Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8237
Karar No: 2022/1980
Karar Tarihi: 16.02.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/8237 Esas 2022/1980 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/8237 E.  ,  2022/1980 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
    No : 2021/528-2021/751
    İlk Derece
    Mahkemesi : ... 3. İş Mahkemesi

    Dava, tahsis talebini reddeden Kurum işleminin iptali ile 15.08.2019 tahsis talebini takip eden aybaşından aylık bağlanması istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
    I-İSTEM
    Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle, davacının; ... sicil numarası ile kurumda kayıtlı olup Teknik doğrama ünvanlı iş yerinde 01.11.1986 tarihinde işe girdiğini, 1990 tarihine kadar çalışmaları olduğunu, kuruma tahsis talebinde bulunduğunu ancak reddedildiğini, niza konusunun 01.11.1986 tarihli giriş bildirgesinde el yazısı ile Çırak yazılı olmasından kaynaklandığını belirterek tahsis talebini reddeden Kurum işleminin iptali ile 15.08.2019 tahsis talebini takip eden aybaşından aylık bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle ; davacı tarafın beyanlarını kabul etmediklerini, giriş bildirgesinin çıraklık belgesi vasfında düzenlendiğini, davacının talebinin kurumca reddedilmesinin yerinde olduğunu, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.08.1988 tarihi ve bu başlangıç tarihi itibarı ile emeklilik yaşının 51 olup davacının talebi yanında davalının red işleminin hukuka aykırı olmadığını, emeklilik şartlarını taşımadığını, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesi, "506 sayılı Yasanın 60/G maddesine göre, 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir. Bu çalışmaların sigorta başlangıç tarihine bir etkisi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, 18 yaştan önceki süreler sigortalılık süresine sayılmaz ise de, prim ödeme gün sayılarının hesabında nazara alınır. Bu bakımdan, 18 yaştan önceki sürelerin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilmek üzere tespiti gerektiği bilindiğinden, 18 yaşından önceki bu çalışmalarının davacının emeklilik tarihine bir etkisi bulunmamaktadır." gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi; ’’Dava, yaşlılık aylığı bağlanma talebine ilişkindir, davacının yaşlılık aylığı bağlanması talebi ile ilgili olarak 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin uygulanması gerektiği, davacının 18 yaşını 11.08.1988 tarihinde bitirdiği dikkate alındığında davacının yaşlılık aylığı talep edebilme yaşının 51 olduğu, tahsis talep tarihi itibariyle yaş koşulunun gerçekleşmediği, mahkeme gerekçesinde her ne kadar dava konusunun 01.11.1986 - 31.12.1986 tarihleri arasındaki çalışmanın niteliği olduğu bildirilmişse de, dava dilekçesinin talep sonucunda sadece yaşlılık aylığı talep etme hakkının olduğunun tespitinden bahsedildiği, gerekçenin bu şekilde belirtilmesinin sonuca etkili olmadığı istinaf sebebine göre davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, "sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez." Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.
    506 sayılı Kanun’un 2'nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6'ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/II-B maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanunun 35'inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
    Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nun 3. maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
    Anılan Kanun'un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10'uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
    a) 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan "onüç yaşını" ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle "ondört yaşını" olarak değiştirilmiştir.)
    b) En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
    c) Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
    Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir. Kanun'un 13'ncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanunun uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu'nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
    Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
    Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
    Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, "tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri" nin gördükleri öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler - SSK anlamında sigortalı işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; ..., 1977 Baskı, s;130).
    Somut dosyada; davacının; 15843186 sicil numarası ile Kurum'da kayıtlı teknik doğrama ünvanlı işyerinde 01.11.1986 tarihinde düzenlenmiş işe giriş bildirgesi üzerinde el yazısı ile ‘çırak’ ibaresinin bulunduğu ayrıca davacının, uzun vadeli sigorta kolu kapsamında 01.11.1986 tarihinden itibaren 50 günlük hizmetinin de bildirilmiş olduğu, davacının tahsis talebi sonrasında işe giriş bildirgesinde ' çırak' ibaresinin bulunması ayrıca davacının yaşı da dikkate alınıp bu bildirimler kısa vadeli sigorta koluna göre düzenlendiği ve işe giriş bildirgesinin de kabul edilmemesi neticesinde tahsis koşulları oluşmayan davacının talebinin Kurumca reddedildiği anlaşılmaktadır. Asıl uyuşmazlık 01. 11.1986 tarihli işe giriş bildirgesi ve devamında bildirilen 50 günlük hizmetin kısa vadeli sigorta kolları kapsamında mı yoksa uzun vadeli sigorta kolları kapsamında mı olduğu hususudur. Öncelikle; mahkemece; davacının öğrenim durumu araştırılmalı, çıraklık eğitim merkezi ile yazışma yapılmak suretiyle bu dönemde davacının merkezde kayıtlı olup olmadığı ve 16 yaşında bulunan davacının yaptığı işin niteliği sorulup, bu husus açıklığa kavuşturulmalıdır. Ayrıca, komşu iş yeri ve bunların bordrolarda kayıtlı çalışanları ve bulunması halinde dinlenmeyen başka bordro tanıkları tespit edilerek tanık sıfatıyla dinlenilmeli, komşu iş yerleri ile ilgili kayıtlar celp edilerek verilen beyanlar denetlenmeli, bu şekilde davacının çalışmasının meslek ve sanat öğrenimine yönelik mi yoksa üretime yönelik mi olduğu tespit edilerek, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
    Kabule göre de; ... Bölge Adliye Mahkemesi’nin; ilk derece mahkemesinin davanın reddine yönelik gerekçesinin yerinde olmadığına yönelik kabul isabetli olup ne var ki ... Bölge Adliye Mahkemesi’nin tahsis koşullarının ‘yaş’ yönünden gerçekleşmediği ifade olunarak esastan red kararı vermiş ise de; tahsis koşullarının gerçekleşmeme nedeninin bildirime konu 01.11.1986 tarihinden itibaren bildirilen ‘50’ günün kısa ya da uzun sigorta kollarına tabi olup olmadığı yönünde bir irdeleme yapılmaksızın hüküm tesisi yerinde görülmemiştir.
    Buna göre dinlenmeyen bordrolu tanıklar da dinlenmek suretiyle davacının yaşı ve yapılan işin niteliği ve önceki tanıkların üretime yönelik olduğu yönündeki beyanları da gözetilip çelişki halinde giderildikten sonra iptale konu sürelerin kısa ya da uzun vadeli sigorta kolları kapsamında değerlendirileceği açıklığa kavuşturulup sonuca göre de; tahsis hakkında bir karar verilmelidir.
    Mahkemece yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi