Esas No: 2021/2304
Karar No: 2022/2141
Karar Tarihi: 17.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/2304 Esas 2022/2141 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/2304 E. , 2022/2141 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi : Aydın 2. İş Mahkemesi
Asıl dava, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti,birleşen dava ise buna bağlı olarak davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir
İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı, asıl davada davalıların murisi ...'a ait işyerinde 01.04.1986 tarihinden itibaren sigortalı olarak çalıştığının tespiti ile Kurum kayıtlarına tesciline karar verilmesini, birleşen davada ise asıl dosyada verilecek olan karar doğrultusunda sigortalı olarak ilk işe giriş tarihi dikkate alınarak emeklilik şartlarını yerine getirdiği ve Kuruma tahsis talebinde bulunduğu 08.07.2019 tarihinden itibaren emekliliğe hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalılar ..., ..., ... ve ... tarafından davaya cevap verilmediği görülmüştür.
Fer'i müdahil SGK Başkanlığı vekili, Kurum kayıtları resmi ve yazılı belge niteliğinde olup, aksini kanıt aynı nitelikte yazılı delillerle olması gerektiğini, hakdüşürücü süre itirazında bulunduklarını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi, “davacının 01.04.1986 tarihli giriş bildirgesinin verildiği tarih itibariyle üretime yönelik değil, eğitim amaçlı işyerinde bulunduğu sübuta ermiş bulunduğu, ayrıca davacının çıraklık eğitim merkezine devam ettiğine ilişkin kayıtların aksinin eşdeğer bir belge ile ispat edilmesi gerektiği ve davacı tarafın bu yönde bir kanıt sunmadığı gibi resen yapılan araştırma neticesinde de bu yönde bir delil elde edilemediği gerekçesiyle davacının Aydın 2. İş Mahkemesi'nden verilen 19.06.2020 tarih, 2018/40 Esas ve 2020/204 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ilişkin istinaf başvurusunun 6100 sayılı yasanın 353/1-b.1 hükmü gereğince esastan reddine dair karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı, dinlenen tanık anlatımlarında davalıya ait işyerinde 1980 yılında çırak olarak işe başladığının sabit olduğunu, 1980 yılında çırak olarak başladığı ve çıraklık döneminin sona ermesiyle kalfalık döneminin başlaması ve kalfa olarak çalışmaya devam etmekle birlikte üretime katkı verdiğinin açık olduğunu, işyerinde eğitimin geri planda kaldığı birebir üretime katkı sağlayıp sağlamadığı hususunda yeteri kadar inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın Yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanun’un 79 ve 108’inci maddeleri olup, tespiti istenen dönemde 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu yürürlükte olduğundan uyuşmazlığın bu Kanun hükümleri ile 506 sayılı Kanunun 2 ve 3’üncü maddelerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasasının 4’üncü maddesi çırağı, “Bu Kanuna tabi bir sanatı, o sanat için düzenlenen teorik ve pratik öğrenim programına göre o iş yerinde öğrenmek amacı ile bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimse...” olarak tanımlamıştır. Kanunun 5’inci maddesine göre çırak olabilmek için 12 yaşından küçük, 18 yaşından büyük olmamak gerekir. Kanun'un 16. maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmağa başlamadan önce velisi veya Kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmaya mecbur olduğu, 20 maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesine, derneğe kayıtlı ise ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu öngörülmüştür.
Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel Kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir. Yani, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen tarihte çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Kişi işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
506 sayılı Kanunun 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Temyize konu davada, davacının, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.04.1986 tarihi olduğunun tespitini talep ettiği, 24.06.1969 doğumlu davacının işe giriş bildirgesinin verildiği tarihte 16 yaşında olduğu, işe giriş bildirgesinde çırak ibaresinin yer almadığı, dinlenen tanıkların davacının önce çırak sonra kalfa olarak çalıştığını beyan ettikleri, davacının çırak olarak çalıştığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Somut dosyada; öncelikle davacının öğrenim durumu araştırılmalı, talep konusu dönemde 16 yaşında olan davacının ve yaptığı işin niteliği hususunda, dinlenilmeyen bordro tanıkları ve komşu işyeri tanıkları saptanmak suretiyle; tanıkların beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeli; bu şekilde davacının çalışmasının meslek ve sanat öğrenimine yönelik mi yoksa üretime yönelik mi olduğu tespit edilerek, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 17/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.