Esas No: 2021/10162
Karar No: 2022/2235
Karar Tarihi: 21.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/10162 Esas 2022/2235 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/10162 E. , 2022/2235 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2019/506-2021/874
İlk Derece
Mahkemesi : Uşak 1. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine,... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işverene ait işyerinde 03.04.2012 – 15.04.2015 tarihleri arasında çalıştığını, çalışmalarının Kuruma eksik bildirildiğini beyanla müvekkilinin davalı işverene ait işyerinde asgari ücretle, 03.04.2012 – 15.04.2015 tarihleri arasında Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı ... tarafından süresi içerisinde davaya cevap verilmediği, 17.05.2018 tarihli duruşmadaki beyanında; davacının iddia ettiği gibi 2012 - 2015 tarihleri arasında çalıştığının doğru olmadığını, Şubat 2014 - Nisan 2015 arasında çalıştığını, bu sürelerin eksiksiz olarak Kuruma bildirdiğini, bunun dışında başka çalışmasının olmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Fer'i müdahil SGK Başkanlığı vekili, günümüz sosyal ve ekonomik şartları gereği davacının sigortasız olarak iddia ettiği tarihler arasında yaklaşık 3 yıl çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının iddiasını resmi, yazılı belge ve tanık beyanlarıyla ispatlaması gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Dinlenen davacı tanığı ve aynı zamanda 29/05/2010-09/04/2011 ile 02/10/2012-07/04/2015 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı anlaşılan ... ikinci dönem davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığında davacının da çalışıyor olduğunu beyan etmiş ise de; dava konusu dönemde davalıya işyerinde çalıştığı anlaşılan diğer bordro tanıkları ..., ... ve ...'un anlatımlarından davacının dava konusu dönemde davalıya ait işyerinde çalışmadığının anlaşıldığı, davacı tanığı olarak dinlenen ...'ın davalıya ait iş yerinde çalışmaması ve davacının eski eşi olması nedeniyle beyanlarına itibar edilemeyeceği, davacı tarafça delil olarak dayanılan ceza dosyalarındaki suç tarihlerinin dava konusu uyuşmazlık dönemi olan 03/04/2012-05/02/2014 tarihleri arasında olmadığı, dava konusu uyuşmazlık ile ilgili sigorta müfettişi tarafından tanzim edilen ve aksi yazılı delille ispat edilemeyen müfettişlik raporu ile davacının imzasının içerir istifa ve ibraname içerikleri de dikkate alınarak ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir." gerekçesine dayalı olarak "Davanın reddine," karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Uşak 1. İş Mahkemesi'nden verilen 10.01.2019 tarih, 2017/470 Esas ve 2019/26 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
“İlk derece mahkemesince dinlenen tanıklarımız ... ve...’nın beyanları kabul edilmemiştir. Yalnızca diğer bordro tanıklarının beyanları dikkate alınmak suretiyle ve dosya bilirkişiye dahi gönderilmeden karar verilmiştir. Dosyada dinlenen bordro tanıklarının beyanları ile de sabit olduğu üzere tanık... ve tanık ... haricindeki diğer bordro tanıkları, davalıya ait başka bir iş yerinde çalışmışlardır. Bu sebeple müvekkilin çalışma şartlarını, işe girdiği ve işten çıkarıldığı zaman dilimini, müvekkilin iş yerindeki konumunu vs. bilmiyor olmaları son derece olağandır. Tanıklardan bir diğeri ise müvekkil yerine sigorta primi yatırılan ve davalı işverenin kızı olan ...’tur. Her iki husus sebebiyle beyanlarına itibar edilmesi yerinde değildir. Dinlenen tanıklardan ...’ın beyanları ise müvekkilin eski eşi olması sebebiyle dikkate alınmamıştır. Fakat müvekkilin çalışma hayatını en iyi bilebilecek kişi, takdir edileceği üzere söz konusu tanık ...’dır. Tanık ...’un beyanlarına itibar edilmesi ve fakat müvekkilin eski eşi olan tanık ...’ın beyanlarının dikkate alınmaması hakkaniyete aykırılık teşkil etmektedir.
Tüm anlatılanların yanı sıra müvekkilin katılan ve davalının sanık olduğu Uşak 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/24 Esas sayılı dosyasında sanık kasten yaralama suçu uyarınca adli para cezası almış ve kesin karar verilmiştir. Bu husus da dikkate alınarak davamızın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
Dosyanın içeriğine bakıldığında hem itibar edilmemesi gereken tanık beyanlarının dikkate alınmış olması hem de dosyanın bilirkişi incelemesine dahi gönderilmeden karara çıkmış olması ve dosya içerisine ibraz ettiğimiz Ege Bölgesi Servis Sorumlusu Serdar Uzunoğlu’na ait ıslak imzalı dilekçenin göz önünde bulundurulmamış olması sebepleriyle istinaf mahkemesi kararının bozularak esas hakkında yeniden karar verilmesini gerektirmektedir.”gerekçesiyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1) Hizmet tespitine ilişkin davaların yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79 ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında vurgulandığı gibi davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiğinden, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekir.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının uyuşmazlık konusu dönemde, 06.02.2014 - 13.04.2015 tarihleri arasında davalı adına kayıtlı 1012233,64 sicil numaralı işyerinden tam gün bildirimlerinin olduğu, 16.05.2015 tarihinden itibaren dava dışı işyerlerinden bildirimlerinin bulunduğu, davalı adına kayıtlı 1012233,64 sicil numaralı işyerinin 01.12.2006 tarihinde Kanun kapsamına alındığı, davalının akışkan gücü ile çalışan ekipmanlar, pompalar, kompresörler ile valflerin ve vanaların bakım ve onarımı faaliyetinden 11.01.1998 tarihinden itibaren vergi kaydının olduğu, davacının şikayeti üzerine 26.12.2016 tarih ve 2016/İ.Ç./123 sayılı denetmen raporunda, davacının iddiaları dışında başkaca bilgi ve belge bulunmaması nedeniyle davacının iddiasını mahkemece tespit ettirilmesi halinde işlem yapılabileceğine ilişkin kanaat bildirdiği, davacının 11.09.2014 tarihinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu işlediğine yönelik davalının 02.09.2015 tarihli şikayeti üzerine yürütülen ceza dosyasında Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 18.01.2018 tarih ve 2015/726 Esas - 2018/22 Karar sayılı kararı ile, davacının beraatine dair karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, 13.04.2015 tarihinde davacı tarafından imzalanan işten ayrılışa dair dilekçesinde işyerinde 06.02.2014 - 13.04.2015 tarihleri arasında çalıştığını belirttiği, 13.04.2015 tarihinde davacı tarafından imzalanan ibranamede, işe giriş tarihinin 06.02.2014 tarihi olarak belirtildiği, işten çıkış tarihinin 13.04.2015 tarihi olarak gösterildiği, davacının şikayeti üzerine, davalı hakkında 11.08.2015 tarihinde kasten yaralama suçundan yürütülen ceza dosyasında Uşak 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 10.03.2016 tarih ve 2016/24 Esas - 2016/260 Karar sayılı kararı ile davalı hakkında kesin nitelikte mahkumiyet hükmü verildiği, Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Sanayi Tic. A.Ş. vekili tarafından, davalı ile müvekkili şirket arasında 10.02.2014 - 01.04.2015 tarihleri arasında yetkili servis ilişkisinin bulunduğu, davacı tarafından imzalanan servis formları/faturaların yahut davalıya ait yetikili servise ait hiçbir form/faturanın kayıtlarda bulunmadığının bildirildiği, 2.10.2012-7.4.2015 tarihleri arasında bildirimi bulunan bordro tanığı ...’nın davacının davalıya ait işyerinde 2012 Ekim ayından 2015 yılı Şubat ayına kadar kendisiyle birlikte çalıştığını beyan ettiği görülmektedir.
Mahkemece verilen karar eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Bu nedenle öncelikle davalı işyerine komşu işyeri araştırması yapılarak tespit edilecek tanıklar dinlenmeli, bordro tanığı ...’nın da beyanları dikkate alınarak davacının çalışma süresi belirlenmeli oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 14.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.