Esas No: 2020/7821
Karar No: 2022/2147
Karar Tarihi: 17.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/7821 Esas 2022/2147 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2020/7821 E. , 2022/2147 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi : Samsun 3. İş Mahkemesi
Dava, tarımsal faaliyet kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ile aksi yöndeki kurum işleminin iptaline ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının ... Tarım Bağ-Kur sicil numarası ile 01/12/1988 tarihinde re'sen Bağ-Kur'a tescilin yapıldığı, 23/11/1998 tarihinde düzenlenen Bağ-Kur terk formunda Ziraat Odasında kaydı yok denilerek kaydının iptaline neden olduğu, 16/12/1998 tarihinde kurumca müvekkil ...'a Tarım Bağ-Kur kaydının devam ettiğine dair 16/12/1998 tarihli 041439 sayılı yazı gönderildiği, baştan itibaren hem de re'sen yapılan kayıt sonradan kurumca silindiği 1988-1998 arasında hiç çalışmamış gibi işlem yapıldığını, 2000 yılında başlayan Tarım Kredi Kooperatif üyeliğinin halen devam ettiğini, 730087137 sicil numarası ile ikinci bir Tarım Bağ-Kur kaydı yapıldığını, davacının Tarım-Bağkur kaydının resen ilk tescilinin yapıldığı 01/12/1988 tarihinde halen devam eder şekilde hizmet sürelerinin tespiti yönündeki başvurumuzun reddedildiğini,müvekkilinin 01/12/1988 tarihinden 26/11/1998 tarihleri arasında zorunlu kurum Bağ-Kur sigortalılığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 05/04/1997 tarihinde Bafra Ziraat Odası'na kayıtlı olduğu, 11/11/1998 tarihinde üyelikten çıktığını, üyeliğe giriş-çıkışa ilişkin Noter onaylı Yönetim Kurulu kararı bulunmadığı, davacının ikinci kez ise 28/04/2005 tarihinde Bafra Ziraat Odasına kayıt yaptırdığı ve bu kaydın halen devam ettiği, odaya ikinci kez girişine ilişkin de Yöncetim Kurulu Kararı bulunmadığı ve Üye kayıt defterinin noter onaylı olmadığının tespit edildiği, bu tespitler doğrultusunda davacının Bafra Ziraat Odasındaki 4203 sicil numaralı üyeliğinin usulsüz olması nedeniyle bir kısım Bağ-Kur hizmetlerinin iptal edildiği, bilindiği üzere üyelerin meslek kuruluşlarına kayıtların teyit edecek üye kayıt defterlerinin noter tasdikli olması üye kaydına ilişkin kararın alındığı Yönetim Kurulu Karar Defterinin bulunması, üye kayıt tarihinden itibaren oda üyelik aidatlarının ödenmiş bulunması üyelik kaydının geçerli ve usulüne uygun kabul edilebilmesi için zorunlu olduğu, davacının ise,üyelik girişine ilişkin üye defterinin ve üyeliğe girişleri ve çıkışına ilişkin yönetimm kurulu kararlarının bulunmadığı, keza üye kayıt tarihinden itibaren üyelik aidatlarının düzenli ödendiğini gösteren delillerin mevcut olmaması nedenleriyle üyelik kaydının geçerli kabul edilmesi mümkün olmadığını. Bafra Ziraat odası Başkanlığı'nca onaylı 08/12/1998 tarih 78901 sayı ile Kurum kayıtlarınca intikal eden belgede davacının üyelik kaydına rastlanmadığı, 27/01/2014 tarih 1491643 sayı ile Kurum kayıtlarına intikal eden belgede ise davacının 05/04/1997 tarihinde 4203 sicil nolu üyeliğinin başladığı 11/11/1998 tarihinde silindiği, 28/04/2005 tarihinde tekrar kayıt yapıldığı, kuruma Bafra Ziraat Odası Başkanlığından gönderilen 08/12/1998 tarihli belgede, 1997 tarihinden itibaren odaya kayıtlı olduğunu iddia eden davacının kaydına rastlanmadığı, üyelik kaydının sonradan usulsüz oluşturulduğunun göstergesi olduğunu, Kurumun hizmet iptali işleminde hukuka aykırılık bulunmamakla yasal dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının 01/12/1988 tarihinden geçerli olmak üzere tescilinin yapıldığı, 03/12/1998 tarihinde terk dilekçesi verdiği,yine muhtarlık tarafından davacının tarımsal faaliyetini 01/12/1988 tarihinde sona erdiği,05/04/1997-11/11/1998 tarihleri arası ziraat odası üyeliğinin bulunduğu ,davacının tarımsal faaliyeti araştırılmış ve tespit istediği tarihte ve herhangi bir tevkifat kesintisine rastlanılmadığı,tespit istediği tarihte tarım faaliyetinde bulunulduğunun kanıtlanamaması karşısında yalnızca ziraat odası kaydı ve beyanlar ile tespit yapılamaması gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili ;ilk derece mahkemesince eksik inceleme ve araştırma ile hatalı karar verildiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
‘’6100 sayılı yasanın 353/1-b.1 hükmü gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine ‘’ dair karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili, eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini beyanla kararın temyizen incelenmesini talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleridir.
2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde; "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9. maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, mahkemece;
1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; nüfus müdürlüğü, ilçe seçim kurulu başkanlığı ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
2-Dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai Kazanç, Zirai Faaliyet, Zirai İşletme, Çiftçi ve Mahsulün Tarifi" başlıklı 52, "Zirai Kazançta Vergileme" başlıklı 53, ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun "Vergi Kesenlerin Sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere "Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler." Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edevatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler ilçe tarım müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.
Öte yandan, Çalışma ve Sosya17/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.