ve kuruma atfedilecek kusur bulunmadığı" yönünde görüş bildirilmiştir.
    İdare Mahkemesince, anılan rapor doğrultusunda olayda idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacıların istinaf başvuruları da reddedilmiştir.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
    Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla belirlenip hüküm altına alınmasını sağlamaktadır.
    İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
    İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
    İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğünün bulunduğu tartışmasızdır.
    Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
    Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun'a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesinde, hakimin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği öngörülmüş; "Bilirkişi raporunun verilmesi" başlıklı 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; "Bilirkişi raporuna itiraz" başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının tıbbi ihmal nedeniyle ihlal edildiği iddiasıyla açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ilk derece mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup; bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Buna ek olarak, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
    Doğrudan sağlık hakkını ilgilendiren bu tür davalarda, olayların oluşumuna ilişkin olarak delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, somut verilere dayanmayan, bilimsel değerlendirme içermeyen, yalnızca varsayıma dayalı olarak görüş bildiren bilirkişi raporlarının hükme esas alınması halinde, kişilerin anayasal haklarını korumaya yönelik yeterli yargısal güvence sağlanmamış olacaktır.
    Bakılan davada, her ne kadar hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda hastada doğumsal anomalilerin mevcut olduğu, saptanan konjenital katarakt ve glokomun, bu tablonun bir parçası olduğu, yapılan muayene ve uygulanan tedavilerin tıp kurallarına uygun olduğu yönünde değerlendirme yapılmış ise de; davacılardan ...'ın sağ gözündeki beyaz renkli lezyonun 24/02/2014 tarihinde fark edilmesine rağmen genel anestezi altındaki muayene ve intravitreal enjeksiyon uygulamasının bir hafta sonra yapılmasının tedavi sürecine etkisinin irdelenmediği, davacıya 03/03/2014 tarihinde uygulanan intravitreal enjeksiyon hakkında detaylı inceleme yapılmadığı, korneal perforasyonun meydana gelmesinin sebepleri (enjeksiyonun etkisi) bakımından herhangi bir açıklamaya yer verilmediği görülmektedir.
    Yukarıda belirtilen hususların açıklığa kavuşturulması amacıyla, ikisi göz hastalıkları uzmanı, biri neonatoloji uzmanı olan, üniversite öğretim üyelerinden teşkil edilecek bilirkişi heyetinden, tarafların iddialarının göz önünde bulundurulduğu, tedavi sürecinin bir bütün halinde ele alındığı, tutarlı, anlaşılır ve bilimsel değerlendirmeler içeren bir rapor alınarak olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
    Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu davanın reddi yolunda verilen .... İdare Mahkemesi kararına yönelik davacıların istinaf istemlerinin reddine ilişkin temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdare Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacıların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
    2. Davanın reddine ilişkin .... İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak davacılar tarafından yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdare Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 14/03/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi