Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/5149
Karar No: 2018/2401
Karar Tarihi: 29.03.2018

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/5149 Esas 2018/2401 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/5149 E.  ,  2018/2401 K.

    "İçtihat Metni"

    ....
    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili 12/03/2010 tarihli dilekçesinde özet olarak, ..."un sahibi olduğu.....parselde bulunan 4, 8 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin ....ve 011683 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin edilen ..."dan 02/12/2005 tarihinde satın alınarak, satış bedellerinin bu şahsa ödendiğini ancak taşınmazın sahibi ..."un vekaletnamenin sahte olduğunu ileri sürerek ...... 5. Asliye Hukuk Mahkemesince tedbir koydurduğunu, akabinde de .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/97 Esasında açılan ve görülen dava sonucunda vekaletteki imzaların ..."a ait olmadığı, satış işleminin sahte nüfus cüzdanı ve vekalet kullanılmak sureti ile gerçekleştiğinden işlemin yolsuz tescile dönüştüğü tespit edilerek tapuların iptali ile ... adına tesciline karar verildiği, konu ile ilgili suç duyurusunda bulunulduğunu, taşınmazların davacının mal varlığından çıktığını, masraf yapmak zorunda kaldığını, zarara uğradığını, zarardan davalının kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, ayrıca gerçekleşen satış işleminde tapu sicil müdürlüğünün de kusurlu olduğunu, zilyet bağı bulunduğunu ileri sürerek 3 adet bağımsız bölümün dava tarihindeki rayiç değeri ile ..... 2. İcra Müdürlüğünün 2009/22387 esas sayılı icra dosyasına ödenen 11.800 TL"nin tahsili isteği ile toplam 80.000 TL değer göstererek dava açmıştır.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01/10/2013 tarih, 7199 E. - 16181 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; ... isimli şahıs adına düzenlenen sahte nüfus cüzdanı ve sahte vekaletname ile.....mahallesinde bulunan 7268 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 4, 8 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerin, tapuda yapılan 02.12.2005 tarihli işlemle davacı ..."a satıldığı, yapılan işlemin sahte olduğunun tespiti üzerine ... tarafından ...... 3. Asliye Hukuk Mahkemesine açılıp, 2006/97 Esas sayılı dosya üzerinden görülen davada ... adına olan tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesinden sonra, davacı tarafından, uğranılan zararların tazmini istemiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
    4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder" hükmü yer almakta olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdürü ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Bu itibarla, somut olayda, sahteciliğe konu eylem ve işlemler, üçüncü kişinin dahili de olsa, hukuka aykırı şekilde gerçekleşmiş ve sahte nüfus cüzdanı ile sahte vekaletnamenin tescil işlemine dayanak alınmasıyla ortaya çıkmış olup, zarar ile tapu dairesinin işlemleri arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilemez.
    .....
    Açıklanan nedenlerle; mahkemece, işin esasına girilip, davacının zararının kapsamı belirlendikten sonra, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,
    Doğru görülmemiştir” gereğine değinilmiştir
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili 20/04/2015 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile tapuları iptal edilen bağımsız bölümlerin bedeli olarak 380.000,00 TL ve 11.800 TL icra dosyasında yapılan masraflar olmak üzere tamamının dava tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece 390.800,00 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 12/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir
    Dava; TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
    Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup tapu müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğüne izafeten aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğüne izafeten hazinenin davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
    Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan....izafeten Hazine hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Bundan başka davacı dava dilekçesinde 3 adet bağımsız bölümün rayiç değeri olan bedel ile icra dosyasında ödenen 11.800,00 TL"nin tahsilini istemiş, dava dilekçesinde değer olarak 80.000 TL olarak göstermiş, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin bozma ilamından sonra sunduğu ıslah dilekçesi ile talebini 380.000,00 TL"ye artırmıştır.
    Bilindiği gibi ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176. ve devam eden maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafların duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve
    .....

    devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir" ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir. Islah, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.
    Ne var ki, taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 177. maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
    Bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 Esas - 2016/1 sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
    Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu nedenle, davacının ıslah talebi dikkate alınarak karar verilmesi doğru değildir.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı halde bozma sonrasında verilen ıslah dilekçesine değer verilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması ve temsilcide yanılma hususunun giderilmemiş olması da doğru değildir
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 29/03/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi